Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '08

 
Kategori
Güncel
 

Güneş Rüzgar Bize Yeter!... Ama...

Güneş Rüzgar Bize Yeter!... Ama...
 

Elimizin altındaki hazine rüzgar...


Son günlerde küresel ısınmanın zararlı etkilerini konu alan haberlerle sıkça karşılaşıyoruz. Geçtiğimiz hafta okuduğum haber şöyleydi: Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin, küresel ısınma ve kuraklık nedeniyle başta buğday olmak üzere tarım ürünlerinin rekoltelerinin düştüğüne dikkat çekti. Yetkin, “Bu durum, başta ekmek olmak üzere hububat ağırlıklı beslenen azgelişmiş ülkelerde ekmek fiyatlarında artışa ve spekülasyona yol açıyor” diye konuştu. İşte küresel ısınmanın kötü etkileri başladı diye düşünmeme sebep olan bir haberdi bu.

Küresel ısınmanın kötü etkilerinden nasibini alacak ülkelerin başında geldiğimizi biliyoruz. Uzmanlar sürekli gündeme getirip çareler bulunmasını yoksa çok sorunlar yaşayacağımızı söyleyip duruyorlar. Ama çözüm üretmek için yetkililerin bir çaba gösterdiği söylenemez. Çözüm olabilecek alternatifler mevcut iken bunları değerlendirmeyip benzer durumlarda olduğu gibi ancak sorun gerçekleştiğinde çareler arama yoluna gideceğiz gibi görünüyor. Onun için yazımın başlığında "ama" kelimesini kullanmak gereği duydum. Elimizin altında güneş ve rüzgar gibi (bedava) hazine değerinde enerjiler dururken faydalanmayıp onun yerine katlarca pahalıya mal olacak üstelik güzelim doğayı katledecek enerjilere yönelmek hangi akla hizmet etmektir anlamakta zorlanıyorum...

Sivil toplum örgütleri konuya dikkat çekmek ve yetkilileri uyarmak amacıyla zaman zaman mitingler düzenleyerek konunun ne kadar önemli ve hassas olduğunu dile getiriyorlar. Geçen yıl Nisan ayının sonlarında böyle bir mitinge katılıp ön saflarda yer almıştım. Mitingin en önemli sloganları “BAŞKA BİR ENERJİ MÜMKÜN “, neden mi “GÜNEŞ, RÜZGAR BİZE YETER” idi. Bir takım enerjiler elde etmek uğruna doğayı katlettiğimiz vurgulanmıştı. “Bu enerjileri başka yollardan hem de daha ucuza elde etmek varken doğayı katletmeye değer mi?” teması işlenmişti. Ne yazık ki kendimiz söyleyip kendimiz dinliyoruz. Sanki bu konu sadece belirli kişilerin sorunu imiş gibi yetkililerin umurlarında olmuyor. Çok yakın gelecekte kendilerinin de yaşadığı ülkemizde pek çok sorunlar yaşanacağı aşikar.

Yine son günlerde okuduğum haberlerden birisi de Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken ’in Türkiye’de, güneş enerjisi kapasitesinden binde 1, rüzgar enerjisinden de binde 5 oranında yararlanıldığını, güneş ışınlarının ve rüzgarın enerji elde etmek için kullanılmadığı boşa gittiğiyle ilgiliydi.

Dünyanın neresinde olursa olsun nükleer enerjinin çözüm olarak kabul edilemeyeceğini savunan Eken, "Gerek nükleer enerji santralleri, gerekse büyük barajlar, yüksek miktarda enerji üretimini tek bir merkezde yapmakta ve enerji son kullanıcıya bu merkezden dağıtılmaktadır. Söz konusu büyük projeler çevreye geri dönüşsüz zararlar vermekte ve sürdürülebilir değil" dedi.

Büyük merkezlerde üretilen enerjinin kullanıcıya nakli sırasında kaçak ve kayıplar oluştuğunu, aynı zamanda verimin azaldığına dikkati çeken Eken, enerji ihtiyacına kalıcı çözümler bulabilmek için üretimlerin büyük santraller yerine noktasal ölçekte ve kullanıcıya yakın bir noktada yapılması gerektiğini savunarak şöyle konuştu: "Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılayabilmek için büyük şirketlerin lobi çalışmalarına karşı durmak gerekir. Örneğin, coğrafi konumu itibariyle yılın ortalama 200 günü güneş görülebilen Türkiye’de bu doğal enerji kaynağının kapasitesinin sadece binde 1’i kullanılıyor."

Eken, rüzgar enerjisi konusunda bazı firmalar tarafından yatırımlar yapılsa da, bunun yeterli olmadığını söyledi. Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyelinin Avrupa ülkelerine oranla yüksek olduğunu belirten Eken, teknik kapasitesi 83 bin MV olan rüzgar enerjisinin sadece binde 5’inden yararlanılabildiğini kaydetti. Güneş ve rüzgâr santrallerinin çevre dostu olduğuna işaret eden Eken, "Türkiye’nin enerji ihtiyacının önemli bölümü bu kaynaklar kullanılarak karşılanabilir. Avrupa ülkelerinde de bu yatırımlar son yıllarda ilgi görüyor" diye konuştu.

Nükleer atıkların bertaraf edilmesi ya da yeniden işlenmesi sırasında ciddi derecede sızıntı ve kirlilik riskleri bulunduğunu ifade eden Eken, "Gerek bilimsel çalışmalar, gerekse dünyanın yaşadığı acı tecrübeler, nükleer santrallerin tehlikeli ve acımasız bir teknoloji olduğunu açıkça ortaya koymaktadır" dedi.

Umarım yetkililer bu konuya gerekli hassasiyeti gösterirler de doğayı katleden nükleer santraller kurmak yerine bu iki doğal, ucuz enerjiden faydalanırız. Yani söylemek istediğim şu ki:

“BAŞKA BİR ENERJİ MÜMKÜN” çünkü “GÜNEŞ, RÜZGAR BİZE YETER!...”

Sevgilerimle…






 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..