Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '15

 
Kategori
Spor
 

Günümüzü kurtaran Mustafa Denizli hoşgeldin!

Hiçbir takım teknik direktörsüz kalmamıştır; Galatasaray’ın da bir şekilde teknik adam sorununu çözeceğini biliyorduk.

Hatta Galatasaray 2007-2008 sezonunda Feldkamp’ın görevi bıraktığında ligde Fenerbahçe’nin puan olarak gerisindeydi; Cevat Güler ağır ağabey futbolcularla birlikte kalan 6 maçı kazanarak sarı kırmızılı ekibi şampiyonluğa bile taşımayı başarmıştı.

Bu işler bir şekilde kotarılıyor. 

Ancak her türlü organizasyonun, yapının bir idarecisi, yöneticisi vardır.

Futbol takımınınki teknik adamdır.

Basketbolda durum biraz daha koç üzerinde yoğunlaşır. Özellikle son yıllarda kenarda duran adamın kim olduğu en az oyuncular kadar önem kazanmıştır.

Örneğin dün akşam Darüşşafaka-Galatasaray basketbol karşılaşmasında kelimenin tam anlamıyla Ataman-Mahmudi yönetimi mücadelesi vardı.

Futbolda bu fiili durumun üzerinde bir tartışma yürütülmektedir ve giderek teknik adamın takımı kavramına doğru ağırlık kaymaktadır.

Alex Ferguson, Mourinho, Guardiola, Ancelotti, Klopp, Löw aklımıza bir çırpıda galip sayabileceğimiz, çağımıza teknik adamlıklarıyla damga vurmuş karizmalardır.

Türkiye’ye döndüğümüzde bunun karşılığında popüler anlamda iki ismi görüyoruz; Fatih Terim ve Mustafa Denizli.

Mustafa Denizli, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı şampiyon yapmayı başarmış bir kişi olarak istatistiklere geçmiştir.

Fatih Terim’in kulüp seviyesinde tek başarısı Galatasaray’dır.

Milli Takımlar seviyesinde de bu iki teknik adamı yine ön sırada ve ilkleri yaşamış liderler olarak görüyoruz.

Bu kadar güçlü futbol aktörleri olmalarına rağmen bu iki teknik adamdan herhangi birini örneğin Guardiola ile kıyaslayabilmek mümkün müdür?

Hatta Löw ile teraziye çıkarabilir miyiz?

Kuşkusuz bu sorduğumuz sorunun ne kadar saçma olduğunu düşünenler de olacaktır. Çünkü aksine inanan ve futbola bu şekilde bakan ve izleyenler de vardır.

Mustafa Denizli’den devam edecek olursak; ne takımlar seviyesinde ne Milli Takım’da hangi futbol anlayışını sahaya yansıtıyor olduğunu görebilmek, anlayabilmek mümkün değildir.

Hele son Beşiktaş pratiğinde akılda ne kalmıştır, belirsizdir.

Mustafa Denizli hücum futbolu mu oynatır?

O zaman neden Beşiktaş’ta üç stoperle oynamıştır?

Mustafa Denizli başında bulunduğu takımlarda hangi genç oyuncuyu ön plana çıkarmıştır?

Hadi bunu geçelim, hangi oyuncu onun döneminde daha önemlisi sonrasında yıldızlaşabilmiştir?

Elbette bu soruların cevabını bilmiyor olmak benim eksikliğim de olabilir; hatırlamıyor olabilirim. Ancak şunun cevabını net olarak biliyorum ki Mustafa Denizli gittiği her takımla önce bir senelik, bilemediniz bir buçuk sezonluk anlaşmalar yapar, ilk senesinde başarıya ulaştı ulaştı yoksa ikinci senesi kendisi için de takımı adına da tam anlamıyla eziyete dönüşür, izleyenlere bir an önce gitse de bitse duygusunu verir.

Mustafa Denizli Beşiktaş’ın başına geçtiği sezon Ertuğrul Sağlam gibi genç bir teknik adam görev başındaydı ve yeni bir takım yaratma çabası vardı.

Ancak Türkiye’deki genel anlayışın sonucu görevine son verilip, yerine kısa vadede başarı garantisi veren Mustafa Denizli ile devam kararı verildi.

Sonrası malum; Beşiktaş o sezon Fenerbahçe ve Galatasaray’ın yarışta olmamasından da yararlanarak Sivasspor’la giriştiği mücadeleden başarıyla çıkıp mutlu sona ulaşmıştı.

Beşiktaş o sezondan bu yana kendini toparlamaya çalışıyor.

Hamza Hamzaoğlu da genç ve ilk senesinde Galatasaray’ı şampiyonluğa taşımış bir teknik adamdı.

Üç büyük kulüpte şampiyonluktan daha öte başarı göstergesi var mıdır?

Varsa demek ki biz bilmiyormuşuz.

Ortada bir başarısızlık varsa hesabını sorarsınız, kesersiniz.

Ancak açıklayamadığınız şeylerle bir teknik adamın işine son veriyor ve yaptığı açıklamaları sebep gösteriyorsanız o zaman ortada bir tuhaflık vardır.

Hele dün Başkan’ın açıklamalarındaki gibi “en başından beri Mustafa Denizli ismi tek aday olarak kafanızdaysa” işte tuhaflıklar insanı rahatsız edecek hale gelir.

Ben olaya Mustafa Denizli tarafından bakıyorum, çünkü başkanlar gelir geçer, kaçının sporda önemli bir aktör olup olduğu tartışmalıdır, ancak 30 yıldır burada bir şekilde teknik adam olarak bulunan ve hepimizin ne diyecek acaba diye susup dinlediğimiz bir kişinin bu tür durumlara sebebiyet vermemesi gerekirdi.

Dursun Özbek’in en baştan beri kafasında Mustafa Denizli nasıl olabiliyor?

Hangi gün aklına geldi ve bunu kimlerle paylaştı?

Mustafa Denizli’ye bu bilgi gitti mi?

Görüşme oldu mu, diye soramıyoruz çünkü aksi iddia edilmiştir, ancak Türkiye gerçeklerinin de çok iyi farkındayız ve artık böyle olayların spontane geliştiğine de inanamıyoruz.

Mustafa Denizli’nin ne büyük bir parantezi varmış ki bir türlü kapanmıyor ve bu her seferinde genç bir teknik adamın üzerini çizercesine devreye giriyor.

Buradan geleceğe dönük hiçbir sonuç çıkmayacağını ve günü kurtarmanın ötesinde bir şeye yaramayacağını biliyoruz.

Mesele neden sürekli günü kurtarma telaşında olduğumuzdur.

Siz bu soruyu sorup, nedenlerini aramadığınız sürece de kısır döngü devam edecektir.

İyi eğlenceler… 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..