Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

aygoz Özlem Eryoldaş

http://blog.milliyet.com.tr/aygoz1

03 Eylül '07

 
Kategori
Anılar
 

Gümüş tabaka,beyaz şal,yeşil yüzük..

Gümüş tabaka,beyaz şal,yeşil yüzük..
 

Pencerenin karşısında ki yerini aldı kadın. Sanki her sabah aynı saatte orada olması gerekiyormuş gibi.

Omuzundaki beyaz şalı düzeltti. Elindeki kırık ayna ve gümüş tabakasıyla oturuyordu.

Gümüş tabakasından bir sigara çıkardı. Eliyle biraz daha inceltti sigarasını. Sanki ince dudaklarına uyum sağlasın diye.

Titreyen, yaşlı ama bakımlı elleriyle yaktı. Derin bir nefes çekti.

Değerli olduğu hemen anlaşılan yeşil taşlı yüzüğünü inceledi ilk kez görüyormuş gibi.

Hayallere daldı. Kimbilir neler düşünüyordu ?..

Piyanosuna baktı göz ucuyla. Kendini onun başında hayal etti.

Gencecik bir kızdı. Uzun parmakları adeta uçuyordu tuşların üzerinde.

Omuzunda yine beyaz şalı vardı. Büyükannesinin şalı.

Kırık aynasına baktı. Yüzü, kırık aynada parçalanmış gibi gözüksede kendini beğendi yine de.

Gözlerindeki anlamı anlayabildi. " Çok derin ve hüzünlü bakışlarınız var" demişti genç adam .

Kız anlayamamıştı bu sözün anlamını. Yıllar geçtikçe derinleşen çizgilerin arasından yine gözlerini seçebildi ama.

Derin ve hüzünlü bakan.

Gümüş tabakasını inceledi uzun uzun. Sigaradan nefret eden biriyken nasıl olupda bu kadar esiri olduğunu anımsamaya çalıştı. Sonra aynı hızla erteledi bu düşüncesini.

Yumru yerleşti boğazına. Yutkunmaya çalıştı. Başaramadı yine.

Dizlerinin arasına sıkışmış olan albümünü aldı eline. Siyah beyaz resimlerine bakmaya başladı.

Gülümsüyor,hüzünleniyordu. Annesi,babası,ilk aşkı..Ona bakıyorlardı aynı gözlerle. Orada ama çok uzaklardan.

Konuşmak istedi resimlerle başaramadı. Sesinin çıkmadığını anımsamak istemedi.

O en güzel resim geldi önüne. Büyülü sahne ! Üzerinde bembeyaz elbisesiyle, önünde siyah piyanosu arya söylüyordu. Çılgın alkışları duyuyordu yine.

Sonra bir ev resimi. Ahşap üç katlı ev. Cumbasını gördü. Önünde saksı çiçekleriyle.

Tren sesini, tahta evin gıcırdayan tahtalarının sesini , büyükannesinin cılız sesini, annesinin bülbül sesini, babasının sigaradan kalınlaşmış sesini duyuverdi bir çırpıda.

Hepsinin ne kadar farklı sesler olduğunu ayırt edişini anımsadı. Beş yaşındaydı. Babasına " baba hayatta ne kadar çok ses var öyle değil mi " diye sormuştu.

Adamcağız " hıhı öyle kızım " diyebilmişti sadece.

Sonra o seslere kendi sesinide katmak istemişti. Farklı olmuştu hep sesi . Bunu farkediyordu. Ama bilemiyordu nedenini.

Yıllar sonra konservatuvarı bitirip yurt dışına misafir sanatçı olarak gittiğinde anlayabilmişti bir şeyleri.

Başarılarla dolu geçen beş yılın sonunda derin bir sessizliğe bürüneceğini hiç düşünmemişti.

O çıkan yangında , yanan tahta evin içinde tek başına kalacağını.

Anne babasının gözleri önünde can verirken, öylece bakakalacağını.

Büyükannesinin beyaz şalından başka hiç bir şeyi kurtaramayacağını bilemiyordu.

İlk maaşını alıp eve dönmüştü. Yurt dışından getirdiği pikapı kurmuşlardı kalın sesli babasıyla.

Bülbül sesli annesi kestane pişiriyordu sobanın üzerinde.

Büyükanne, beyaz şalıyla pencere kenarında oturuyordu.

Hava almak için dışarı çıktı yaşlı kadın. O anda çarpan kapı bir anda sobadaki ateşi körükledi .

Sonrasını hatırlayamıyordu.

Anne ve babasının çığlıkları..

Büyükannesinin kapının önünde kalp krizi geçirip ölmesi..

İtfaiye geldiğinde konuşmak isteyipde konuşamamasını hatırlamak korkutuyordu.

O farklı sesi sessizliğe bürünmüştü.

İşte o gün kısık sesli babasını içtiği için hep eleştirdiği sigara'ya başlamıştı !

Babasının ölmeden önce içmek üzere gümüş tabakasından çıkarttığı son sigara !

Albümü kapattı. Büyükannesinin beyaz şalı üzerinde piyanosuna doğru ilerledi.

Yeşil taşlı yüzüğüne bakınca bu kez annesini gördü.

" derin ve hüzünlü bakan gözleriniz var" diyen genci anımsadı. Evleneceklerdi. Yutdışından döndüğü gün o yangın çıkıpda genç kız sessizliğe bürününce aramaz olmuştu bir daha genç adam .

Piyanosunun başına oturdu. Parmakları uçuyordu yine. Titrek,yaşlı ama bakımlı elleri. Yılların hatırası olan sessizliğine inat melodiler dökülüyordu parmaklarından .

Gümüş tabakasında kalan son sigarayı çıkarttı.

Derin bir nefes çekti. Beyaz şalını düzeltti. Yeşil taşlı yüzüğüne son kez baktı...



 
Toplam blog
: 185
: 1494
Kayıt tarihi
: 10.03.07
 
 

Yazabilmenin özgürlüğüyle... İstanbul'un bir bahar sabahında dünyaya gelmişim. Keşfetmek, anlayabilm..