Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Kasım '11

 
Kategori
Sinema
 

Gülmenin tadına ‘Johnny English’le varmak…

Gülmenin tadına ‘Johnny English’le varmak…
 

'Mr. Bean' tarzı komedi sevenleri memnun edecek bir yapım!


Her yeniliğin zamanla kalıplaştığı gerçeğinden nasiplenenlerden biri de yedinci sanat dediğimiz sinema! Senaryolar, ister dram olsun ister aksiyon isterse de komedi bir şey fark etmiyor. Belli konulardaki sahneler, belirli kalıplar çerçevesinde yürütülüyor. Bu düzende, oyuncular da doğal olarak kendi tarzlarını yaratıp rol aldıkları tüm çalışmalarda aşağı yukarı aynı tavırları sergiliyor. Sonuçta, ‘Tarz’ övgüsüyle pompalanan bu kolaycılık, tekdüzeliğin ta kendisi haline geliveriyor ve sinemada heyecan yavaş yavaş tükeniyor. Bunun seyirciye yansımasıysa, öykü farklı bile olsa, ‘Bunu sanki daha önce gördüm’ duygusuna kapılıp bir tür ‘dejavu’ yaşanması... JOHNNY ENGLISH REBORN da bu kervana katılanlardan!

2003 yılında tanıştığımız sakarlığına rağmen şansından dolayı işleri yolunda giden ajan karakteri, Johnny English’i yeniden İngiliz istihbarat örgütü MI7’nin hizmetine sokan JOHNNY ENGLISH REBORN (Johnny English’in Dönüşü), Tibet’ten İngiltere’ye bir komedi süreci… Mozambik Başbakanı Chambal’ın ölümünden sonra suçlu bulunup uzaklaştırılan English, utanç dolu hayatını unutmak için Tibet’te rahiplerin arasında inzivaya çekilir. Burada, zihnin bedene hükmetmesi için acılardan arınmayı ve yaşla gelen bilgeliği kullanmayı öğrenen English, ‘Yumuşak olanı sertleştirme’ dersini de başarıyla geçtiği gün, yüce güç MI7 ile bilgisayar aracılığıyla temas kuran USTA, ona dönüş emrini bildirir. Pencereyle koridor seçenekleri dışında şansı olmayan English’i beş yıl önce ayrıldığı yuvada pek çok sürpriz beklemektedir… 

İngiliz kredi kartı için çekilen reklam filminden esinlenip ‘Johnny English’ karakterinin doğmasına sebep olan aktör Rowan Atkinson’ı yeniden beyazperdeye taşıyan JOHNNY ENGLISH REBORN, hem ‘Mr. Bean’ türü mizahın hem de senarist Hamish Mc Coll’un ve yönetmen Oliver Parker’ın sinema yaklaşımlarının izlerini fazlasıyla taşıyan bir yapım.  Stand up komedisinin ve hicve kaçan İngiliz mizahının güzel bir örneği olan JOHNNY ENGLISH REBORN, öncekinin aksine bir nebze de olsa ‘güldürmek için güldürme’ hedefinin dışına çıkmış! Atkinson’a ‘Mr. Bean’ karakterinden yapışıp kalan tiplemeleri uygulatırken, araya Uzak Doğu’nun egemenliğine giren İngiliz ekonomisini eleştiren vurgulamaları da sokan yapım aynı zamanda ABD, Rusya ve İngiltere’nin az gelişmiş ülkelerdeki yönetimlere etkisini de göstermekte.

Farklı mekânlarda yapılan çekimlerle yürütülen prodüksiyonda aslolan, İngiltere’nin görkemini yansıtmak! Hong Kong’taki sahneler bu imajı fazlasıyla hissettiriyor. Küçük botla kaçan Çinli casusu kovalayan English’in bu iş için gösterişli İngiliz yatını seçmesi gibi! Çatıdaki takipte, işçilere bahşiş verilmesi de aynı kendini beğenmiş zihniyetin ürünü. Filmin en yaratıcı sahnesi, ‘tekerlekli sandalye’ ile kaçışta gözlenmekte! Buna karşın sondaki ‘teleferik’ çekimleri mantık sınırını zorlamakta… Englişh’in uçurumdan düşüp nasıl teleferiğe konduğunu anlamak mümkün değil. Casus filmlerinde alışılmış ‘çifte ajan’ konusunu komedi diliyle sunarken fazla uçuk-kaçık sahnelere çok yer verilmemiş olsa da, bu ve benzeri animasyonlara yakışan olağanüstülükler görmek mümkün!

Filmin genelinde olduğu gibi, aksiyon sahnelerinde de görevin çoğu Rowan Atkinson’a yüklenmiş.  Absürt durumları komediye çevirmekteki ustalığını bir kez daha sergileyen aktöre Tucker karakteri (Daniel Kaluuya) destek olsa da, yapımın asıl güldürü öğesi Atkinson’ın kendisi! Klasikleşmiş mimikleriyle, düşündürmeden güldürmeyi başaran bir duruşa sahip olan Atkinson, bu noktada ‘karakter komedyası’ yaparak salt güldürmeye yönelik çalışmalar üretiyor. Öyle ki, onu izlerken senaryonun içeriğini düşünmek aklınıza bile gelmiyor.

Tüm bu ‘boş’ içeriğin yanı sıra filmin bazı karelerinde mesajlara da rastlanıyor.‘Toshiba Gizli İstihbaratı’na dönüşen MI7 saptamasıyla, globalleşen dünyadaki değişen denge olgularına dikkat çeken JOHNNY ENGLISH REBORN, burada ‘kara komedi’ye yeltenirken gittikçe önem kazanan ‘Davranış Psikolojisi’ ayrıntısıyla da ‘popüler komedi’ sergiliyor. Hollywood’un ‘kaba’ mizahının aksine, zekâya hitap etmeyi seven ‘ince’ İngiliz komedi anlayışını bu vurgulamalarla yansıtan filmde, bunların dışında akılda kalıcı nokta aramak hata olur. Çünkü yerli yerine oturan oyunculukla, eğlenceli dakikalar geçirtmek ve bol kahkaha attırmak yapımda ön planda tutulan hususlar! Güldürürken eğitmeyi ana amaç edinme misyonunu asla yüklenmeyen ve dünyada oldukça fazla beğeni toplayan ‘Mr. Bean-English’le gülmenin bundan öte anlamı da yok zaten…  

Anibal Güleroğlu http://www.sinematur.com/ne-yazmislar-gorelim/anibal/gulmenin-tadina-%e2%80%98johnny-english%e2%80%99le-varmak%e2%80%a6/

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..