Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '12

 
Kategori
Bayramlar
 

Güneşin doğuşu, çok yaşamak ve aynı maskeler

Güneşin doğuşu, çok yaşamak ve aynı maskeler
 

Yeni bir gün, yeni bir doğum...


Ey güneş, sen de doğduğunda bizim gibi ağlar mısın?
Çehrendeki kızarıklık ondan mı var?
Yükselirken ufuktan eteklerin tutuşmaz mı hiç?
Bekler mi seni de göz bebekleri parlayan yıldızlar?

Seval Özbalcı, 28 Ekim 2012 07:05

Ne de güzeldir doğum günleri, hele sevilen birinden doğum haberi almak gibisi yoktur. Bu haberle yeni bir hayat ellerimize teslim edilir adeta... Minik, telaşlı bir yürek çırpınmaya başlamıştır, gelecek günler için ve işte böylece onun için de aynı oyun başlamıştır.

“Dünya hayatının tamamı bir oyun ve meşgaledir. Bazılarımız onun bir oyun ve oyalanma olduğunu unutarak çok ciddiye alır. Oyun oynarken rolümüzün hakkını vermek için EGO BEDENimizin kullandığı maskeler vardır: “Öfkeli, sinirli, kızgın, üzgün, incinmiş, hassas, nazik, kibar, acı çeken...” gibi. Bazılarımız yaşananların ruhumuza deneyim yüklemek için düzenlenmiş oyunlar olduğunu unutur ve ego bedenin kullandığı maskeye kendini öyle kaptırır ki gerçekten o olduğunu zanneder ve hayatı kendisine de etrafına da zehir eder.
Ey sevgili; sen bu yaşamın tamamının bir oyun olduğunu sakın aklından çıkarma. Oyun arkadaşlarının tamamını iyi veya kötü diye ayırt etmeden sevgiyle kucakla ve koşulsuzca sev. Bu alemde sevmekten başka yapabileceğimiz hiç bir ibadet yoktur. Sevgi yaradılışın tek sebebi ve yaratılışımızın kaynağı olan enerjidir. Sevgisiz geçen güne yazıklar olsun. Yaşamın tamamının bir oyun olduğunu unutma ve bu oyunun tadını çıkartarak oyna!”

Son zamanlarda okuduğum en doğru satırlarda böyle diyordu bu sabah okuduğum bir yazıda (Kim tarafından yazılmış olduğu belli değildi. O nedenle özür diliyorum yazarından ismini zikredemediğim için, çok doğru söylemişsiniz, çok yaşayın). Söz doğru söylenmiş, söylenmiş olmasına da... Pek yaşayamıyoruz, maalesef. Az yaşıyoruz, azar azar. “Heyooo! Ne çok yaşadım bugün!!!” diyemiyoruz mesela, fark bile etmeden geçip gidiyor her şey. Azıcık aşım kaygısız başım derler ya, aynen öyle.

Az ve yeterli olabilir mi ki?
Kime göre az, kime göre çok?
Mesela şöyle diyor Montaigne, ve kesinlikle katılıyorum:
“Benim bütün çabam kimseye muhtaç olmadan yaşamaktır.
İnsanlar hiçbir şeyimi almazlarsa, bana çok şey vermiş olurlar.
Hiçbir kötülük etmezlerse, yeterince iyilik yapmış sayılırlar.”
İşte böylesi bir yaşam felsefesi gerçek özgürlük değil midir?
Böylesi bir fikri bir ara millet meclisine götürüp, anayasa yapsalar da, herkesin hakkı “çok yaşamak” olsa... “yurtta sulh, cihanda sulh” ne demek anlaşılsa, hür bireyler olabilsek... Biz ezelden beridir hür yaşadık, hür yaşarız.” derken namımıza gölge düşmese...

Aynı oyunda, yeni maskelerle ilerliyoruz. Kimi zaman nazik, kimi zaman işgalci, kimi zaman muzaffer, zaman zaman da unutkan ve umursamaz. Geçmişe baktığımız o bir günde olmuş gibi gelen yüzyılların hikayelerinin bugüne yansımaları gibiyiz. Her birinin kahramanları biricikti, rollerini oynadılar, göçtüler sahneden. O gün de güneş, bu günün harmanlandığı sabahtaki kızıllıkta, günün ilk nefeslerinin tazeliği gaflet uykularına hediye edilirken, yine böyle yükseliyordu ufuktan.

Bizim en hür sabahımızdı 29 Ekim. Öyle bir hürriyet ki, Orta Asya’dan Anadolu’ya bilgelikle göçmüş, 1299’dan 1453’e ve 1453’ten 1600’lere dünyanın en büyük, en alim ve en güçlü devleti haline gelmiş ve 624 yıl sonra kendi küllerinden yeni bir devlet doğurmuş bir öz güvene dayanır. Bugün 32487. günündeyiz, 10 yılda 15 milyon genç yaratan, gencecik ve asil Cumhuriyetimizin. Her hür sabahın bayramı, bugün.

Bayramlar, sevginin güneş gibi evimize doğduğu, sıcaklığının yüreklerimizde hissedildiği günler. Hele ki Kurban Bayramı gibi maneviyatın en yoğun şekilde yaşandığı bir bayramın, milli değerlerin en yükseklere çıktığı Cumhuriyet Bayramına bağlanarak uzadığı bu tatilde hepimiz doya doya bu güzelliği yaşadık. Çok yaşa Türkiye, bayramların kutlu olsun.

Muhabbetle kalınız.

 
Toplam blog
: 149
: 652
Kayıt tarihi
: 07.04.10
 
 

Sazsız söze ezgiler diziyoruz, birer birer. "Kim" olduğumuzun belli olmadığı bu dünyada K..