Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '15

 
Kategori
Haber
 

Günün Tarihi. 12 : (13.Temmuz. 2015, Pazartesi)

Günün Tarihi. 12 : (13.Temmuz. 2015, Pazartesi)
 

kanal.04


Bu yazım işinden biraz teziktim.. Daha doğrusu canım artık yazmak istemiyor. Daha doğrusu buradaki bilgisayar bana yetmiyor; çok eski ve çok  yavaş… Bir bilgisayarcıya gösterdim. “Kartını filan değiştirseniz, canlanır mı?” diye sordum. Bana tavsiyesi : “Bunu artık atın, hocam..!” Taa Gaziantep’den, Edirne’ye, oradan Bandırma’ya ve nihayet Erdek’e taşıdığım bir emektar. Geç açılıyor… Ara sıra durup düşünüyor (Evet, arada sırada.. insan gibi duruyor ve bekliyor..!) Canı isteyince yola berdevam..
 
Böyle bir eşekle nasıl hacca gidersiniz ki?
 
Ne yapayım. Aslında belki de hiç böyle abuk sabuk şeyler yazmamam gerekir. Elimdeki kitapları bitirmem gerekir ama onların yazımı belki de kalu belaya kadar sürecek..!
 
Kimisi gevezelikten hoşlanır. Ben de çok laf yoktur. Ama, nedense gençliğimden beri yazarım. Olur olmaz şeyler. Bazı arkadaşlarım beni kınar.. Kınasınlar. Yazan da gidiyor; yazmayan da… Ne yapalım? Biz yazıp da gidelim bari. Yazdıklarımız önemli şeyler mi? Hiç de değil.. Ben de biliyorum. Ama insan arada sırada, sohbet edeceği, konuşacağı kişileri arıyor. Ben de yazışabileceğim insanları. Bir yazıya gelen bir yorum beni havalara fırlatıyor. Çok seviniyorum… Heyy, oralarda bir kimse var mı? İşte bütün umut, bir karşılık alabilmek.
 
Erdek akşamları berdevam.. Dün gece eşimle çıkıp, deniz kıyısından yukarıya doğru yürüdük. Biz burada (Zeytinlik) denen ama halk arasında “Kurbağalı” diye anılan semtte oturuyoruz. Erdek’te Gazinolar Merkez’se, sağ taraf “Çugra” diye anılır. Kocaman bir körfezdir. Kıyısında yürü yürü bitmez.. Sol taraf ise “Kurbağalı”… Adının öyle olduğuna bakmayın.. Buradaki deniz kıyısındaki yolun adı “Flamingo Yolu”dur… İstanbul Boğaziçi’ndeki evler yanında haltetmiştir (İşte şair sözü böyledir: Attı mı atacaksın arkadaş..! Neyse) Fakat , nezih güzel bir semttir. Çok güzel gazinolarımız da vardır.
 
Çıktık şöyle Flamingo Yolu’ndan yukarıya, kentin merkezine doğru yürüyoruz. Yanımızdan yöremizden de bir çok insan gece yürüyüşüne çıkmış, kimi geliyor kimi gidiyor.. Gençler, yeni yetmeler de ayaklarında envai türlü patenler, vızır vızır  sağımızdan solumuzdan geçiyorlar… Bunlara ek olarak bir de bisikletli gençler var. Çok hızlı sürüyorlar. Yanımdan geçerken , “Yavaş…!” diye bağırdım. Şaşırdılar.. Yavaşladılar. Bazen belki de gençlere ikaz etmek gerekiyor. Ama belki de kıskançlığımızdandır. Biz artık ayın süratte gidemiyoruz ya.. başkasının gitmesini de istemiyoruz.  Takdiri ilahi.. Olacak olur.
 
Yürürüz, sonunda kente yakın bir yerde bir kahvemiz vardır. Orada oturur, çayımızı, kahvemizi içer, sonra da gelip geçen envai türlü insaniyatı seyrederiz. Bazen gülerim .. Çok şişman bir adam ve çok zayıf bir kadın…Olur mu , olur… Lorel’le Hardi gibi desem, genç kuşak anlamaz… Örnek taa..  1950’lere ait… Nerden bilsinler? O zamandan adam mı kaldı? Hay Allah.,
 
Neyse o basit kahveye vardık.. Ama kahve değişmiş. Çok modern bir kahve olmuş ama adı da değişmiş. Bir İngilizce isim ve Cafe… Bayılıyoruz, İngilizce isimler koymaya. Bazıları Arabistan’a koşsunlar.. Bazıları da kendini İngiltere’de sanıyor. Ayaklarını Türk topraklarına bir türlü basamıyorlar. Acaip bir ülke!
 
1. “Türkiye’de 2.6 milyon kişi okur-yazar değil.”
 
İşte biz bu kadarız .Habere bakın:
 
“T.İ.K verilerine göre, Türkiye’de 6 yaş tzeri nüfusun %3.87’si okuma yazma bilmiyor.. Bu, 2 milyon 660 bin kişi demek. Okuma yazmama bilmeme oranı kadınlarda %6.44, erkeklerde %1.32. İzmir, %98.1 lik oranla en okur yazar il.Şanlıurfa ise okuma-yazma oranının en düşük olduğu il.” (TİK Verileri)
 
Bütün bu resmi veriler, Atatürk’ten beri yapılan onca eğitim çabalarına karşın, halkın önemli bir bölümünün hala okutulamadığını  gösteriyor. Bu çok kötü bir rakamdır. Çok üzücüdür.
 
Açıklandığına göre Türkiye’de üniversite mezunu oranı da sadece %12.9. ..
 
Başka, eğitimi güçlü ülkelerde bu rakam, yani üniversiteye devam edenlerin oranı %80’lere yükseliyor. Durumu görüyor musunuz? Başımıza gelenlerin en büyük nedeni cahillik… Ve bu durumu en kısa zamanda aşmaya mecburuz, ama nasıl??
 
2. “20 yıl sonra ışığa kavuştu”:
 
Bilim alanında yapılan ve hemen pratik hayata uygulanan buluşlara bayılıyorum. İnsana ışık veren birkaç şey varsa bunlardan biri de bilimin verileridir. Lütfen Habere bakın…
“20 yıldır sadece gece ve gündüzü seçebilen Dilek Ümran Öztürk halk arasında “tavuk karası denilen hastalığı yendi. Öztürk, dünyada şu ana kadar yaklaşık 150 kişiye uygulanan “Argus II-Biyonik Göz yöntemiyle gerçekleştirilen ameliyatın ardından şekilleri yeniden seçmeye başladı… (Takvim, 13.07.15)
 
Ne büyük mutluluktur yeniden görmeye başlamak. Ameliyatın başarı derecesini bilmiyorum ama Kütahya’dan gelen bu haberden çok mutlu oldum diyebilirim..
 
Yazılacak çok şey var ama sıkmaktan korkarım. 
 
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..