Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '11

 
Kategori
Spor
 

Günahlar şehri Bursa'ya ceza vermek!

Günahlar şehri Bursa'ya ceza vermek!
 

Cumartesi akşamı Bursa’da yaşanan olayların sebebinin 400 ile 500 kişilik bir grup olduğu neredeyse bütün yorumların arasında söylendi. Aslında biz biliyoruz ki bu ve benzeri olaylara karışan kişilerin toplamı da üç aşağı beş yukarı aynı ölçeklerde nicelendirir; sonuna da bu kişilerin asla o takımın taraftarı olamayacağı şeklinde bir ifade eklenir.

Peki, nasıl oluyor da bu kadar küçük bir kalabalıkla baş edemiyoruz ya da onların spor dünyamızı şekillendirmesine izin veriyoruz?

Belki de o sayısal olarak az gördüğümüz güruh sandığımız kadar küçük değildir. Zaman zaman her bir taraftarın içinde böylesi fırtınalar kopmadığına emin miyiz?

Geçen sezon Fenerbahçe’nin şampiyonluğu kaybettiği maçın sonunda stadyumun nasıl karıştığını hatırlayalım. O olayların içinde bayrak sopasıyla protokol tribününe saldıranlardan birinin bir altyapı spor okulunda koç olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım.

Yine 2007 yılında Galatasaray taraftarının ellerine ne geçirdilerse, tribünlerin bütün koltuklarını da sökerek sahaya attıkları Fenerbahçe derbisi de futbol tarihimizin ilginç olaylarındandır. O gün Ali Sami Yen Stadyumu’nda olaylara karışanların küçük bir grup olduğunu söylemek mümkün müdür?

Yine bundan yedi sekiz sene önce Sn. Hıncal Uluç’un Ali Sami Yen’de neden maç izlemeye gitmiyor olduğuna sebep o olaya şahit ya da içinde olmuş bir kişinin ağzından dinlediğimde de çok şaşırmıştım. Çünkü Hıncal Uluç’un çevresini saran ve onu tehdit eden grup VIP tribün üyeleriydi.

Futbolu yorumlayanların yarattıkları şiddet olgusunu görmezden gelmemiz mümkün müdür? Yaşını başını almış adamların saatlerce ekran karşısında spordan başka her türlü çirkinliği konuşuyor olmasının insanlar üzerinde nasıl bir etki bırakıyor olduğunu kim düşünüyor?

2000 yılında Kopenhag şehrindeki UEFA finali öncesinde haber yaratmak için Galatasaray ve Arsenal taraftarlarını kışkırtan habercilerimizi nasıl unuturuz? Bu kişiler hala futbol programı yapabilmektedir. Onların aynı kaygılarla program yapmadıklarına nasıl emin olabiliriz?

Fenerbahçe ile Galatasaray arasında yaşanan ve gerilim sınırlarını aşarak düşmanlık seviyesine ulaşan olgunun yaratılması sürecinde yöneticilerin hiç günahı yok mudur?

Son iki sezondur Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki şiddetin dozunun nasıl azalmış olduğunu takip ediyoruz. Bunda kulüp yöneticilerin pozitif katkıları asla inkar edilemez. Ancak ortada hiçbir şey yokken tahrik edici yorumların nasıl yapıldığını başkanların dostluklarını merkeze alan yorumlarını da gazetelerin en fazla rating alan köşelerinde okuyoruz. Adnan Polat çıkıp Aziz Yıldırım'la olan yakınşalmasının Galatasaray'ın menfaatlerine bir şey olduğunu yanlış anlaşılmaması gerektiğini açıklamalak zorunda kalıyor.

Sezonun ilk yarısında oynanan Beşiktaş-Bursaspor maçı öncesinde İnönü Stadyumu’nun çevresinde gelişen olayları tartıştığım Beşiktaşlı bir arkadaşımın yaptığı yorumları burada yazamıyorum bile.

Dün Bursaspor’un cezasını açıklamak üzere televizyonlar karşısına geçen Lütfi Arıboğan da bunun Bursa şehrini ya da Bursaspor’u cezalandırmakla ilgisi olmadığını ifade ederek konuşmasına başladı. Bir miladın başına gelmiştik ve artık çok sert önlemler alınması gerekiyordu. Alınan önlemlerin bir garantisi yoktu. Sonuçlar kötü de olabilirdi.

Kuşkusuz toplumsal olaylar suyun 100 derecede kaynaması gibi kesin ve net formüllerle ifade edilemez. Toplumlar çok yavaş öğrenirler ve kazanılmış reflekslerin, değer yargıların, inançların ortadan kaldırılması ya da değiştirilmesi zaman alır. Einstein bile bunun atomu parçalamaktan çok daha zor olduğunu söylemiştir.

Bu nedenle Bursa’da olan şiddet olayları bir son değildir. Avrupa’nın birçok ülkesinde hala ırkçı söylemler ve tepkiler vardır. İspanya’nın, İngiltere’nin bazı şehirleri siyah ırk için hala sıkıntı kaynağıdır. Irkçılıkla mücadele nereden bakarsanız bakın iki yüz yıllık geçmişi vardır.

Bu geniş giriş bölümünün sonunda artık cezalara gelebiliriz.

Pazartesi günü radyolardan birine bağlanan bir Bursasporlu taraftar; stadyumların güvenliğinden kulüplerin sorumlu olduğu, dışının ise devletin emniyet güçleri tarafından sağlandığı, stadyumun dışındaki bu olaylar yüzünden eğer Bursaspor sorumlu tutulup cezalandırılacaksa maç günlerinde şehrin yönetim ve kontrolünün kulübe bırakılması gerektiği yönünde çok haklı bir yorumda bulundu.

Olaylarla ilgili sıcağı sıcağına Pazar günü yazdığım yazıda düşüncelerimi paylaşmıştım. Kuşkusuz hiçbir suç cezasız kalmamalıdır. Ancak ceza dağıtırken insanların vicdanlarında kabullenmeyecekleri uygulamalardan kaçınmak gerekir.

Bu zamana kadar hep kim en yakında bulunursa kestirmeden ona cezalar verildi. Ancak gerçek sorumlular hiçbir zaman cezalandırılmadığı için olayların da önü alınamadı.

Son cezanın kendisi bir anlamda şiddet unsuru taşıyor ve o küçük grubun dışındaki Bursaspor taraftarını kızdırıyor. Cezanın kendisi ders alınacak bir yaptırım olmazsa anlamını yitirir. Bu da asla Lütfi Beyin ifade ettiği şekilde bir kırılma olmaz.

- Bursaspor – Beşiktaş karşılaşması mutlaka oynatılmalıydı

- Olası şiddet olaylarına karşı hazırlıklı olunmalıydı; gerekirse İstanbul’dan takviye emniyet gücü istenmeliydi

- 2005’te Galatasaray-Fenerbahçe ve Milan-Liverpool eşleşmelerinde taraftarlar birbirlerini ancak stadyumun içinde görebilmişti. Neredeyse şehir taraftarların bu stadyuma gideceği şekilde kuzey ve güneye bölünmüştü. Bursa şehri de benzer bir şekilde bölünebilirdi ve bu bölgelere karşıt taraftarın alınmaması sağlanabilirdi. Uygulaması olduğu için çok rahat yazabiliyorum.

Bu önlemlerin hiçbiri alınmadan bir güvenlik sorunu vardır diyerek bu maçı iptal etmek anlaşılır değildir.

Sonucunda da böylesi kararlar almak…

Böylesi bir ceza kesiyorsanız o zaman bu olayları Bursaspor ile direkt olarak ilişkilendirecek delilleriniz olmalıdır ki eğer bu provokasyonun içinde kulüp varsa bu cezalar çok az kalmıştır.

Bu kararların hukuksal dayanaklarını bilmiyorum. Ancak Bursaspor küme düştüğü bir sezon yaptığı gibi olayı mahkemeye götürüp haklı olduğunu kanıtlarsa bu cezaları verenler kime ne açıklayacak?

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..