Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Gündüzden biriken, gece dökülen sayıklamalar...

Gündüzden biriken, gece dökülen sayıklamalar...
 

Sevmediğim işlerde çalışmaktan hoşlanmıyorum. İnsanlarla fazla uğraşmayacağım işleri seviyorum ben. O yüzden Arkeologluk tam benlik iş. Mezar kazmak çok güzel iskeletler soru soramıyor.

Ne iş yapıyorsunuz diye sorulunca arkeolog olduğumu söyleyince aldığım cevaplar genelde şöyle oluyor:

-Ne güzel hayalimin mesleği
-Ben de çok okumak istemiştim.
-İş imkanı yok ama değil mi?
-Para kazanabiliyor musunuz?
-Peki şimdi ne yapıyorsunuz?
-Bizim köyde bi define var zamanında çok altın çıkmış.

"Madem istediniz okusaydınız, ben öyle yaptım."diyorum. Cevap veren olmuyor. Demekki çok istememiş sadece ilginç gelmiş. Aslında ben en çok iş imkanını irdeleyenlere sinir oluyorum. Sanane demek istiyorum siz mi bakacaksınız bana, neyin hesabını vereceğim ki. İstemişim okumuşum. Konuşmuyorum zaten bu insanlarla ayrı yerlerden bakıyoruz hayata. Hiç uğraşmıyorum. Hem istediği şeyleri yapmak için yaşamıyor mu insan? İnsanın bu dünyadaki değeri kazandığı para yada bulunduğu mevki mi?
Eskiden daha çok oluyordu bu sorular şimdi "üniversite oku da, ne okursan oku" dönemi olduğundan beni eleştiren insanların çocukları büyüyüp üniversiteye girme yolunda harap ve bitap düştüğünden sorular azaldı.

****

"Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, bir peşin hükümü söküp atmak, atomu parçalamaktan daha zor."
EİNSTEİN

Dün gibi hatırlıyorum bu şehre ilk gelişimi mayıs sonuydu. Arkeoloji sempozyumu Tarsusta yapılıyordu. Hava çok ama çok sıcaktı. Sıcaktan hiç bir şey yiyemiyordum. Dondurmayı pek aramadığım halde ( Oda çok enteresandır çocukluğum boyunca dondurma yemek için ağladım. Bademciklerim şişiyor diye külahın üstüne azıcık bi şey koydururlardı çok boş külah yedim. Büyüyünce hiç aramadım. Çok çok sıcaklarda arada bir, yanımda biri varsa o yerse bende eşlik ederim.) Sadece dondurma yiyebiliyordum. Yıllarca humusu yemedim. Sırf nohuttan ve tahinden yapılıyor diye. İkisinide sevmem, ikisinin karışımını hiç sevmem sanıyordum. Yıllar sonra ilk tattığımda hayran olmuştum. Ne büyük kayıptı geçen yıllar...

****

Zamanın birazını biriktirebilsek mesela. Böyle bir şansımız olsa, ben hemen kumbarama atardım. Yada bankaya yatırıp vadeli vadesiz hesap açtırabilsek. 24 saatlik günden her gün 1 saat biriktirebilsek ayda 30 saat yapardı. 1 saat az uyusak, işimizi 20 dakika önce bitirsek kumbaraya atsak bu zamanları. Sonra biriken zamanları sıkışınca harcasak.

Yada kredi kartlarının puanları gibi zaman kazansak. Tabi zamanı iyi kullanınca kazanılsa bu zaman puanları. Zamanı insanlığa yardım ederek kullanınca extra puan kazanılsa. Kazanılan puanlarla öte tarafa gidiş geliş biletleri hediye edilse. Katologlar olsa cep telefonu hediyesi gibi sevgi türü seçebilse puanına göre insan. Anne sevgisi, baba sevgisi, sevgili ilgisi falan...

****

Fikret Kızılok dinledim bütün gece. İlk dinlediğimde ben bunu biliyorum detirten, hep bu şarkıları dinleyerek büyümüşüm gibiydi. Çok alışıktım. Üniversiteye gidene kadar hiç dinlememiştim oysa. Çok ender olur insanın hayatında böyle şeyler.

"Oysa ben, yaşanmamış sevdalarda
Yarım kalmış duygularda ve çığ tutmuş umutlarda."

Saygıyla anıyorum kendisini.

 
Toplam blog
: 21
: 676
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

" verba volant, scripta manent." Hayatıma sürekli anlam katmakla meşgulüm. Galiba en iyi yaptığım i..