Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '15

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Güne başlamak ve sonrası...

Güne başlamak ve sonrası...
 

Her sabah evden dışarı çıkabilmek için ya güçlü sorumlulukları, zorunlulukları veya hayalleri, özlemleri olmalı insanın. Ya da tümü birden...

Terk edilen ev, aslında özel bir tür kaledir. Bazen yalnızlığın beşiğidir, bazen de sana ait özel bir kalabalığın... Fakat her hâ lukâ rda değerlerin, aidiyetlerin ve direncin mahrem kalesidir orası...

İşte o kolay kolay yıkılamayan kalede bazen uzun bazen de kısa gecelerde "yalın" halinden "den" haline kadar derviş sabrıyla tüm halleri çekilen bir yalnızlığın sabahında, hem kendine hem geçmişindeki paylaşım öznelerine seslenesi gelir insanın içinden ya!.. Bazen öyle başlanılır bir güne;

Bak yine gün kıpırdıyor başucunda

Önce pencereden bak ve selamla günü

Aynaya bak sonra,

gör ve selamla kendini

Sahip olmadıklarını değil de, olduklarını...

Kale güvenlidir. İnsan da tüm canlılar gibi, zarif, naif bir ceylan gibi kalesinde güvencededir. Fakat doğa onu hep kalesi içinde dursun, dolaşsın diye yaratmamıştır ki... Oysa kuzu postu giymiş sırtlanların, tilkilerin, sahte arslanların cirit attığı post-modern megapol caddelerinin o iri makyajlı kaldırımlarına, sokaklarına, çağının albenili ama vahşi ormanına çıkmak gerekir! Kazanç getiren mecburiyetlerin ve aidiyetlerin reddi ya da geri dönüşü olanaksız yerel ve küresel komutlarıyla... Cemal Süreya'nın o ünlü "Ortadoğu" şiirinde dediği gibi " yeni bir hayatın acemileri olarak...", hem de onca deneyime rağmen!.. Peki ya o zaman;

Koy özgüvenini çantana

ve onu hiç yanından ayırma.

Masumiyetini bırak vestiyere

ya da koy onu evinde vazoya

En değerli çiçeklerinin yanına...


Peki tüm bu söyleneler gizli bir iç komutun yarı sarhoş, yarı refleks uygun adımlarıyla yapıldı, kaleden de çıkıldı çıkılmasına da.Ya sonra ?


Katık et bilgini

Bıkıp usanmadan öğrendiklerini

O sağlam, o şaşmaz bilincine

Diri tut kişiliğini ve öz suyunu avucundaki

Aralama ve yorma hemen,

Bazen sağdan, bazen soldan, özellikle de arkadan gelen

o 'ilk-el' saldırılarda.

 

Bırak bencilliğini arkanda, kur içsel empatilerini kendi kendine; engelliler haftasıysa o hafta engellilerle... Soma faciasının yıl dönümüyse  o acıyı yaşayan kurban yakınlarıyla... 


Nasıl başladıysan muhtemelen öyle gider gün,

Saatler geçer ve mesain biter

Onurun zaten baştacı her daim

ve dönerken eve, başındaysa hala

Kutlanmayı bekler, kadehlerin acil nöbetinde

Peki, nöbetçi kadehler dizim dizim karşında da tek biriyle kutlamak aslında yeterli..Ya diğerleri? Ya ataletin hüznü buğulamakta iken kadehlerin kristal parlaklığını? O zaman:

Düşün seni sevip düşünenleri

ve koy önlerine nöbetçi kadeh kristallerini

Hayali var oluşlarının pırıltılı ışığında

Koy sabahki vazoyu da tekrar yanına

ve uğurla günü sonunda

Estetik, masumiyet, bilgi

onur, sevgi ve içli düşüncelerle

Ayrılmaz kardeşlermişcesine.

Yalnız olan kim ?

Ve sonrası sor kendine

Sen mi ? Yoksa,

biteviye ezberlerin fasit dairesinde

durmaksızın devinen,

Yaşıyor olmaktan çok yaşattırılıyor olan

Ruh erozyonlu kupkuru kalabalıklar mı?

İ. Ersin KABOĞLU,

 13 / 05 / 2015 , Ankara.
 

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..