- Kategori
- Gündelik Yaşam
- Okunma Sayısı
- 484
Gülüyoruz...

Düğünden düğüne gidiyorum Edirne’ye...
Saraçlardaki ayakkabı boyacısına mutlaka uğruyorum...
Bu defa gösterişli sandığı orada, kendi yok...
Pasajın girişine kısa boylu bir adam oturmuş çay keyfi yapıyor...
“ Boyacıya mı bakındın?”
“ Evet...”
“ Otur acık, te şindi gelcek, ayakapları götürdü...”
Süslü sandığın yanına banklar yapmış belediye, soluklananların yanına ben de oturuyorum...
Çok geçmeden adamım geliyor, beni görünce gülmeye başlıyor...
“ Nerdesin sen beyav?”
Soruya bir anlam veremiyorum, başkası ile karıştırdı herhalde diye aklımdan geçirirken o devam ediyor...
“ Gazeteye yazmışsın beni, kızanlar okumuşlar netten...”
Nasıl hafıza bu vallahi pes...
Gülüyorum, yazıdan haberinin olması hoşuma gidiyor...
“ İyi ki geldin!”
Bu defa büyük gazeteci pozlarına bürünüyor, soran gözlerle bakıyorum...
Parmağı ile caddenin ortasındaki saat kulesini gösteriyor... “Bak belediye saat kulesini koydu buraya ama saat hep yanlış, yetmiş iki buçuk milletten adam gelir buraya, saate bakar, hep yanlış... Söyle de adam gibin bir saat diksinler buraya...”
“ Benim söylememle olur mu?”
“ Olur olur...”
Çaylarımız geliyor, boyacıdan daha yaşlı bir amca gelip yanıma oturuyor... Birbirimizi ilk defa görüyoruz...
“ Emekli oldun mu sen?”
Bozuntuya vermiyorum...
“ Daha var... Olmadım daha...”
“ Ol da sözün var ha!”
Boyacı giriyor devreye...
“ Be Yılmaz Amıca, karıştırdın sen...”
Yılmaz amca bana daha bir dikkatli bakıyor, benzetmiş olabileceğine ihtimal vermiyor...
“ Karaağaçlı değil misin sen?”
“ Değilim...”
“ Nerelisin?”
“ Çorluluyum...”
“ Bir meslek tuttun mu bari?”
Oyunu devam ettirmek lazım
“ Gazeteciyim...”
Elini çenesine götürüyor... “ Nerden bulursunuz bu kibar işleri?” diyor
Gülüyoruz...
&&&
Tekirdağ sahilde yürüyorum, üzerine çemen sürülüp güneşe kurumaya bırakılmış balıkları görünce meraklanıyorum...
Balıkların yanında kırklı yaşlarda bir ağabey ızgara yapıyor...
“ Kolay gelsin...”
“ Sağ olasın.”
“ Balıkların üzerindeki çemen değil mi?”
“ Evet, Kumbağ’dan bir arkadaşımız var balıkçı, o uğraşıyor bu işlerle, balık pastırması yapıyor...”
“ İlk defa duydum! ”
“ Zengin işi... Orkinos parçalarının üzerine çemen sürülüp güneşe kurumaya bırakılıyor, lokum gibi oluyor...”
“ Lokum gibi” deyince yüzüm nasıl bir ifade aldıysa! Adam lokantadan içeriye giriyor, tabağa koyduğu iki parça pastırmanın birini ağzına atıyor diğerini bana doğru uzatıyor...
“ Ye de öten berin şişmesin!”
Bir taraftan balıkları çiğniyor, diğer taraftan gülüyoruz...
&&&
Ömer ağabeyle telefonla görüşüyorum...
“İki gündür hastanede ameliyat olmak için bozuk olan bir aletin tamir edilmesini beklediğini” söylüyor...
“ Geçen sefer de bozuk değimliydi” diye soruyorum...
“ Evet” diyor...
“ Ben sana boşuna Tıkandı Baba demiyorum” diyorum... Gülüyoruz...
<ı>ı>
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.
