Günün incisi, yargının ''vesayeti''

Başbakan, Diyarbakır mitinginde ''Diyarbakır cezaevini, yeni cezaevi yapıldığında yıkacağız'' dedi. 40 Derece sıcakta verilen mesaj buydu.

12 Eylül Anayasası değişmeli bunda birçok insan hemfikir, hemde %92 oyla kabul edilen Anayasayı değiştirirken ülkenin bağrına hançer sokulmamalı. Başbakan hukuk devletinden hoşlanmıyor, hatta sevmiyor. Hukuku ve yargıyı kendisine ayak bağı olarak görüyor. O nedenle Anayasa Mah. ve Yüksek Yargıyı denetim altına almak istiyor.

''Yargının yasama ve yürütme üzerindeki hukuksal denetimini ''Vesayet'' olarak nitelemek ve kurtulmaya çalışmak hukuk devletinin reddi anlamına geliyor. O zaman hukuk devleti yerine kanun devleti geçiyor. Bu sistemde iktidarın eylemleri yasalara uygun olabilir. Ne var ki, YASALAR VE ANAYASA İKTİDARI SINIRLAMAYA DEĞİL, İKTİDARI AMAÇLARINI GERÇEKLEŞTİRMEYE HİZMET EDER.''(Rıza Türmen)

Bu durumda da, Başbakan'ın iki dudağı arasından çıkacak sözler ferman olarak yazılacaktır. Bu fermanların, Ülke'nin bağrına bir hançer gibi saplanmasıda kaçınılmaz olacaktır.

Bakınız Başbakan bir konuşmasında neler söylüyor. '' Türkiye'de parlamentonun da, yürütmeninde üstünde bir yargı gücü var. Seni engelliyor, vali ataması yapamıyorum, atadığın valiyi geri iade ediyor. (Devletin valisini kendi partinin propagandası için kullanıyorsun), müdür geri iade ediliyor. Ben bir yürütme ve hükümet olarak istediğim müdürü, istediğim yere atayamazsam, istediğim valiyi istediğim yere atayamazsam bu ülkede ben nasıl icrai faaliyette bulunacağım. Halka hesap veren ben, bana zulmeden o. (Yani Hukuk, Yargı) Bu böyle yürümez.''

Tabi Başbakan kendince haklı!

Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, HSYK, yürütmenin emrine girecek, yani yüksek yargı siyasallaştırılacak. Başbakan'ın iki dudağı arasından çıkacak sözler kanun yerine geçecek, gerisini siz düşünün, Türkiye'nin geleceğini bekliyen akibeti düşünebiliyormusunuz?

Ilımlı İslam Cumhuriyeti mi olur?

Başkanlık sistemimi olur?

Yoksa, Padişahlık mı?

Veya Sivil Cunta mı olur?

VATANDAŞ SORUYOR;

Refaranduma sekiz gün kala,

Ve;

''HAYIR'' ağır basıyor,