Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '09

 
Kategori
Gezi Rehberleri
 

Güneye giderken

Güneye giderken
 

Toroslar o kadar sever ki Akdeniz’i arada mesafelere izin vermez. Yükselen dağların eteklerinden birden bire denize ulaşırsınız. Bu cümleden sonra da Sunay Akın’ın şu dizeleri hemen akla gelir: Bir an görülsün / diye Akdeniz/ Toroslar’da ağaçlar / hep çocuk/ kalır.

Torosların yamaçlarında eskinin küçük balıkçı kasabaları günümüzün en güzel tatil beldeleri halini almıştır. Bunlardan birisi de Kalkan’dır. Yöredeki eski adı İskele. Fethiye’den sahil yolu boyunca Kaş’a doğru yol alırken Eşen Çay’ını geçince Akdeniz sınırlarına giriş yapmış olursunuz.

Ben sizi işlek kara yolu boyunca değil Torosların yamaçlarından Kalkan’a ulaştıracağım.

Eşen çayı Patara sahillerine kavuşmak için Akdeniz’e kıvrılırken biz de yönümüzü Toroslara döneceğiz. Dar ama şu anda asvalt olan köy yoluna doğru döndüğümüzde, sağımızda geniş bir ovada parlayan seraları ve nihayetinde upuzun kumsalı, hırçın Akdeniz dalgaları ile Patara sahillerine gözlerimiz kamaşarak bakacağız. Yamaçlara doğru tırmanmadan kalın gövdeleri ile asırlardır oralı olduğunu gösteren zeytin ağaçlarını ve yamaçların eteğindeki Çay köye gelmeden zeytin yağı fabrikalarını göreceğiz. Evlerin bahçelerindeki çitlembik ağaçlarına sarılmış kocaman asmalar bizi şaşırtacak. Özellikle Ege’nin küçük üzüm bağlarına alışkın olanlar için bu üzüm bağları devasa görünecek. Bu üzüm bağları biraz sonra ulaşacağımız Margaz üzümlerinin ilk habercisi. Derken yolumuz biraz dikleşmeye başladıkça sağımızdaki manzara daha bir güzelleşerek bizi takip edecek. Ovanın bereketli zengin köyleri tüm gün güneşle parıldayan seralar eşliğinde parıltılı ışık oyunları yapacak. Akdenizle gökyüzünün kuçaklaştığı ufuk çizgisini gözlerimiz ararken yaz sıcağının nemi buna izin vermeyecek.

Dikleşen yolla birlikte bu kez gözlerimiz yamaçlara kayacak. Zeytinler yamaçlar boyunca devam ederken üzüm bağları birden çoğalacak. Bağların içinde eski, ahşap oymalı pencereleri ile iki katlı taş evlerin önünde bir yaşlı amca ya da teyze oturuyor olacak ve hemen yanı başı başında yeni yapıldığı belli beyaz badanalı bir evin önünde çocuklar oynuyor olacak. Hemen ileride artık kullanılmayan bir su kuyusu ya da koyu dut gölgesinde bir köşk. Buralarda köşk deyince akla gösterişli binalar gelmez, sadece yaz günleri bir ağacın koyu gölgesinde serin serin oturmak için yapılan ağaca monte edilmiş yüksekçe oturma yerleri akla gelir. Geldiğimiz köy Margaz, yeni adıyla Üzümlü. Arkasını Torosların yamaçlarına dayamış, önünde ise alabildiğine Akdeniz. Yemyeşil bir köy. Gördüğünüz her ağaç Margaz üzümleri ile sarıp sarmalamış kendini. Bazen bir çam ağacında, bazen bir dut ağacının tepesinde, bazen dallarını yere değmekten kurtarmak için yerden bir dayakla ayağa kaldırılmış Margaz üzümleri. Köyün geçim kaynağı. Bağların arasında incirler, duvarların diplerinde meyveleri sararmaya başlayan kaktüsler.( yöredeki adıyla mısır incirleri) Tepeden bakıldığında sadece yeşil. Yaz sıcağında tek tük insana rastladığınız bir Akdeniz köyü.

Yol boyunca sağınızdaki Patara kumsalı bazen bir tepecikle kayboluvericek, onu yeniden gözlerinizde düşlerken ansızın tekrar karşımızda göreceğiz. İnişli yokuşlu kıvrıla kıvrıla ilerlerken bir saat önce yarı yolda bıraktığımız ana yolla karşılaşacağız. Birden kalabalıklaşan yolda hemen anlayacağız bir tatil beldesine gelmek üzerine olduğumuzu. Az önce geçtiğimiz köyler sanki gizli bir köşede, hem çok yakın hem çok uzakta kalacaklar artık. Tepenin yamacından bir yol yayalaya doğru tırmanırken, Kaş yolu devam edip gidecek. Biz ise Kalkan’a inmek için aşağıya denize doğru kıvrılacağız. İniş aşağı denize koşarak inme arzusu içimizde. O mavilik, berraklık ve sonsuzluk işte Akdeniz. Kalkan’ın eski evleri şimdi ya lokanta ya da küçük pansiyonlar olarak karşımıza çıkacak. Hediyelik eşyaların satıldığı dar sokaklardan etrafımıza baka baka ineceğiz. Şimsi soldaki küçük plajda en temiz ve yer yer buz gibi bir kaynak suyunun soğukluğu ile irkildiğiniz bir denizde yüzebilirsiniz. Üstelik hemen yukarısındaki belediye çay bahçesinde çayınızı yudumlar ve başınızı dağlara doğru çevirebilirsiniz. Siz de benim gibi hem dağların heybetine, geçilmezliğine hem de denizlerin sonsuzluğuna, çalkantısına, mavisine aşıksanız ikisini de burada doyasıya seyredebilirsiniz. Kendinizi güneşin yerine koyun dağlardan doğarak Akdeniz’de batın bir gün.

 
Toplam blog
: 36
: 2748
Kayıt tarihi
: 14.10.08
 
 

1970 Kaş doğumluyum. Trakya üniversitesi edebiyat fakültesinden 1992'de mezun oldum. Halen edebiy..