Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '18

 
Kategori
TV Programları
 

Gülperi - Çok Yakın Ama Bir O Kadar da Uzak

Gülperi - Çok Yakın Ama Bir O Kadar da Uzak
 

Gülperi beni ekran başına çekecek artılar ile dolu bir projeydi. Öncelikle  Sema Ergenekon – Eylem Canpolat’ın kalemini severim. Gözlerle konuşturmayı başaran Cem Karcı rejisini izlemek başlı başına keyiftir ve elbette Timuçin Esen… Tüm bu artılara rağmen fragmanların ışığında hiç de ‘dizim başlıyor’ diye televizyon karşısına geçecek ivme oluşmadı bende… Üzücü…

Peki ilk bölüm için ekran karşısında mıydım? Evet. Hem de ne konuya ne de ‘kim kimdir’e tam olarak hakim olmadan. Belki de bu nedenle Gülperi şivesiz konuşurken çocuklar neden ağır şiveli konuşuyor? Gülperi ile Kadir tanışıyorlar mı? Nereden? Foça ne alaka? gibi sorularıma ancak bölümün ilerleyen dakikalarında o da sosyal medya desteği ile yanıt bulabildim.

Gülperi ile Kadir ilk defa Foça’da Gülperi’nin babasının restoranında tanışmışlar. Sadece çok kısa bir flashback bile olsa diyaloglara yansıyan cümleler gösteriyor ki birbirlerini tanımaya yönelik sohbetleri de olmuş. İlk görüşte AŞK ise olayın bonusu…  Baba kitaplarla kendine bambaşka bir dünya yaratan kızını İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni kazanmasına rağmen okumaya göndermemiş. Peki Gülperi ne yapmış? Ağa oğlu Eyüp ile kaçıp evlenmiş ve Antep’e yerleşmiş. İzmir ve Antep bambaşka dünyalar… Baba ocağından ağa ocağına olan farklılıklara hiç değinmeyelim bile…

Yanıt buldum derken, bulduğum yanıtlar içime sindi mi? Kesinlikle hayır. Öncelikle şu garip şive konusunda değinmek istiyorum. Gerek iş gerekse turistik amaçlı birçok kez Gaziantep’te bulundum. İnanın şiveli hele ki böylesine yoğun bir şiveli konuşan tanımadım. Üstelik İzmirli anne tarafından büyütülen çocukların sırf ortam nedeni ile şiveli konuşmalarına akıl erdiremedim doğrusu… (Sonradan öğreneceğiz ki Kadir’de doğma büyüme Antepli… Ama onda şive var mı? Yok!)

Gülperi çocuklarının yaşı doğrultusunda yaklaşık 17 yıldır Antep’te… Bunun son dört yılı kayıp kocanın geri gelmesi, gelmeyecekse de çocuklarını alıp kendi ayakları üzerinde duracağı bir dünya yaratma umudu ile geçmiş. Çocuklar derken 16’lık ikizler artık ‘ergen’ ama tüm ergenlik dönemi isyankarlığına rağmen 6 yaşındaki dünyalar tatlısı kardeşleri Can ile annelerine oldukça düşkünler. Ama ne oluyorsa namusuna(!) atılan iftiranın yanı sıra bir de ona tecavüze yeltenen kayın biraderini bıçaklaması ile hapis cezası alması ile duygular tamamen değişiyor. İki yıl boyunca ancak bilim kurgu filmlerinde şahit olduğumuz beyin yıkama taktiklerinin hangisi uygulandıysa artık, birkaç göz kaçırma ile hissedilen göz göze gelmekten kaçınma hariç duygular 180 derece değişivermiş. Sanki bu çocukları büyüten bu ana değil? 16 yaşında yani aklı başında, kişiliği hemen hemen oturmuş ergenleri sadece paranın gücü ile böylesine etkilemek mümkün mü? Bir akıllı telefona mı annelerini sattı yani çocuklar? Başka bir boyuta geçmiş olmaları bile daha mantıklı bir açıklama…

Hapiste geçen yıllara tek dayanağı 6 yaşındaki Can’ın ağlatacak kadar duygusal ama yaşından büyük kaleme uygun yazdığı mektuplar. O yaşta okuma yazma biliyor olmasını çarpım tablosu, aritmetik işlemlere hakimiyeti ile çözdüm de ne mektupları nasıl gönderebildiğini ne de o yaşta öylesine edebi cümleleri nasıl kurabildiğini bir yere koyamadım açıkçası… Ama annesine çizdiği masal dünyası güzeldi, o ayrı!… İlk cümleden gözümde yaş belirdi. Bu arada Can Gülperi’ye o kadar benziyor ki, bu çocuğu gerçekten de Nurgül Yeşilçay doğurmuş olamaz değil mi?

‘Özlemek mi daha zor beklemek mi’ diye düşüne duralım Cem Karcı farkını hissettiğimiz zaman akışı ile Gülperi’nin hapishane macerası sona erdi. Gülperi hapisten çıkar çıkmaz karga tulumba (hiç kimsenin müdahalesi olmadan?) otobüse bindirilerek şehirden yollanırken asıl savaşı başladı. Aradan ne kadar zaman geçti çözemedim ama bu süreç içinde hem ona başını sokacak bir dam sağlayan yarı zamanlı kapıcılık işi ile terziye destek işi bulabildi. Velayet savaşını bile başlatabildi. Direk velayet aşamasına geçmeden çektiği zorlukları biraz olsa görmek isterdim açıkçası… Her yaşadığı zorlukla güçlenen dişlenen bir Gülperi izlemek sizin de hoşunuza gitmez miydi?

Kadir’le yollarını yeniden kesiştiren velayet davasının görüldüğü mahkeme parodisine de yazıda yer vermek gerekir. Hukukçu değilim, hiç aile mahkemesinde de bulunmadım ama Türk adalet sisteminin nasıl işlediğini ağır ceza mahkemesinde cinayetten uyuşturucuya kadar değişen yelpazede davada izleyici olarak gözlemleyebildim. Evet ben de ‘itiraz ediyorum Hakim Bey!’ cümlesi duyacağımı, avukatların söz almadan atılabileceğini zannediyordum. Yanıldım, bugün bu bilgiler ışığında, biraz da avukat arkadaşlarımdan destekli mükemmel bir mahkeme sahnesi kaleme alabilirim. Bunu sektöre yıllarını vermiş senaristlerin yapamaması dikkat çekici doğrusu…

Kadir’in çakallığı sonucunda (önce kızı şahit yapacak diye düşünüp bu da mı yanlış, şahit salonda olamaz ki diye söylendim) Taşkın Ağa’nın şahidi onun istediği ifadeyi veremeyince velayet çocukların ‘istemeyik’ demelerine rağmen anneye geçti. Mahkeme sırasında öyle şeyler söylediler ki “Sen ufaklığı al, gerisini dedelerine bırak” diyen bir ben olamam değil mi?

Biraz da cevval avukatımız Kadir’e gelelim… Önce Timuçin Esen bu diziyi izlemeye devam etmem için tek neden olabilir, bu nedenle ona azıcık torpil geçebilirim.

Kadir ilk darbesini babadan almış (- ki bunda da aşiret ağası Yakup Taşkın’ın parmağı var) ve bu darbe nedeniyle çocuk yaşta annesine, kardeşlerine aile reisi olmuş. Genç yaşta hem ailesini geçindirmek üzere eli ekmek tutmuş hem de eğitimine önem vermiş avukat olmuş. Öyle sıradan bir avukatta değil üstelik, ipten adam alacak derece de ehil… Aile kurmuş. Ergen bir genç kız babası, sorunlu bir eş kocası… Eş elbette ki sorunlu(!) ki Kadir kalbini yeniden Gülperi’ye açabilsin ^^ Eş rolündeki Ece Sükan’ı ilk defa ekran karşısında izliyoruz değil mi? Ahu Yağtu’nun izinden gidip modellik ve modadan sonra kendine dizi dünyasında bir yer açmak istiyor anlaşılan.

Her ne kadar gerçekçi bir anlatımı olmasa da gerek mahkemedeki tavrını gerekse mahkeme sonrası Yakup Ağa’nın tehditlerine karşı duruşunu da oldukça sevdim. Aşka düşmüş Kadir’i daha da çok seveceğime eminim…

Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli … (*)

Kadir’e neden business uçar imajı çizildi anlamlandıramadan Gülperi ve çocuklarının İstanbul macerası başladı. İlk şok ev!. Lokasyon Bebek bile olsa konaktan bodrum katına geçiş elbette olumsuz bir tablo, hele ki anne(!) yanında olmak istemiyorsan… Bedriye İstanbul’da yaşam heyecanı için delirecek bir imajda olmasına rağmen Antep’te çocuk gelin olmayı tercih etmesi hikayeyi nasıl ilerletecek dersiniz? Buna Gülperi ve Avukat Kadir’in Taşkın’ların evindeki çocuk geline şahit olmalarına rağmen ses çıkartmalarının karması diyebilir miyiz?

Her gün gibi Cuma da reyting yarışında zorlu bir gün. Ve bu hikaye ancak dramatik ögelere daha fazla ağırlık verirse rakiplerinden sıyrılıp başarılı olabilir. Ama ben Cuma akşamımı aile dramına ayırmak ister miyim? Benim için şimdilik bir soru işareti. Ama Timuçin Esen için kısa videoları takip ederim o ayrı <>

Bakalım ikinci bölümde neler olacak… Peki ya sizin ilk izleniminiz nedir? Yorumlarda buluşalım mı?

 

(*) Cemal Süreya –  Biliyorum Sana Giden Yollar Kapalı

 

http://aslininsureti.com/izledim/gulperi-cok-yakin-ama-bir-o-kadar-da-uzak/

 

Aslı’nın Sureti

www.aslininsureti.com

*.*.*.*.*

Aslı’nın Suretini sosyal medya hesaplarından takip etmek ister misiniz?

Facebook:https://www.facebook.com/Aslının-Sureti-1065930830209554

Twitter:https://twitter.com/aslininsureti

Instagram: https://www.instagram.com/aslininsureticom/

 

 
Toplam blog
: 183
: 1217
Kayıt tarihi
: 27.09.17
 
 

Ben Aslı…  'Takvim Yılı – Doğum Yılı hesabının sonucu giderek yükselmesine, aynaya baktığında kaz..