Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '13

 
Kategori
Yoga / Meditasyon
 

Günün sorusu

Günün sorusu
 

Hep derim ya, yaz mevsimini çok severim diye… Nihayet yaz aylarındayız ama havaya bir şey oldu sanki. Geçen hafta Ankara’da tam bir sonbahar yaşadık. Sürekli bulutlu ve serin bir hava. Ara sıra yağmur indiriyor. Sanırsınız Türkiye’de değil de İngiltere’de yaşıyoruz. Hiç de bana göre değil ama ne yapalım elden bir şey gelmiyor. Hava düzelene kadar katlanacağız. Havuzdan ve güneşten de kaldık. En iyisi kendimizi daha çok kardiovasküler çalışmalara ve yogaya adamak…

Yine bulutlu ve serin günlerden birinde yoga dersim vardı. Maalesef hava bulutlu ve kapalı oldu mu benim ruhum da bulutlu ve kapalı oluyor. Bu duygularla gittim derse. Not defterime baktım “ne gibi bir ders işlesem bugün” diye. Bir türlü karar veremedim. Sonra aklıma ne zamandır yaptırmadığım bir vinyasa akış geldi. Sürekli vinyasa, sürekli akış. Evet, kesinlikle en iyisi buydu. Biraz hareket iyi gelecekti böyle karamsar bir güne. Moralimizi düzeltecek, neşemizi arttıracak ve bizi mutlu edecekti. Dersin zirve duruşu da tabii ki “sirsasana II” yani kolların da kullanıldığı baş duruşu olacaktı. Diğer bir deyişle: “Tripod baş duruşu”. Evet, her şey hazır ve “hadi başlayalım.”

Derse “sukhasana” (kolay oturuş) ile başladık. Sağa ve sola esneme ve hafif bir burgudan sonra masa pozisyonuna geçtik. “Vinyasa” bir ders yapacaktık ya, hemen basit bir akışla başladık derse. Nefes ver “marjaryasana” (kedi duruşu), nefes al “utthita balasana” (uzanmış çocuk duruşu), nefes ver “ashtangasana” (diz-çene-göğüs) ve nefes al “ardha bhujangasana” (bebek kobra) ve nefes ver “marjaryasana” (kedi duruşu). Bu akışı beş kere yaptık.

Bedenimizi daha da ısıtmak için masa pozisyonunda durduk. Beş kere sağ bacağımızı göğsümüze doğru çektik ve tekrar arkaya uzattık. Sonra sol ayağımızın üstünde güçlü ve dengeli bir şekilde kalkıp “eka pada adho mukha svanasana”ya (tek bacak havada aşağı bakan köpek) geçtik. Yine sağ bacağımızı beş kere göğsümüze doğru çektik ve arkaya uzattık. Ardından klasik bir vinyasa akışı, yani “adho mukha svanasana” (aşağı bakan köpek), “phalakasana” (sopa), “ashtangasana” (diz-çene-göğüs), “ardha bhujangasana” (bebek kobra) yaptık. Tekrar masa pozisyonuna geçip aynı seriyi sol bacakta yaptık ve “adho mukha svanasana”da (aşağı bakan köpek) nefeslendik. Dinlenmeleri bile “adho mukha svanasana”da yapıyorduk, “balasana” (çocuk) pozisyonunda değil.

Grup iyice ısınmıştı ama güneşi kaç gündür görmüyordum ya, ben hala bulutluydum. Bu ne demekti? “Isınmaya devam.” Sırada başka bir seri vardı. “Uttanasana” (ayakta öne eğilme) ve “utkatasana” (sandalye) arasında birkaç vinyasa yaptıktan sonra, bu duruşlara “anjaneyasana” (alçak hamle/alçak lunge), “parsvottanasana” (bacaklar ayrı baş dize duruşu), “ashva sanchalanasana” (yüksek hamle/high lunge) ve “parsvakonasana” (geniş açı) ve “vasisthasana” (yan sopa) duruşları eklendi. Bu seriler de birkaç kez tekrarlandı. Bir sonraki seri de, “trikosana” (üçgen), “virabhadrasana II” (ikinci savaşçı), “viparita virabhadrasana” (ters savaşçı) yaptık. Birbiri ardına vinyasa akışları yapıyorduk.

Sıradaki seride ise “uttanasana” (ayakta öne eğilme), “utkatasana” (sandalye), tek bacak üzerinde sandalye, “garudasana” (kartal) ve ayağı yere değdirmeden “ardha chandrasana” (yarım ay), “virabhadrasana II” (ikinci savaşçı), “adho mukha svanasana” (aşağı bakan köpek) ve “eka pada raja kapotasana” (güvercin) duruşlarını yaptık. Sağ tarafta seriyi tamamladıktan sonra sol tarafa geçtik.

En son vinyasa ise “virabhadrasana III” (üçüncü savaşçı), “urdhva prasarita eka padasana” (ayakta bacakları ayırma) , “utthita hasta padangusthasana” (el ile öne uzattığımız ayağı tutma duruşu), “natarajasana” (dansçı duruşu), “vrksasana” (ağaç duruşu) ve “tadasana”dan (dağ duruşu) oluşmuştu. Yani hepsi denge duruşlarıydı. Ne de olsa dersin zirve duruşu, dengemizi test edeceğimiz bir asanaydı.

“Prasarita padottanasana” (bacaklar açık öne eğilme) duruşundan sonra gruptan, başlarının tepesini yere koyarak “sirsasana II”yi  (tripod baş duruşu) denemelerini istedim. Sırayla hepsinin yanına gittim ve ayaklarını kaldırıp dengelerini bulmalarına yardımcı oldum. Bedenleri iyi ısıtmıştık ve duruşa iyi ısınmıştık. Tüm sınıf başarıyla yaptı duruşu.

Birkaç öne eğilme ve burgudan sonra “savasana” (derin gevşeme ve dinlenme pozu) ile dersi bitirdim.

Peki, neydi dersin teması? Yaz mevsimi içindeydik ama hava tıpkı sonbahar gibiydi. Hayatımızda da böyle durumlarla karşı karşıya kalabilirdik. Hayatımızda da her şey güllük gülistanlık giderken birden tepetaklak olabilirdi. Tıpkı yoga dersimizde yaptığımız gibi, kendi hayatımızda da bu gibi ani değişiklikleri kabul etmek ve kendimizi ona göre ayarlamak ve değişmek mümkün olabilir miydi? Ders boyu zorlandığımız asanalarda nasıl durmuştuk? Tabii ki, nefesimize odaklanarak. Günlük hayatımızda da zorlandığımız, başa çıkamadığımız ya da ani değişikliklerle karşılaşınca yine nefesimize odaklanırsak, tepki vermeden önce derin bir nefes alıp verirsek ve belki de birkaç nefes beklersek, daha sakin ve akıllı tepkiler ve kararlar verebilir miydik? İşte size günün sorusu. Cevap vermeden önce nefese odaklanmaya ve bir saniyeliğine düşünmeye ne dersiniz?

 
Toplam blog
: 201
: 432
Kayıt tarihi
: 08.05.13
 
 

Uluslararası Yoga Alliance onaylı hatha, vinyasa, yin ve prenatal yoga eğitmeni... Hayata bambaşk..