Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '11

 
Kategori
Deneme
 

Güneş yücelere doğar

Güneş yücelere doğar
 


İhtiyaçlarımızı gideren, isteklerimizi karşılayan, elde ettiğimizde mutlu olduğumuz şeyler için “iyi” tanımlaması yapılmış. İnsanoğlu bir şeyden elinde bir tane varsa onu zaten alacaktır. Güneşe “bunu beğenmedim başka isterim” diyebilir mi? Ama aynı şeyden iki ya da daha fazla varsa “bu olsun, bunu isterim” diye seçime tabi tutar. Yaşadığımız dünyada mevcut varlık ve nesneler birden fazla hatta çok sayıda bulunuyor. Bu durumun sonucu olarak ihtiyaç ve isteklerimizi karşılarken seçim yapmak zorunda kalıyoruz ve doğal olarak da iyinin tanımı önem kazanıyor.

Ülkemizde belli bir eğitim ve kültür seviyesinin üzerindekiler iyinin tanımında özenli davranırken daha alt kültüre sahip insanlarımız anlayabildikleri ölçüde ama en çok da dededen, babadan, ondan, bundan duydukları kadarıyla yetiniyorlar. Elbette yapılan bu yanlışın faturası kalitesiz yaşam oluyor. İnsanlarımız iyinin ne olduğunu bilmedikleri, “doldur torbaya” tarzında yaşadıkları için bizler bu ülkede yazık ki vicdanlı bir üreticinin şu ibret dolu itirafını üzülerek dinliyoruz. “İnsanlar neyin nasıl olduğuna bakmıyorlar. İhtiyaçları görülsün yeter. Bu ülkede bizler ne üretsek satıyoruz. İster iyi olsun, ister kötü, bu ülkede her şeyin, her türlü malın alıcısı var”

Bir şeyin iyi olup olmadığını bilmek, anlamak önemlidir. Çünkü iyi ve kaliteli mallar bize hayat verirken ne yazık ki kötü ve kalitesiz olanlar tersini yapar. Sistemlerimizde ağırlıklı olarak vurgulamaya çalıştığımız gibi yeniçağda ülkemizde kalitesi onaylanmamış ürünler üretilemeyecek, alınıp satılamayacaktır. Bu değişim stratejisi “iyi” nin yeniden tanımlanmasını ve halkımıza anlatılmasını zorunlu kılmaktadır.

Bir şeyin iyi olduğunu ilk bakışta nasıl anlarız? Yaşam argümanlarımız yalnızca tükettiğimiz mal ve eşyalardan ibaret olsaydı araştırır, inceler özelliklerini ve kalitesini anlardık. Bir gülüşün bile yapmacık mı yoksa samimi mi olduğunu bilmemiz gerekiyorsa işimiz kolay olmayacaktır.

İyiye ulaşmak için malum seçmek, ayırmak gerekiyor. Bu seçim özellikle insan ve ona ait konularda yapıldığında ayrımcı ya da en azından böyle algılanan sonuçlara neden olunabiliniyor.

“Benim ateistim var, sapığım var, delim, dengesizim var. Satanistim, aczimdendim, medyum Memişim, zikir çekenim, aslan sütü içenim var. Gay, lezbiyen, namussuz, rahibe, bataklı damın kahpesi… Benim bin bir türlü insanım var. Onları hâşâ siz yaratmadınız. Sizin dediğiniz gibi olamazlar. Bir tanesini bile dışarıda bıraktığınız, almadığınız takdirde Nuh’un gemisi hareket edemez, bilesiniz. Korkut Karayip korsanları gibi takar bir gözüne kör bandını, canınıza okur sonra” diyen Kerim Korkut için “Ne öyle ne böyle, hem öyle hem böyle bandında yürüyor” gibi laflar edildi.

Bizi okuyanlar dikkat etmişlerse düşüncelerimiz doğruya yakın, yanlışa da yakın; bıçak sırtı, uçurum kenarı bir özelliğe sahip. Bu nedenle insanlar bana “hem öyle diyorsun hem de böyle. Bir şey hem doğru hem de yanlış olur mu” diye soruyorlar. Korkut gibi insanların düşünceleri böyle incecik bir çizgiyle ayrılır. Çünkü 74 milyonu bir şemsiyenin altında toplamak için buna mecbursunuz. Laikleri aldım batıya, araya bir çizgi çektim kalın mı kalın. Dinciler ful doğu ve milliyetçiler göbekte. Aralarında Fırat nehri kalınlığında bir çizgi. Böyle olursa sorun yok. Korkutun birlik şemsiyesinin altında duracak yer yok ki kalın çizgiye yer olsun. İyi ile kötü arasında büyük, kalın çizgiler eksikleri ve yanlışları olan küçük insanları dışarıda bırakır. Ben melek gibi insanları sevmem. Halis şeytandan ise nefret ederim. En ideal insan biraz melek biraz şeytan olandır.

Sokrat mezarından çıksa, doğunun bilge ve dervişleri, göklerin ve yerin âlimleri bir araya gelseler “iyi” nin iki ana özelliği olduğunu söyleyeceklerdir.

… Mükemmel özellik

… Hoşumuza gitmesi

Gözlemlerime göre ağırlıklı olarak iyiye ulaşmak için özelliklerin araştırılması yolunu okumuş, eğitimli bilgisi ve kültürü yüksek kesim kullanıyor. Diğerleri ise bulundukları durum nedeniyle doğal olarak iyinin tespitinde hoşlanma argümanını kullanıyorlar.

Hayatımız içinde, istek ve ihtiyaçlarımızı temin ettiğimiz şeylerle ilgili olarak, yeni bir tespit, yeni bir durum olmadıkça, o an için, o ana göre aynı konudaki seçenekler için daha farklı bir şey düşünmüyorsak “iyi” ile karşı karşıyayız demektir. Bu arada beğenmemek farklı bir seçenek düşünmek anlamında olup mevcudu beğenmiyorsak ortada “iyi” bir şey yok demektir.

Kalitenin üç durumu(iyi, orta, kötü) nun da gerek bilgisizlik gerekse zorunluluk nedeniyle halkımız tarafından önemsendiği, dikkate alındığı görülüyor. Ama yazının bütününden de anlaşılacağı üzere “orta ve kötü” seçim alternatiflerini reddediyoruz. Korkut diyor ki, biz öyle bir devrim yapacağız ki bilgisizimiz aydınlanacak, zorunluluk ortadan kalkacak.

Beğenmenin kişisel tercihlere göre oluşması, iyinin de bundan etkilenerek acayip bir şekilde “ Ali’ye göre iyi, Veli’ye göre kötü “ durumunun ortaya çıkması “iyi” nin katledilmesidir. Kişilerin bilgi ve kültürünün “iyi” yi algılayamamasının suçu kaliteye yüklenemez.

İşte, yaşadığımız hayatta tam da böyle bir durum var. İnsanlarımızın büyük bir kısmı belli bir bilgi ve kültür seviyesinin altında olup beğeni standardımız oluşmamış. İyi ile ilgili ülkemizdeki tek ölçü iyi denilen şeylerin fiyatının yüksek olmasıdır. Türkiye’de kanun gibidir: Eğer bir şey pahalıysa kalitelidir. İşte bu belirsizlik ve yanlış yönlendirme nedeniyle Türkiye’de insanlar iyi bir şey almak için fiyatına bakarlar. Pahalıysa iyidir; ucuzsa kötüdür. Bir şeyin fiyatının yüksek olması o ürünün kalitesinin garantisi olabilir mi?

Ülkemizde insanların büyük çoğunluğu aldıkları bir şeyin iyi mi kötü mü olduğunu onu kullanmadan anlayamazlar ama arz piyasası şeytani manevralarla hep yeni ürünler sunup müşterilere piyasayı kontrol etme imkânı vermezler. Müşteri iyi diye ceket alır, kötü çıkar. Tekrar aynı yere gittiğinde ürün değişmiştir. Yine alır yine kötü çıkar. Üreticiler halkı salak yerine koymaktadır. TSE, İSO 9000 gibi göstermelik, hikâyeden birkaç kontrol mekanizması devletin piyasayı kontrol ettiği izlenimi verir ama bu da halkın kazıklanmasını önleyemez.

“İyi” nin ne olduğunu bilemedikten sonra sürekli kazık yeriz. “İyi” böyledir diyen, “iyi” yi yazıp çizen, anlatan var mı sizlere? Kim yapacak bunu? Hem niye yapsınlar ki? İyinin ne olduğunu sizlere öğretirlerse sizi nasıl kandıracaklar?

“İyi” ye mal edilen bazı şeyler güya “iyi” nin özellikleriymiş. Mesela bir şeyin kolay ulaşılır olması onun iyi olduğunu gösteriyormuş. Hayır efendim. Mezarlığa da kolay ulaşıyorsun. İki adımda ordasın. Gir içine deseler girmezsin ama. İhtiyacını gideriyormuş. Kuru ekmek de ihtiyacımı gideriyor; yiyorum, doyuyorum. İsteklerimi karşılıyormuş. Ya bırak kardeşim, yeme bizi! Kötü bir şeyle isteğini gideremezsin. Bunların iyiyle alakası yok.

“İyi” konusunda belki yanılabiliriz ama “iyi” yi istediğimiz kesin. Lakin Türkiye’de malların %80’i kötü ve kalitesiz. Yani örneğin yılda 10 milyon adet diyelim elbise üretiliyorsa bunun 8 milyonu adi ve halka yediriliyor. Kerim Korkut kendi kuracağı düzende kalite onayı ve üretim izni alınmamış hiçbir ürünün üretilemeyeceğini söylüyor ve diyor ki aynı cins ürünün sadece birinci kalitesi vardır; ikinci, üçüncü kalitesi olamaz. İşte böyle bir düzende halkın, insanların iyinin ne olduğunu bilmeleri gerekmez.

İyi-kötü sıfatları özellikle insanlar için kullanılır. Türkiye’de “iyi insan” diye bir tanım vardır. Saygı, sevgi, sadakat, erdem, hoşgörü, kariyer, zenginlik, sözünde durma, vefakârlık, sabır, fazilet, onur, gurur, itikat, eşini kıskanma, tutumluluk, terbiye, bağlılık, yalan söylememe, şefkat, vatan sevgisi, birlik ve beraberlik duygusu, görgü kuralları, asalet vs özellikleri olan kişilere “iyi insan” denmektedir.

Ama işte bütün bu özellikleri taşıyan insanların hiç de haklı sebepleri olmadığı halde adam öldürdükleri görülmüştür. Yani bunca meziyet insanı katil olmaktan kurtaramamıştır. Eski zamanlardan kalma, köle düzenlerin kuralları olan ve halen uyulan, uygulanan bu kurallar yazık ki iyi insanı tanımlarken ölçü olarak alınmakta. Oysa incelendiğinde bu uyduruk kurallar modern insanlar tarafından yavaş yavaş terk ediliyor. Bugün örneğin yeniçağ gençliğinde sadakatten bahseden kimse yoktur

Kerim Korkut’un iyi insan tanımlamasında belirlediği özellikler şöyledir:

1- Bir insana iyi insan diyebilmemiz için öncelikle görünüşü güzel olmalıdır.

2- Kendinde var olan ya da geliştirdiği değerleri ve güzellikleri diğer insanlarla paylaşmalıdır.

3- İyi insan seçici olmalıdır; kötüyü ve kalitesizi ayırmalıdır.

4- İyi insan mutlaka yaratıcı olmalıdır. Kendi varlığı ve özellikleri doğrultusunda bir şey, bir ürün, bir davranış ve tavır ortaya koyamayan insanın iyiliğinden bahsedilemez.

5- İyi insan özgür olmalıdır.

 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..