Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '07

 
Kategori
Felsefe
 

Gündemdeki din

Toplumda bilginin kaynağı genel olarak iki tanedir. Bunlardan birisi okumak ve araştırmak diğeri ise işitmektir. Toplumumuzun büyük bir kısmı ise bunlardan ikincisini kendilerine bilginin kaynağı olarak seçmektedirler. Duymanın bilginin kaynağı olması inkar edilen bir yol olmamasına rağmen her duyulanın araştırılmadan veya akılca sorgulanmadan kesin doğru kabul edilmesi ise doğru bilgi anlayışına ters bir yoldur.

Benim üzerinde durmak istediğim konu ise toplumumuzda, kasıtlı olarak veya olmayarak, hiçbir zaman gündemden düşmeyen bir konu olan “Din” olacaktır.

İnsanlık tarihi incelendiğinde görülecektir ki dünya üzerinde yaşayan insanların hemen hepsinin hak olsun batıl olsun mutlaka bir inancı vardır. Çünkü inanmak sadece fiziksel bir varlık olmayan insanın fizikötesi (ruhsal) varlığının bir ihtiyacıdır aynı zamanda. Zira sadece akıl ile inanç değerlendirmesi yapılacak olsaydı insanların kendilerine değişik totemleri ilah kabul etmeleri düşünülemezdi. Maddeler dünyasına sıkışmış insanların bile kendileri için, batıl inanışların ibadet şekillerini bir rahatlama yolu olarak görmeleri de insanın sadece maddi yapıdan ibaret olmadığını göstermese açısından bir diğer örnektir.

Din veya dinler ülkemiz gündeminde her zaman yer bulan bir konudur. Zira gündem ne olursa olsun herhangi bir günlük gazeteyi elinize alıp baktığınızda mutlaka bir köşede din konulu bir başlık göze çarpacaktır. İşte konunun burasında yukarıda bahsettiğim meselenin önemi bir daha anlaşılmaktadır ki; Din gibi insanların ruhsal dünyasını, dolayısıyla sosyal hayatını direk etkileyen bir konuda insanların bu bilgilerin doğruluğunu kaynağından sorgulayarak öğrenmedikleri ve bunun sonucunda çok yanlış anlaşılmaların ve bilgilendirmelerin olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Öyle ki insanlarımızın din adına öğrendikleri bilgilerin hemen tamamı medyadan okudukları ve izledikleri veya birisinden duydukları bilgilerden oluşmaktadır. Bu da doğal olarak insanların genelde kasıtlı olarak belli çevreler tarafından yanlış fikir sahibi yapılmalarına ve böylece siyasi yollarla maddi ve manevi rant elde edilmeye çalışılmaktadır.

Dinin bu kadar etkin olduğu bir toplumda herkesin üzerine düşen görevler gereği gibi yerine getirilmediği müddetçe de bu çark böyle dönmeye devam edecektir. Üzerimize düşen görevlerin neler olduğu konusuna başka bir yazımda devam etmek istiyorum. Ancak şurası unutulmamalıdır ki insanlara her türlü bilginin ulaştırılmasında, bilgiyi insanlara aktaranlar kadar bu bilgiye ulaşanların da bilginin doğruluğunu sorgulaması bir ihtiyaçtır.

 
Toplam blog
: 4
: 1302
Kayıt tarihi
: 17.01.07
 
 

Bandırmalı olup, Bursa'da yaşayan, endüstri meslek lisesinden sonra ilahiyat fakültesini bitiri..