Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '15

 
Kategori
Haber
 

Günün Tarihi. 15 : (16. Temmuz. 2015, Perşembe)

Günün Tarihi. 15 : (16. Temmuz. 2015, Perşembe)
 

Göbekli Tepe


Günler fıldır fıldır geçiyor. Geceler de… Biraz önce eşim “artık son orucumuzu tutuyoruz,” dedi. Demek ki Ramazan’ın sonuna vardık… Ramazan’ın sonu nedir? Bayram… 
 
Şimdilerde Bayram, Büyük kentlerden kaçma ve denize doğru dolu dizgin gitme bayramı, olarak kabul ediliyor. Milyonlarca araba yollarda.. Bodrum, Marmaris, Antalya.. lebaleb dolu.. Ondan sonra, hadi bakalım geriye dönüş. O trafik kazalarını saymazsak belki güzel bir hareketlilik ama her keresinde bu… Ağzımızdan yel alsın, İnşallah bu kez çok hafif atlatırız. Herkes de biraz ders almış olur.
 
Yunanistan’da yollarda kaza olmuş ve ölüm vuku bulmuş yerlere birer haç dikiyorlar veya birer minyatür kilise koyuyorlar. Bu minyatür kiliseleri görünce “hah burada da bir insan gitmiş” diyorsun. Belki bir belki, iki bilemezsin… Yıllar içinde bu kiliseciklerin sayısı öylesine artmış ki, yollar ufak ufak kiliseciklerden görünmez olmuş. Her yerde kilisecikler. İnsan titriyor. İyi adet mi, kötü adet mi anlayamadım. Ama işin güzel tarafı.. Bu kiliseciklerin içine bayramlarda; bazen bilinmeyen zamanlarda, sahipleri anmak için şarap şişeleri koyarlarmış.. Eh yolsuz kalan gençler de bu kiliseciklerin çevresine toplanır, şarabı içip, garibanı bir güzel anarlarmış.. !
 
Bulgaristan’da da bir başka adet, ölen kişinin resminin oturduğu evin dış kapısına asılması… Onun için, sokakları gezdiğiniz zaman görüyorsunuz, her evin kapısında sayısız resim… Demek ki o adamlar öteki dünyaya göçmüş… Onların anma biçimi de öyle… Garip.. Bana çok garip geldi.. Ama her ülkenin adeti kendisine. Ona “Garip, acaip..!” desen anlamaz. “Siz garipsiniz, aslında…” diyebilir.
 
Bizim Ramazan adetlerimiz güzeldir. Uzakta olan anneler, babalar, büyükler ziyaret edilir… Elleri öpülür.. Şeker alınıp verilir.. Küçüklerin mendilleri ve içinde üç beş kuruş unutulmaz… Bunlar belki görünmez ama bir ülkeyi yaşatan güzel geleneklerdir. Görmediğimiz kimbilir daha nice güzel geleneklerimiz var. Onların çoğunu, yabancılar saptıyorlar…
 
Bu günkü haberimiz :
 
1.  “Urfa’ya  Türkiye’nin en büyük arkeoloji müzesi açıldı.”
 
Sakın ha “kel başa, şimşir tarak..” demeyin. Türkiye’nin kentleri büyüyor ve eskiyi kazdıkça müthiş güzelliklerimiz ve özelliklerimiz ortaya çıkıyor.
 
Yer altı zenginliklerimiz o kadar çok, o kadar zengin ki… (Ahh.. Bir de çalınıp durmasalar!)
 
Şanlıurfa’de Eyyubiye belediyesi sınırları içinde Türkiye’nin en büyük Müzesi açılmış.  200 dönümlük alana kurulan müzede Paleolitik çağdan, Göbeklitepe ve Navali Çori’yi ilişkin eserler var. Nevali Çori’de 1986 yılında yapılan Atatürk Barajı altında kalan ve dünyanın gerçek boyutta yontulmuş ilk insan heykelinin bulunduğu bir tarihi değere sahip. Şanlıurfa Müzesi 50 milyon liraya mal olmuş. Hemen yakınında da Minyatür  Müzesi var.. (Hürriyet,14.7.15)
 
Bilmiyordum öğrendim… Şaşırdım mı? Yoo..  Anadolu kentleri hızla gelişiyor. Kendi kendilerini aşmak için envai türlü yollar deniyorlar. Evet, müzeler de çok önemli. Turist çekebilmek için ve tarihimizi bize yeniden öğretmek için. 
 
Hele o “Göbeklitepe” olgusu… Neredeyse buradaki bulgulardan sonra, tarih yeni baştan yazılacak gibi. O kadar çok önemli, tarihçiler, arkeologlar ve esasında hepimiz için…
 
Kentler kalkınmak istiyor ve kalkınıyorlar…
 
Oysa kalkınmanın, gelişmenin en büyük işaretleri, kentlerin ortasına yapılmış kocaman parklardır… Batı’da her büyük kentin içinde sayısız güzel parklar vardır.
 
Ayrıca Sanata ve Spor’a önem vermek, gelişmişliğin diğer göstergeleridir.. Ama öyle gösteri için büyük statlar yapmak değil… Bütün insanların spor yapmasına yol açacak, yaygın ve her yerde tesisler… Yüzme havuzları, hatta her mahallede yüzme havuzları…Hani diyoruz ya : “Temizlik imandandır..” Bari öyle yerine getirelim.
 
Ama bizde AVM yapmak kalkınmanın göstergeleri sayılıyor… Bence enayiliğin ve tükenmişliğin göstergeleridir bunlar. Batı emperyalizminin tuzakları…
 
Ve hepimiz, Batı’nın bu tuzaklarına rahatlıkla düşüyoruz. 
 
Bayram için deniz kıyısına gidenler gidecek… Gitmeyenler ne yapacak? Hadi bakalım AVM’lere.. Hepsi dolacak…
 
Hani bizim güzel parklarımız?
 
Şu güzelim Taksim’deki  “Gezi Parkı”nı, güzelleştirmek mümkün olabilirdi; adam gibi bir park haline getirmek mümkündü… Ama nerede? Gezi Parkı olmuş, Polis karakolu… İnsanlar oraya gidecek, hava alacak diye korkuyoruz. Ağaçlarını kesiyoruz… Oraya da fırsat düşse, bir AVM kondururuz. Kondururuz da ne olur. İstanbul daha da çirkinleşir.. Tümümüz de …
 
Adam sende, güzelliği düşünen kim… Adamların ruhları çirkin. İşleri güçleri çevreyi betonlamak; güzelleştirmek değil, yeşillendirmek değil…
 
Allah akıl versin. Herkese mutlu bayramlar dilerim. Herkes de, daha çok park, daha çok yüzme havuzu dilesin Allah’tan… Belki o verir…
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..