Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '20

 
Kategori
Güncel
 

GÜNDEME DAİR NOTLAR

Ermenilerle biz Türklerin birlikteliği tarih bilen herkes pekâlâ bilir ki 1071 öncesine dayanır.

Sanıldığının aksine Türklerle Ermeniler, Rumlara göre birbirleriyle son derece sulh içinde yaşamışlardır. Osmanlı döneminde yaptıkları sanat eserleri hizmetler ortada olup, asli unsuru Türk olan bir devletin Ermenileri padişahlık haricinde her üst düzey göreve getirmekte imtina etmediği bilinmektedir.

Nasıl oldu da bu gerçek bir anda tersyüz oldu da birbirlerini boğazlar oldular. Üstelik tamamı değil, sadece Ortodoks olanlar bu kervana katılırken diğerleri yani Katolik Ermeniler kendilerini korumayı bildiler.

Osmanlı’nın özellikle son yüzyılında dışişleri hariciyeyi tamamen neredeyse Ermenilerden seçtiği bilinmekte bu konuda yayımlanmış bir sürü eser bulunmaktadır.

Ne oldu da bu iki kadim millet son yüzyılda aralarında derin uçurumlar oldu, oluştu? Bu sorular Türk ve Ermeni taraflarınca sağlıklı olarak verilmediği takdirde sorunlar daha uzunca bir dönem çözülmeyecek demektir.

Son yüzyılımızın en büyük sıkıntısı belki de yanlışın doğru olarak gösterilme becerisindeki inanılmaz yükseliştir. Öyle ki sıradan ancak gerçekte söyledikleri mantıklı olan insanlar bir şekilde seslerini duyuramıyorlar. Belli gruplar tarafından desteklenmiş ve bilinçli olarak öne çıkarılmış perdenin önüne konulmuş kişiler sıkıntıları sağduyulu bir şekilde çözmek yerine emir aldıkları merkezlerden aldıkları emirler doğrultusunda daha da körüklüyorlar.

Ermenileri bundan yüz elli yıl önce kim kontrol ediyorsa hala aynı güçler kontrol ediyor. Katolik Ermeniler Fransızlar tarafından, Ortodokslar ise hem Amerika hem de Rusya tarafından kontrol edildikleri gerçeğinin değişmemesidir. Bu konuda zaman zaman bizler de sıkıntıya düşsek de ekonomik güçlerinin düşüklüğü, zor coğrafyaları ne yazık ki Ermenileri bu söz konusu üç devlete daha da bağımlı kılmaktadır.

***

Türk’ün yabancıyla asla sorunu yoktur. Hatta yerine göre kardeşinden bile üstün tutabilir. O yüzden de bir Ermeni ya da Yunan hatta Rum’la sorunu olduğunu düşünmüyorum. Neden olsun ki? Eğer bir kışkırtma yoksa! İşte burada durun; kendimden biliyorum çok hızlı gaza gelebilme özelliğinden ötürü dışarıdan etki ile gaza gelirse ona bir şey diyemem. Türk insanı mahkeme kayıtlarına bakılırsa en çok da kardeşiyle kavgalıdır, miras kavgası vardır, bana az verdi, çok verdi kavgası vardır, yenge şunu dedi kavgası vardır, onun var benim yok kavgası vardır, vardır oğlu vardır.

Türk bu tür kavgalarını genellikle yabancıyla yapmaz. Genelde iç dünyasından başını dışarı çıkarabilen pek azdır. Türk’ün kendi kendiyle kavgasına örnek malum Türklerin bir kısmı Alevi, bir kısmı Sünni’dir. Aralarına nifak sokmak için öyle çok hikâyeler uydurulmuştur ki sırf bu yüzden birbirlerine diş bileyebilirler. Nitekim 12 Eylül olayları, Sivas olayları, Gazi olayları bugün kabul ediliyor ki bu tür kışkırtmalar ile gerçekleşmiş ve arkasında yabancı istihbarat servislerinin devşirdiği elemanlar sayesinde oluşmuş, emir dışarıdan maşa içeriden gerçekleşen olaylardır. Tabi burada devşirilen eleman olarak genellikle bir gizli casus aranır, hâlbuki o bir dernek başkanıdır, sivil toplum örgütünün sözcüsü, yönlendireni olarak görev yapmaktadır. Çoğu zaman hata ve hatalar yanlış yerde aranır, hâlbuki o kadar göz önündedir ve imajı o kadar parlaktır ki o kişinin o kişi olabileceği asla akla gelmez. Peki, bu nasıl oluyor? Bunda şaşılacak bir şey yok. Tarih okumak yeterlidir. Savaşlarda cephelerde ölenlerle sonradan piyasaya sürülenlere bakmak bile yeterlidir.

Türkiye’de doğru veya yanlış bir sürü iddia halk arasında dolaşmaktadır. Ticaretin halen Yahudilerin, gizli Yahudilerin elinde olduğu memuriyette üst kademelerin Osmanlı’da olduğu gibi Ermenilerde olduğu iddiası zaman zaman dillendirilse de Türkiye’de Türklerin aksine azınlıkların inanılmaz etkileri vardır ve bu gerçek asla yadsınamaz. Türk devletin adının Türkiye olduğundan mıdır nedendir rehavet içindedir. Tarihten gelen görevi gereği ya rençper, ya asker ya da önemsiz görevlerle taltif edilmiş bir halktır. Bunu Atatürk’ün Adana seyahatinde nakledilir; yanlarına gelen çavuşa sorar:

“Bu ev kimin?”

“Bilmem ne Ermeni efendinin,”

“Ya şu?”

“Bilmem ne Yahudi’nin”

Atatürk rivayete göre bu duruma içerler ve çavuşa kızarak

“Bunlar bu konakları yaptırırken sen ne yapıyordun efendi” der.

Çavuş da:

“Ben sizin yanınızda cepheden cepheye harpteydim der.”

Bu trajikomik bir hikâye olmakla birlikte sermayenin, ticaret ve zanaatın hemen bir anda olmayacağını, askerliğin ise tamamen farklı bir kulvar olduğunu anlamak için hoş bir öyküdür.

Gerçekten de ticarette de sanayide de her ne yapıyorsanız yapın işler ha denince olmaz. Gerçekten de Yahudilerin ticarette uzman, kültürlerinin bir parçası olduğu aynı zamanda Ermenilerin de zanaatta son derece değerli bir kültüre sahip oldukları bilinmektedir.

Demem o ki kimse annesini ve babasını elbette ırkını seçemez. Seçemediği özellikleri üstünlük veya alçaklık derecesi de olamaz.

Sıradan insanlar, kayıtsız şartsız birbirlerine düşman olamazlar. Normalde bir başka gücün yörüngesine girmek demek akıl melekelerinin durmasına neden olur. Biz misal şu günlerde emperyalist olduğunu kesinkes bildiğiniz, Amerika’nın istekleriyle Kore’ye asker gönderişimiz ki bu mecburiyettendi, benzer bir şekilde irademizin kontrol altına alınması idi. Güçsüzseniz ortağınızı daha doğrusu patronunuzu seçemiyorsunuz.

Bu öyle bir destansı kahramanlık hikâyeleriyle süslenir ki diğer insanlar diğer insanlara göre kendilerini farklı hissederler o kadar. Bundan mutlu mu olurlar, bence hayatta hiçbir şeyi seçemeyen insan dostunu da düşmanını da kendi iradesiyle seçememektedir.

Fakirlik, zaruret çoğu zaman insana hata yaptırmaktadır. Türk filmleri İstanbul’a artist olmaya diye yola çıkıp kötü yola düşenlerin hikâyeleriyle doludur. Kötü yola düşenler Manukyan’ın eline düştüyse şanslıdır, sigortasını yaptırır, vergisini eksiksiz öder, altı yedi kez üst üste vergi rekortmeni olur. Kimse bundan gocunmaz!

Bugünlük bu kadar yeter!

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..