Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Gülümseme karşındakine özgürlük vermektir...

Gülümseme karşındakine özgürlük vermektir...
 

Gülümseme yakışmayan kimse var mıdır?...


Postaneye yetişmem lazım, beşte kapanıyor ya? Nefes nefese, ancak üç dakika kala giriyorum kapıdan.

Geliyorum bankonun önüne, o da ne?!. Suratsız mı suratsız bir memur karşımdaki.

Hiç de hoşuma gitmiyor doğrusu. Nereden bakılsa en az on beş dakika sürecek işim.

On beş dakika boyunca bu suratı çekeceğim anlaşılan, kaçarı yok.

Bankonun üzerine yığıyorum postaya vermem gereken tüm gazeteleri ve bütün şirinliğimi kullanarak “Bunlar gidecek” diyorum…

Fiyatını soruyorum, “sürekli göndereceğim, fiyatı biraz daha aşağı çekemez misiniz?” diyorum şirinlik çabamı sürdürerek. Maksadım iki kuruş indirim yaptırmak değil tabii!

O an bir gülümseme, bir hoşluk yaratmak istiyorum sadece ama nafile. İnatla devam ettiriyorum diyalog kurma çabamı ama adam kesinlikle umutsuz vaka.

İletişim kurma çabasıyla, gönderilerle ilgili sorular sormaya yelteniyorum, bana mısın demiyor. İç sesim “Bununla uğraşılmaz Sema, boş ver en iyisi” deyince vazgeçiyorum. “İyi akşamlar, belli ki yorucu bir gün geçirmişsiniz” diyerek vedalaşıyorum...

Çok mu zor acaba yüzümüze bir tebessüm yerleştirmek? Güler yüzlü olmak da karakteristik bir yapı mıdır acaba? İnsanlar o anda çok mutlu olmasalar da, çalışanlar özellikle, kendilerini biraz daha zorlayamazlar mı? Onların canı her neye sıkıldıysa, karşılarına hiçbir şeyden habersiz, sadece işi gereği oraya gelen insanların ne suçu, ne günahı var? Yüze çabayla da olsa kondurulacak bir gülücük çok mu sahte olur?

Tüm bu soruları kendimce yanıtlamaya çalıştım. Kendi iç sesimle konuşup durdum ofise dönene kadar. Önce, bana gülen bir yüz ihsan eylemiş olduğu için Allah’ıma şükrettim. Gülen bir yüz derken, sürekli gülmeyi, kahkahalar atmayı kastetmiyorum tabii ki Ama güler yüzlü olmak karakteristik ve farklı bir olgudur. Hayata gülen gözlerle bakmak, etrafındaki yüzleri de gülümsetebilmek demektir.

O memur gelen müşterileri gülen yüzüyle karşılasa kendi işi de daha kolaylaşmaz mı? Günü daha güzel geçmez mi sizce de? Mutlaka bin bir çeşit insan geliyordur. Kim bilir? Belki de onu gerçekten sinirlendirecek olaylar yaşıyordur gün içinde. Kolay mı o kadar insanla uğraşmak? Mutlaka zordur ama zorluklar, problemler olaylara gülen gözlerle bakılırsa daha kolay hallolmaz

İnsan kendini değiştirebilir de, eğer isterse. Yüzünün asık olduğunu fark ettiğinde, yüzünü astıracak düşünceyi usundan atıp, gülümsetecek şeyler düşünmeyi başarabilir.

Çeşit çeşit kitaplar yazılıyor yerli yabancı yazarlar tarafından. Hepsinde de aynı savlar savunulmakta.

Tamamını okuduklarım var içlerinde, bir kısmının da hangi düşünceleri içerdiğini kitabı şöyle bir karıştırıp anladım. Üç aşağı beş yukarı aynı şeyler. “İnsanlar yaşamak istedikleri şeyleri yaşarlar. Pozitif şeyler düşünüp, pozitif bir yaşam isteyin ki gerçekleşsin, vs.’’ Ve ben de inanıyorum tüm bu yazılanlara. Amerika’da yaşayan oğlum şahit. Hastalığından ötürü bir yıl ilaç kullanması gerekliydi. İlaç da tüm metabolizmasını olumsuz yönde etkiliyordu. Bu kitapları önerdim kendisine. Bir gidişimde de iki kitap götürmüştüm beraberimde. İlk zamanlar pek rağbet gösterip okumadı. Karşıydı bu görüşlere çünkü "Benim beynimdeki fikri okuduğum kitap mı değiştirecek?’’ diye.

Fakat daha sonra o kitapları okuyup bitirince fikirleri tamamıyla değişti. Hayata bakış açısı inanılmaz farklılıklar gösterdi, tabii ki olumlu yönde.

Yazımın başında bahsettiğim ziyaretimden birkaç gün sonra yine aynı postanedeyim. Bu kez, göndereceklerim daha da yüklü olduğundan arkadaşım da yardıma geliyor. Aynı işi yapan iki memur var. Bankonun önüne geliyoruz, memurun biri yok yerinde. Gazeteleri yığıyoruz bankoya. Memurlardan biri gülerek “Ooo bu kez daha fazla getirmişsiniz” diyor, şaşırıyorum. “Nerden biliyorsunuz, geçen sefer siz miydiniz ki benimle ilgilenen?” diye soruyorum, “Evet” diyor.

“Hayır olamaz, inanamıyorum o başka birisiydi” diye defalarca diretmeme rağmen memur da ısrarla “Kesinlikle bendim” diyor. Sonra yan taraftaki yerine gelip oturan diğer memur arkadaşını göstererek:

"Ya bendim ya da bu beydi” diyor. Tip olarak çok farklılar ve diğer memur hiç tanıdık gelmiyor bana. O olmadığından eminim, yani belli ki arkadaşı değil daha önceki gelişimde benimle ilgilenen. Sonra, daha dikkatlice bakıyorum, bugün gülümseyen yüzüyle bana hizmet vermekte olan memura. Evet, gerçekten de o, ta kendisi! Şaşırıyorum. Bir gülümseme insanı bu kadar farklı yapabilir mi? Suratsız diye nitelediğim memur şirin mi şirin duruyor karşımda... Daha önce düşündüklerimi anlatıyorum, "O kadar asık suratlı idiniz ki, şu anda sizi tanımakta çok zorlandım.’’ diyorum. Kahkahalarla gülüyor ve çok hoşuna gidiyor bu söylediklerim aynı zamanda. "Zaten sizi aynı şekilde görseydim, yüzünüze birazcık gülümseme yerleştirmenizi rica edecektim. Ama gerek kalmadı bence siz hep böyle kalın.” diyorum. “Siz de haklısınız ama gün içinde nelerle karşılaşıyoruz, biliyor musunuz?” deyince “Olsun, güler yüzle sorunların üstesinden gelmek daha kolaydır, bence siz yine de, her şeye rağmen hep böyle olun.” Diye yanıtlıyor ve ben de yüzümde sıcak bir gülümsemeyle ayrılıyorum…

Şu kısacık ömrümüzde hayata gülen gözlerle bakmaktan başka çaremiz var mı?..

Hep gülümsemeyle kalın...

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..