Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '10

 
Kategori
Kültürler
 

Güney Doğu Problemi - Kürt Problemi - Irk problemi - Azınlık problemi - Bu hangisi?!.

Güney Doğu Problemi - Kürt Problemi - Irk problemi - Azınlık problemi - Bu hangisi?!. 

Ailede yaşlı çok olunca, çocuğa ad koymak zorlaşır. Oysa bir meselenin bir adı bir de tarifi vardır. Beş adlı On tarifli işler sadece bizde bulunur. Yani sadece Türk’lere has bir özelliktir bu saçmalık. O kırılır, bu kızar, şu üzülür, öyle mi yapsak böyle mi yapsak? Derken, ağırdan bir sabah olur ki erken, sonra saçlarımız ağarana kadar biz o sabahı temizlemekle uğraşırız. Tam temizlendiğine hükmederken de akşam olmuş olur ki; artık bin derdin bir kerre değme keyfine.. Ve başlarız bu sefer akşamı sabah etmek için didinmeye. 

Azınlıklar meselesi, Kıbrıs meselesi, Ermeni meselesi, Kürt meselesi, PKK meselesi gibi bütün meselelerimiz, bu mendebur huyumuzdan kaynaklanmış olan, önce üzüm suyu, sonra şıra, şarap ve sirke hatta necaset ettiğimiz meselelerdendir. Gerçek akıl aşağıdaki şekle amirdir. 

1. Azınlıklar konusunda, özellikle Yunanistan’ı sürekli kulağından tutup masaya biz oturtmalıydık. Bu şekilde ne biz bir hata yapardık, ne de Onların yaptığı hatalara zemin hazırlamış olurduk. Ne de jetlerimiz ikide bir köpek dalaşına girmezlerdi. Keza onlar bizim ilk ormanımızı yaktığı an, biz de Onların ormanını yakacaktık. Sonunda yaktık da. O yüzden bu sene neredeyse, Türkiye’de orman yangını duyulmadı hiç. Evet bu şekilde o ormanlara da bizim ormanlarımıza günah oldu. Ama son da oldu. 

2. Kıbrıs meselesinde ise, gık dedikleri an, adanın tümünü alacaktık. Biraz daha konuştuklarında da Onİki adayı da alacaktık. Yani mumu zamanında şamdana dikmek ve de süratle yakmak gerekir. Ki mum edilip şamdana dikilme sözü yerini bulsun. Aksi taktirde mum zaten dibine ışık vermediği gibi, çevresine de ışık vermez olur. 

3. Ermeni meselesinde, arşivleri daha ilk günden, bütün Dünya’ya biz açacak, arşivini açmayan Ermenistan’a ağır yaptırımlar uygulayacaktık. Aslında hududu çok daha önceden kapatmamız gereği vardı. Kaldı ki, Ermeni’ler bizim diplomatlarımızı vururken de biz çok geçten almıştık. Ama biz de temizliğe başlayınca sular hemen durulmuştu. 

4. Türk’ün Kürt meselesi olmamasına rağmen, bu çıbanı kaşıyan başta Fransa olmak üzere, dış mihraklardaki tüm meseleleri, ağır şekilde kaşıyacaktık. Ve gerekirse Fransa’da iç harbe yakın bir sıkıntı yaratacaktık. Tabii diğer ülkelerde de her türlü anarşik olayın çıkması için, çok ciddi çalışmalar yapacaktık. Ne tekim bugünlerde Avrupa’da Ona Buna Şuna yollanan bomba mektuplar, her kimler tarafından postalanıyorsa, .iğnenin ucunu gören ecnebî milletine, bize batırdıkları çuvaldızı geri çektirmeyi düşündürmeye başladı. 

5. Yurt dışında PKK konusunda işin başını çeken, uyuşturucu ve para işlerini ayarlayan tüm büyük başlar, teker teker aynen Ermeni’lerin diplomatlarımızı öldürdüğünde geç de olsa bir karar alıp, yapmış olduğumuz gibi, teker teker ortadan kaldıracaktık. Ve de bu işleri adı sanı duyulmamış bir Katolik örgüt üstlenecekti. Onlar Müsliman’ları karalarken, biz de Katalok’leri karalamaya başlayacaktık. Ki, tüm bu salaklıklarını durdursun, o ecnebî milletler... 

6. Çok süratle aldığımız bir karar ve bu kararı her plâtformda harekete geçirmemiz, her şekilde görüldüğü gibi: Tarihinde ilk kez İsrail’e çok ciddi geri adımlar attırmış, daha da attıracaktır. Bu kural büyük devlet olmanın olmazsa olmaz şartlarındandır. 

“-Aman efendim böyle de olur mu?” falan demeyin. Bugün artık hepsi olmayabilir tabii. Ama o günlerde bal gibi olurdu. Bugünlerde de olduğu kadarını hemen yaparsın. Ne yazıktır ki, Dünya üzerinde devletler arasında oynanan oyunların kuralları böyledir. Ve bu türden işler bal gibi olur. Biz bunları yapabilseydik, bütün bu işler çoktan bitmiş olacaktı. Ancak, bu işlerin bu şekilde çözümlenebilmesi için, çok ciddi ve büyük bir kararlılığa gerek vardır. Ve o kararlılığın temelini de ekonomi destekler. Bizim bu belâlar başımıza dolanırken, Türkiye’nin ekonomisi de rezalet bir durumdaydı. Ve uzun bir zaman da, ekonomi açısından bu rezalet durum devam etti. Çünkü bu çıkmaz noktalara Türkiye darbeler ve koalisyon hükümetleri sayesinde gelmiş ya da kasten getirilmişti. 

Bugün ekonomik durum da, siyasi durum da, sadece CHP’ye göre bir rezalettir. Oysa bunun tam aksine, gayet fevkalâde bir ekonomik alt yapıya sahip olduğumuz bir gerçektir. Dünya’da gütmekte olduğumuz siyaset de, tüm çevrelerce taktir toplamaktadır. Bu vasatımız da, bu hükümet iktidarında, bu şekli ile devam edecektir zannımca. Çünkü bu hükümet bu yörenin ancak Türk’lere teslim edilecek kadar kritik bir bölge olduğunun bilinci içindedir. Ve krizden şans yaratmasını bilecek kadar da maharetli bir hükümettir. Ve bu kriz döneminde bile, hatta bu sayede: Dünya’daki 16 veya 15. ekonomik güç durumuna gelebilmiştir, Türkiye. 

Ve fakat bugünlerde, uzun zamandır ısıtılmış olarak karşımıza getirilen, eski tavra tars düşen, yeni tavırlı bir Kürt meselesi vardır. Bu Kürt meselesinde, Kürt halkının haklı olduğu taraflar da bellidir. Ancak bir zümre, sözde Kürt eliti ve BDP mensubîni, esasen bazıları yerden göğe kadar haklı olan Kürt tezlerini, çıkmaza sokacak bir akıl tutulması sergilemekte, çok mahir davranmaktadırlar. Ve fakat Onların bu mahareti, hem kendi bünyelerine, hem de Kürt halkının tümüne, hiç yaramayacak bir durum arz etmekte ve abes neticeler vaat etmektedir.. Bu işin hem zamanı, hem mekânı, hem de muhtevası tamamen yanlıştır. Nelere hizmet etmek istediği de bellidir. O listeyi okuyup da kabul edecek olan kişiyi, Kürt’ler de dahil olmak üzre, çok büyük bir grup, tüm Türkiye sathından ve de tarihinden siler. Yani ister çalıştay adı altında karıştay yapsınlar, ister meclis kürsüsünden konuşsunlar, o kafalar hiçbir hayırlı sonuca fayda sağlar nitelikte değildirler. Ve zaten Kürt haklarını savunan çevrelerce de, bu hareketleri ağır tepkiler almıştır. Almaya da devam etmektedir. Bu sebeple, bu çalıştayı ciddiye almak bir yana, hafife almak bile fuzulî olacaktır. 

Kürt’lerin en büyük özelliği: Ciddi işlerde her sefer kantarın topunu bu şekilde elden kaçırıyor olmalarıdır. Akl-ı selim sahibi bir kimse, muhatabından haklı alacağını tam almak üzereyken, Onunla salakça bir kavgaya tutuşur mu? Ama şeklen Kürt yandaşları olanlar, her nedense, her seferinde, görüldüğü üzre, bunu büyük bir zevkle yapmaktadırlar?!. Bunu yapsalar da, yapmasalar da, ne mi olmalıdır? Ya da ne mi olacaktır? Tüm taraflar için, ne fazla ne de eksik olmayacaktır. Hiç kimse hiç dert etmesin. Her şey olması gerektiği biçimde olacaktır. Ortada asırlara şâmil bir Türk Devlet geleneği vardır. Önceki yazılarımı okuyanlar, bu konudaki bazı sözlerimi hatırlayacaklardır. Demokratikleşme sürecinin içi bize göre boştur. O sürecin içi, hükümete göre, esasen tıka basa doludur. Hem de nice zamandan beri doludur. Ve yeri geldikçe, paketten çıkan elzem parça, önceden boş olan yere, gerektiği şekilde konulmaktadır. Bu paketin en büyük parçası da, bölgeyi kontrolü altına almış olan, TRT 6 ve mümasili TV yayınlarıdır. Hükümet zamanı geldikçe ya da kendi zamanını getirdikçe, bu süreçte diğer makul isteklerin parçalarını da çıkartacak ve boş kalan pazıl noktasına yerleştirecektir. Hepimiz çok yakında göreceğiz ki; pazıl tamamlandığında: Türkiye falan bölünmemiş ama daha da bütünleşmiş ve/veya büyümüş olacaktır. Sadece bizler biraz sabretmesini bilelim. Zaten bunun böyle olacağının net tarifini de, Başbakan Meclisteki son bütçe konuşmasında, kürsüden açıkça yapmıştır. Tabii yaptığı bu tarif dolayısı ile Anayasa yapmak için destek alacaktır. Sonra da Anayasadan destek almak suretiyle, demokratikleşme sürecini tamamlayacaktır. Herkes çok iyi bilmelidir ki; bu demokratikleşme süreci, sadece Kürt’ler için değildir. Tümümüz içindir. Çünkü bu ülkede henüz demokrasi falan yoktur. Onun için olması gereken de budur. 

Not olarak ve de maalesef utanarak, eklemeye mecburum ki; bu tür işleri, iş birliği yapmayan muhalefete rağmen başarabilmek, gerçekten çok zor, hatta imkânsızdır. Benzeri meselelerin Dünya’daki numuneleri de, dediğimi kanıtlar niteliktedir. Bu konuda CHP ve MHP Türk milletine karşı, gerçekten vebâl altında kalmaktadırlar. Bu gidişle sonsuza kadar da kalacaklardır. Bu iki partinin muhalefet tarzı, yıllar yılı PKK’nın ekmeğine yağ bal sürmekten başka bir işe yaramamakla, bana hep “-Bu üçünden hangisi ülke için daha vahimdir?” sualini sordurmaktadır. Bu İki parti, sadece bu konuda, iktidar ile iş birliği yapacak olsalar, zaten şimdilerde yaşam mücadelesi veren PKK, yarın sabah yok olur. Bu gerçeği bu liderlerin görmemesi, durumlarının daha da elim olduğuna işaret eder ki; bundan sonrasını düşünmek de, Haziran ayındaki seçimler esnasında, necip Türk milleti seçmenlerinin vicdanına kalmış bir iştir. Muhalefetin bu garip direnişine karşın, iktidar bu meseleyi çözerse de, ne CHP’yi ne de MHP’yi, yıllarca kimse toplayamaz. Hatta meclis bile Onlara hayâl olabilir. 

Bilvesile dini, dili, ırkı, milliyeti ve yaklaşımı her ne olursa olsun; Dünya’yı saran tüm insanlar ile necip milletimin aziz fertlerinin, yeni yılını tebrik eder, herkese 2011 yılının hayırlar getirmesini temenni ederim. 

Haydar Volkan 

Çiftehavızlar: 28.12.2010 

 
Toplam blog
: 148
: 492
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Haydar Volkan: 21.05.944 Rebabi bestekar Sabahaddin Volkan ve Piyanist Mukadder Volkanın oğlu olar..