Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '11

 
Kategori
Heykel / Seramik
 

Günboyu Arkeoloji : İstanbul Arkeoloji Müzesi

Günboyu Arkeoloji : İstanbul Arkeoloji Müzesi
 

Geçenlerde Arkeoloji müzesini gidip gezmek istedim. İyiki de gitmişim yahu :=) Kadıköy'den Eminönü'ne vapurla geçmek gerekiyor bilmeyenler için söylüyorum. O gün günlerden Pazar'dı. Hava da bir o kadar sıcaktı ve kasıp kavuruyordu. E tabii ki can dostum fotoğraf makinamı da yanıma almadan olmazdı. Daha geceden şarjını dopdolu hale getirip, çantasına koyup kullanıma hazır hale getirmiştim. Kimbilir ne kareler çekecektim. Öyle de oldu zaten. 

Bindiğim vapur çok kalabalıktı. Herkes yanında fotoğraf makinasını getirmişti ve çatır çatır manzara çekiyorlardı. Aslında Türk Toplumu olarak fotoğraf çekmeyi o kadar çok seviyoruz ki o gün buna şahit oldum. İnsanlar her gördüğü güzelliği , ayrıntıyı çekiyordu. Martılar, Kızkulesi, Galata Köprüsü , vapurun güvertesinde aile pozları filan derken herşey çekiliyordu. Hani Allah çektirmesin derler ya bu ondan değil işte. Bunu çektirsin Allah :) . 

Vapur yavaşça Eminönü İskelesi'ne yanaşırken gözüm Galata Kulesine takılmıştı. Orada tek başına dimdik duruyordu ihtişamıyla. Sanki Galata Köprüsü ona yarenlik ediyor ve ayaklarının dibine serilmiş bir halıyı hayal ettiriyordu bana. Hayal gücü işte ne yaparsınız. Onlar kankalar. Köprünün üzerindeki balık tutanlar ise o halının kenarlarındaki püsküller gibiydi adeta. Balık tutmak da bir ayrı zevkli aktivite. Daha sonra tramvay yolundan Ayasofya yönüne doğru ilerlediğinizde sol tarafınızda Gülhane Parkı'nın girişi var. Oradan girip sağa doğru yürüdüğünüzde arkeoloji müzesinin girişteki turnikeleriyle başbaşa kalıyorsunuz. Ohh ne yol tarifi oldu be. Müzeye giriş 20 tl bu arada. İsterseniz 20 tl ile bilet alacağınıza , 20 tl ye Müze Kart alabiliyorsunuz. Bu kart ile 1 sene boyunca kartın geçerli olduğu müzelere o kartla girebiliyorsunuz. Bence çok avantajlı bir olay. 

Neyse konudan sapmadan devam ediyorum. İlk olarak arkeoloji müzesine daldım. O kadar büyük bir müze ki 2-3 saatte çıkamıyorsunuz. Büyük iskender gibi zatların heykelleri vardı. Çok ihtişamlı duruyorlardı. Roma dönemine ait taş mezarlar da çok heybetliydiler. Bir tanesinin üzerinde şunlar yazıyordu : 

"Yüzbaşı rütbesinde emekli, Karnuntum'lu Publis Aelius Pompeius bu mezarı en dindar, üstün bir vakara sahip, iffetiyle namlı, elli yıl yaşayan karısı Prokope ve hayatta iken kendisi için yaptı; eğer biri, bizim definimizden sonra bu lahdi açmaya sür'et ederse parlak Sinop kolonosine beşbin denarius ceza verecek ve mezar soygunu suçundan sorumlu olacak" . Ne kadar ilginç değil mi ? 

Arkeoloji müzesinin beni benden alan en güzel kısmı bahçesi. Özellike yaz mevsiminde tüm bir gününüzü geçirebileceğiniz kadar keyifli. 3 ayrı müze gezebiliyorsunuz buraya geldiğinizde. İlki Eski Şark Eserleri Müzesi. Buradaki en görkemli parçalar eski Mısır mezar buluntuları ve tabiki tarihin ilk anlaşması olarak bilinen Kadeş anlaşması. Bir de en eski aşk şiiri var elbette. Buradan geçeceğiniz ikinci müze Arkeoloji müzesi olabilir. Burayı anlatmak için sayfalarca yazı yazmak mümkün. 

Gezerken ve muhteşem mermer heykelleri gördüğünüzde hayran kalmamanız mümkün değil. Bu müzenin ve bizim en büyük şansımız Osman Hamdi Bey'in 1881 yılımda müze müdürlüğüne atanması. Nemrud Dağı, Myrina, Kyme ve diğer Aiolia Nekropolleri'nde ve Lagina Hekate Tapınağı'nda kazılar yapmış ve buradan gelen eserleri müzede toplamıştır. 1887-1888 yılları arasında günümüzde Lübnan'da bulunan Sayda'da yaptığı kazılar sonucunda Krallar Nekropolü'ne ulaşmış ve dünyaca ünlü İskender Lahdi başta olmak üzere pek çok lahit ile İstanbul'a dönmüştür. 

İskender Lahtin'den bahsetmişken müzenin en etkileyici eserlerinden birisi. Seyrederken hayranlıkla kendinizden geçebiliyorsunuz. Yine aynı salonda görebileceğiniz Ağlayan Kadınlar Lahdi de o kadar etkileyici. Benim en çok sevdiklerimden. 3 ayrı katta ve ayrı salonlarda bulunan sergileri gezebilmek yorucu ama çıktığınızda sanki zamanda yolculuk yapmışsınız hissini yaşadığınızdan buna değiyor. 

Son durak olarak buranın en eski yapısı olan Çinili Köşkü gezebilirsiniz. Burada en dikkat çekici olan ise AB-I HAYAT çeşmesi. Ab-ı Hayat bildiğim kadarı ile Hayat suyu ya da yaradılış suyu anlamında. Bir de Osman Hamdi Bey'in kendini Ab-ı Hayat çeşmesi önünde resmettiği portresi var. 

Arkeoloji Müzesi'ndeki ziyaretime son vermeliydim artık. Çok yorulmuştum ama çıkmak da istemiyordum. Artık iskeleye doğru yürümeliydim. Kendimi vapura atıp oturduğum an ne kadar yorulduğumu anlamıştım. Fotoğraf makinamın da şarjı bitmişti. Ama değmişti be. O dev mermer eserlerin tek tek fotoğraflarını çekmiştim ve evdeki bilgisayarımda bir hazine gibi saklıyorum onları. Bir dahaki yazım da Topkapı Sarayı Müzesi'nde gezerken gördüklerimi ve ayrıntıları sizlerle paylaşmak istiyorum sevgili blog dostlarım. 

 
Toplam blog
: 749
: 1983
Kayıt tarihi
: 11.10.07
 
 

Yazmanın hayatın akışının bir parçası olduğu kanısındayım. 6 Mayıs 1982'de doğdum ve İstanbul Kar..