Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Güneşe veda

Güneşe veda
 

Benim okula gittiğim ilk yıllar… Hüzün ve acının kol gezdiği... Yine ecevitler, yine demireller ve yine... Geceler ve gündüzler... Temiz yürek ve kirli yüzler... Bozuk özler tutulmayan sözler... Ve sen...

Mahzuni Şerif im dindir acını
Bazı acılardan al ilacını
Pir Sultanlar gibi darağacını
Bilmem boylasam mı boylamasam mı?

Seni ilk kez o zaman tanıdım. Soğuk Erzurum kışında senin sesini din1eyerek ısındım. Ve bir yerden bir yere giderken tek başıma dilime dolanmıştık:

İşte gidiyorum çeşm-i siyahım
Aramıza dağlar sıralansa da
Sermayem derdimdir servetim ahım­
Karardıkça bahtım karalansa da

O yıllarda benim çeşm-i siyahım yoktu, hiç olmadı. Ama yine de söyledim işte, işte o muhabbet sanaymış saygıdeğer ustam sana. Sana kucağımda bir nehirle bir akşamüstü gelmek ve ozanlık feyzine dokunmak isterdim. Ardından koşmak... Gece ve gündüzü yalancı çıkarmak için. Kısa süren haberleri bir çırpıda geçmek için... İçin için kan ağlamamak için… Niçin? Niçin? Niçin? Bu kanlı mehtap üstümüzden kalkmaz, niçin? Niçin böyle kan revan söylersin ustam niçin?

Bu yıl benim yeşil bağım kurudu
Dolu vurdu yapraklarım çürüdü
Benim de saz tutan elim varidi
Şimdi bir köşede yanar ağlarım

Mahzuni Şerif’im budur ahvalim
Dünya yalan bütün insanlar zalim
Ölene dek gider benim bu halim
Çamurdan çamura yatar ağlarım.

Sevgili ustam. Ben ozanlık sanatını seni tanıdıkça öğrendim. Benim için ezgi sendin, şiir sen... Yeni doğmuş bir çocuğun ellerini sallayışı, mutluluk sesleri çıkarması, o küçücük ağzını kıpırdatması., gözlerini kırpması kadar şiirdin, anadoluda.. Anadoluda coştun be ustam. Sen coştun, bağlama coştu, söz coştu, yüreğim coştu. Bir kuzunun peşinden koşan bir çocuğun coşkusuyla... Sonra bir baktım coşkumuz bağlamanın telinde hüzne dönüşmüş. Mızrap neşter olmuş, düşmüş coşkumuza.

Değme tabip sızıhyor
Yaralarım yaralarım
EI değdikçe bozuluyor
Yaralarım yaralarım

Bitmiyor gönlümün yası
Dünya yalancı dünyası
Yaram Kerbela yarası
Yaralarım yaralarım

Mahzuni feryadım bitmez
Hayali gözümden gitmez
Sargı sardım ilaç tutmaz
Yaralarım yaralarım

Sen sevgili ustam, Kahramanmaraş Elbistan’ın Perçenek'ten değil yalnızca, Erzurum Tortum’dan, İzmir Tire'den, Toroslardan, İstanbul Beyoğlu’ndan, Trabzon Sürmene’den, Ankara'nın göbeğindensin. Sen, elinde bağlaması olan Mustafa Kemal'sin. Sen Anadolu'sun. Sen Türkiye'sin; Amerikansız, Avrupasız, Rusyasız ve tam bağımsız Türkiye'sin gönüllerimizde.

Parsel parsel eylemişler dünyayı
Bir dikili taştan gayrı nem kaldı
Dost köyünden ayağımı kestiler
Bir yaralı döşten gayrı nem kaldı.

Biliyor musun ustam? Bilemezsin, nereden bileceksin; radyo ve televizyon­lardan seni dinlemek için tüm programlan takip ettim. Sen bağlamanın tellerinde sözcükleri eğlendirirken, ben sanıyordum ki, bağlamanın her telinden ayrı bir pınar akıyor, ruhumun derinliklerinden geçerek kurak bir yaz akşamı, solgun bir ezgi oturuyor dudaklarıma. Senin bağlamanda biçimlendikten sonra… Sonra:

İnce ince bir kar yağar
Fakirlerin düzüne
Neden felek inanmıyor
Fukaranın sözüne

Etme ağam bize oh oh
Etme ağam n'olur n'olur
Adam mı ölür
İnsan sevince
Yol yapılınca

Evet, sen söyledin. Yollar yapıldı. Yollar, talanlar daha kolay yapılsın diye yapıldı Yoksulun sırtından doyanlar çoğaldı. Felek inanmadı fukaranın sözüne. Yalnız felek mi, kimse inanmadı aslında… Eller saygı ve hürmetten değil, çıkar için, dalkavukluktan öpüldü. Ar satıldı, yar satıldı, yurt satıldı. Bizler sıramızı bekliyoruz; ha bugün, ha yarın… Yüreğimizde ihanetin yarası derin mi derin. Kulaklarımda hâlâ senin sesin…

Kaşların arasına
Domdom kurşunu değdi
Bir avcı vurdu beni
Bir avcı yedi beni
Eğdi yar boynun eğdi
Mevla’m kerimsin dedi
Hançer yarası değil
Domdom kurşunu değdi.

Benim kaşlarımın arasına domdom kurşunu değmedi. Benim yüreğimin ortasına " ... gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde…" bulunup "…şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit …” edenlerin sözleri değdi, basında yayında. Bunlar haber oldu, alkışlandı; mankenler sanatçılar(!), iş adamlarınca. Sen haber olamadın yeterince. Söylediklerin de. Bu kalabalık medya ordusuna… Çünkü sen kadınların çıplak yerlerinden söz etmedin. Hak söyledin ustam hak. İşte bu yüzden uzak dolandı bunlar senden. Yine sen anlattın seni senin dizelerinde:

Hızlı hızlı giden yolcu
Şu mezarda bir garip var

Sana hak ettiğin değeri vermeyenleri esefle kınıyorum ustam. Mekânın cennet olsun.

 
Toplam blog
: 74
: 571
Kayıt tarihi
: 24.12.07
 
 

1965 Tortum doğumluyum. Ankara Gazi Üniv. Fen Edebiyat Fak. mezunuyum. T.D.E öğretmeniyim. İki ço..