Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '12

 
Kategori
Deneme
 

Güneş sendin

Güneş sendin
 

Güneş sendin dedi, oysa güneş batıyordu...


 

Bir adam, bir delikanlı, bir çocuk, bir bebek...
 
Bir bebek idi, ihtiyacı sadece süt , ağzına bir meme, altının temizlenmesi, ve korunmasıydı. Pek bir güzeldi, koca koca gözleri, kaşlarına değen kirpikleri  vardı. Kara, kara , boncuk boncuk. Korunmadı. Kendisini de kendi ,koruyamazdı ki. Daha bebekti. Konuşamıyordu. Bir gece ansızın ateşlendi. Anne farkına varmadı, ihmale geldi. Peşinden , kabus dolu zamanlara aktı. Çocuk felci , geldi vurdu bebeği. Anlayamazdı, daha çok bebekti. Yine de gülümsüyor, ve kollarını uzatıyordu, umuda...
 
Bir çocuktu. Hayat zordu. Babası onu çok ama çok seviyordu. Kendi yemiyor, onun yemesi için uğraş veriyordu. Anneden çok babaya bağlıydı. Çünkü sevgi karşılıklıydı. Baba, yetersizliklerinin içinde boğuşurken, hep bu oğlunu düşünüyordu. Çocuk çok zeki idi. Belli bir yaşa gelinceye kadar, farkında bile olmadı, çocuk felcinin bacaklarında bıraktığı hasarı. Koşabiliyordu. Okumayı çok seviyordu. Nerede bir gazete parçası bulsa, açar okurdu. Ebediyata çok düşkündü. Güzel düşünür, güzel çalışırdı kafası. Aklı ve zekası, diğer yaşıtlarından daha fazlaydı. Ama ne çare ki, o kadar çok zorluklar vardı ki hayatında.O kadar çok.Yaşadığı cografya ıssızdı, yetersizdi. Ama henüz ' hayatın ağırını' daha henüz tam fark edememişti.
 
Bir delikanlı idi. Onun da istekleri ve hayalleri vardı. Çok yakışıklı olmuştu. Ama, lanet ihmal, delikanlılığını yaşamaya pek imkan vermedi. Onu koruyan babası, gün geçtikçe zayıfladı. Delikanlı herşeyden mahrumdu. Ama herşeyden.Etrafında, düzgün arkadaşı yoktu. Hepsi o cografyanın, kadersiz delikanlılarıydılar. Babası bir gün sonsuza dek gitti. Oradan tek kurtuluşu olacak, yatılı okul sınavlarına girmedi delikanlı. Bıraktı kendini. Yıkım çok büyüktü. İsyan çok büyüktü. Kaldı o cografyada. O parlak delikanlı, sustu hepten. İsyanlar, öylesine büyüdü ki, gittikçe nefrete dönüştü güzellikler. Kötülükler, çirkinlikler içinde bile, kimse güzel yüreğine dokunamadı. Hep paylaştı. Olmayanı da paylaştı. Kendi yoktu, başkaları vardı. Bir gün, evet bir gün, başka bir kader, daha da yıktı onu. Motosikleti ile gittiği bir yoldan, dönerken, yıkılmış köprüyü görmedi ve uçtu aşağılara. Bu uçuş ile, kırıntı hayaller de uçtu. Birden yok oldu, umutlar, gelecekler...
 
Nerelerdeydi şimdi? Arzuları , istekleri nerelerdeydi. Hadi arkeolog olacaktı, hadi edebiyatçı olacaktı? Para yoktu, iyi bir dost yoktu, şans yoktu, artık umutlarda yoktu. Kazandığı üniversitelere de gidemedi. Neden mi?, çünkü yaşama savaşı veriyordu. Bir lokma ekmek...
 
Onun hayalleri de olamadı. Onun, hayali arkadaşı oldu. Kara gecelerde, o hayal hep yanındaydı. Onunla konuşur, onunla dertleşirdi. Yine de, düştüğü, kendini kaptırdığı tüm kötülüklerden, sıyrıldı bir gün. Herşeye veda etti, gücünü topladı ve Allah'ına sığındı. Hiç aksatmadı ibadeti ve yeni inşa ettiği umutlarını. Sabırla bekledi, güzel günleri, fark edilmeyi... O gün bir türlü gelmedi. O cografyanın adamı, o kaderin adamıydı. Onca yıl yaşadığı 'yuvasızlığın' hayalini bile kuramadı. Herkesin istediğinden, arta kalanları istedi de, onu bile alamadı. Çok düşündü, babasının yanına gitmeyi, ama inancı bırakmadı. Olmadı da olmadı. Çocukları çok sevdi de, çocuğunun bile hayalini kurmadı. Kuramazdı ki, nasıl kursun. Kendisine bakamıyorken, nasıl bakacaktı, bir sevdaya, bir çocuğa. Başkalarının çocuklarını sevdi, onlara vermeye çalıştı. Alan aldı, almayan kaldı. Hayvanları sevdi, onlarla konuştu. Ekmeğini onlarla paylaştı. Kedisi , köpeği , kuşu da onun dilinden hep anladı. O ruhuyla sevdi zira onları. Çiçekleri sevdi, dut ağacını, yaprağını sevdi. Tüm müzikleri, şarkıları sevdi. Her bir şarkının içine girdi. Ah , ah ne güzel çocuktu. Ama kimse onu gerçekten sevmedi. Anlıktı ya da , hep beklentilerdeydi sevenleri. Kayıtsız şartsız onu düşünen kimse olmadı.
 
Bir gün , bir kadınla karşılaştı. Cografyaları aynı idi. Ama dilleri aynı değildi. Olsun güzel gönüllüydü, yanlızdı, mücadeleci idi kadın.O da mutsuzdu, hayatında bir renk yoktu. Sadece coçukları için yaşıyordu. Çalışıyor, çabalıyor, çocuklarına iyi bir gelecek hazırlamak için uğraşıyordu. Sevdi adam onu. Elinizi uzattı, teslim oldu kaderine. Adam, hep başkaları için yaşamıştı ya. Kendi umutsuzluklarını gördü kadında, kol kanat gerdi. Karakteri böyleydi. Kadının umutları, onun da umutları olmuş, söz vermişlerdi birbirlerine. Bekliyorlardı... Zamanı bekliyorlardı. Ayrıydılar. Daha henüz yaşamlarını kurmamışlardı. Adam onurluydu, iyileşmeli ve bir kazanç kapısı bulmalıydı. Ama adam, çokça ihmal ettiği kendi için hiç bir şey yapmıyor, yapamıyordu. Gün geçtikçe, hareket kısıtlılığı artmaya başlamıştı. Yürüyemiyordu.
 
Birgün evet birgün adam başka bir kadınla karşılaştı. Ard niyet yoktu. Yanlızlıklarını paylaşmaya, saatlerce, birbirlerini anlatmaya başlamışlardı, birbirlerine. Günlerce sürdü, aylarca sürdü anlatmaları. O kadar, birbirleriydiler ki... O; 'sen, bensin', diğeri de 'ben senim' diyordu. Basit değildi hiç bir şey. Başkalarının anlayabileceği gibi bir şeyde değildi. Adam, hayal bile etmekten korktuğu ruh eşini bulmuştu. Kadın da. Ama adamın, ilerisi için söz verdiği bir kadını vardı. Tamam onu da sevmişti, ama diğerinde, kendini bulmuştu. Öyle diyordu. Çok düşündüler, çok taşındılar. Ve birgün karar verdiler. Kaçtılar. Herşeylerini arkalarında bırakıp, kaçtılar. Umut , yıllar sonra tekrar yeşermişti. Çok sevdiler , çok . Herşeye razıydılar. Yedikleri , kuru ekmekle , zeytinin tadını hiç bir yerde bulamadılar. Diğer kadına anlatmaya çalıştı adam, kadın asla anlamadı. Onca kaçmalara rağmen, kadın geldi ve buldu onları. Kadın; 'sensiz yaşayamam, öldürürüm kendimi, bana borçlusun' dedi. Adam sıkıştı, yutkundu, sustu... Verdiği söz vardı. Kendi için yaşamamıştı ki zaten hiç. Varsın yine kendisini unutsundu. Kadın, çıkışı, kaçışı olmasın diye, herşeyi sattı savdı, çocuklarının geleceğini bile düşünmeden, vardı geldi adamın bulunduğu şehre. Adamın zincirleri daha da bir, ağırlaştı. Adam ağladı, bensin dediği diğer kadın ağladı, ve ' diğer hayat ' başladı...
 
Diğer hayat devam ediyor. Diğer hayat , tek bir kişinin umutları için devam ediyor. Verilen bir söz için devam ediyor. Herkes farkında , ama tek bir kişi farkında değil , yıkımın...
 
Adam kendisi için yaşamadı ki hiç...Ve şimdilerde, 'sadece bir rüya idi kurtuluş; varsın rüya olarak kalsın, sen olmadıktan sonra' diyor. Adam sadece fiziksel yaşıyor. Ve kendisine, seçtiği ölüm biçimlerinden birini seçip, sadece bekliyor. Gün geçtikçe, iyileşmiş, biraz umut ettiren, fiziksel durumu daha da kötüye gidiyor. Kadın , ' kendini düşün , sağlığını ' diyor. ' Şimdiye dek hiç düşünmemiştim ki, bundan sonra da düşünmenin anlamı yok diyor. ' Güneş sen mişsin ' diyor. GÜNEŞ... Güneş, batıyor oysa. Ve söz verilen kadın, bunun adına 'SEVGİ' diyor.
 
Sevgi, esir... Sevgi paramparça... Sevgi, vicdan...
 
ADAM yok oluyor. Çocuklar yok oluyor. Herkes , yok oluyor. Adına ' sevgi ' deniliyor...
 
Bu bebek, bu çocuk, bu delikanlı ve bu adam zaten, hiç ama hiç yaşamadı ki! Sadece bir hikaye idi. Yaşatmadı hayat, yaşatmadı aile, yaşatmadı diğerleri...
 
Toplam blog
: 39
: 1366
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi 1982, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi,Yöneticilik İht..