Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '19

 
Kategori
Öykü
 

Gurbet

Aysel aba söyleniyordu “Kara gözlü Orhan’ım benim. Az kaldı. Ah bir sabredebilsem.”
Aysel her gün heyecan içindeydi. Ah bir sabredebilse. Heyecanı akşamüzeri doruğuna çıkıyordu. Tatlı bir çarpıntı. Heyecanı artınca ağzı kururdu. O zaman tükürüğünü yutar canına can gelirdi. Bu can Orhan’ın canı.
Yine söylendi. “Kara gözlü kuzum benim.”
Birden kapı çaldı.
Aysel “Kim o?”
“Aysel aba benim aç. Ben Hürü.”
“Tamam geliyorum.”
Aysel yaşlı haliyle ayağa kalkarken zorlandı. Sonra gidip kapıyı açtı.
Hürü “Aysel aba ben çok rahatsızım. Beni bir okuyuver. Sonra yüzüme su püskürt. Senin tükürüğün şifalı.”
Aysel “Gel şu basamağa otur. Bende içeriden su katayım.”
Aysel eve girdi. Az sonra su dolu bardakla çıktı. Hürü’nün yanına oturdu. Dua okumaya başladı. Duası bir müddet sürdü. Sonra dolu bardaktan ağzına su alarak Hürü’nün yüzüne birkaç defa püskürttü.
Hürü “Para vereyim mi?”
Aysel “Yok kızım ben para mara almam.”
Hürü sordu. “Senin oğlan Fransa’dan geliyormuş. Doğru mu bu?”
“İnşallah kızım. Cuma günü geliyorlar.”
Hürü “Hadi hayırlısı. Gözün aydın. Sonra sordu. Öbür oğlun Almanya’daydı değil mi?”
Aysel “Almanya’da dedi. Devam etti. Ben evlat ayırmam ama Orhan’ın yeri başka. Öbür oğlum Murat Orhan’dan hayli büyük. Orhan’ın daha şefkate ihtiyacı var. Orhan askere giderken çok ağladım. Ya yah. Evlat sevgisi başka.”
Aysel teyze açılmıştı. Konuşmak ona can katıyordu. Hürü’nün kalkıp gitmemesi için ayağa kalktı.
“Kızım dur da meyve filan getireyim. Beraber evin önünde yeriz.”
“Peki Aysel aba.”
Aysel içeriye girdi. Bir süre sonra tabağın içinde yıkanmış meyvelerle çıktı. Evin önüne geçtiler.
Öğlenin sıcaklığı ortalığı kavururken sokakta in cin dolaşıyordu. Haliyle gölgeye çekilmiş insanlar evlerinde serinliğin tadını çıkarıyorlardı. Görünürde canlı yoktu. Yalnız Aysel aba ve evin önünde Hürü. Miskince gezinen birkaç kedi.
Aysel aba bir müddet meyvesini yedikten sonra “Hürü kızım akşam size oturmaya geleceğim. Annene haber ver.”
Hürü “Söylerim Aysel aba.”
Hürü ileriden gelen arabaya baktı. “Aysel aba müjde. Galiba oğlun geliyor.”
“Nereden biliyorsun?”
Hürü “Şu gelen araba oğlunun arabası olmalı. Çünkü araba yabancı marka gibi.”
Araba yaklaştı. Aysel abanın önüne geldiğinde ortalık bayrama döndü.
Orhan arabadan iner inmez anasına sarıldı. “Anam benim” dedi.
Aysel oğluna doyamıyordu. “Oğlum benim. Oğlum benim.” Sözlerini naat şeklinde söyledi durdu.
Arabadan inen Orhan’ın karısı ve çocukları bekledi. Sıra kendilerine gelince onlarda annelerine sevgiyle sarıldılar. Aysel çocukların her birini büyük bir şefkatle öptü. Sonra “Gelin içeriye girelim.” Dedi.
O ara Hürü araya girdi. “Aysel aba haydi gözün aydın. Ben gidiyorum.”
Aysel “Kızım ben size geleceğim dedim ama oğlum sürpriz yaptı. Artık başka sefere gelirim. Sonra ekledi. Annene selam söyle.”
“Olur Aysel aba söylerim.”
Hürü evine doğru uzaklaştı.
Aysel ne yapacağını şaşırmıştı. Oğlunun geldiğine mi sevinsin, oğlu için güzel bir yemek mi yapsın. Hazırda dolabın içinde tarhana çorbasından başka hiçbir şey yoktu.
Aysel “Oğlum Orhan tarhana çorbamdan başka yemeğim yok. Başka bir yemek hazırla dersen biraz beklemen gerekiyor.”
Nergis “Dur anne. Ben de mutfağa geçeyim de sana yardım edeyim.” Ayağa kalktı.
Orhan “Anne tarhanayı severim ben. Boş verin yeni yemeği.”
Aysel “İyi peki.”
Aysel ve Nergis mutfağa geçti.
Orhan kızına “Aşkın kızım sen de mutfağa annenlere yardım et. Su getir. Sofraltıyı ser. Ekmeği getir.”
Aşkın “Tamam.” Dedi yerinden kalktı. Peşinde kardeşi Gülperi de kalktı. Beraberce mutfağa gittiler.
Mahmut “Baba erkekler çalışmaz mı?”
Orhan “Erkekler oturur bekler. Sofra geldi mi yemek yerler. Bazen bunun tersi de olabilir.”
Mahmut babasının çok önemli bir şey söylediğini zannederek gururla onun yanına oturdu.
Aysel elinde sofraltı ile içeriye girdi.
Orhan “Anne babam nereye gitti?”
“Bilmem oğlum. Ben çıkacağım dedi. Bir daha gelmedi. Belki halanlara gitmiştir. Sabah onların lafını ediyordu.”
Orhan “Anne biz yeni geldik.Sağı solu gezecek hiç halimiz kalmadı. Biz yemekten sonra uyuyacağız.”
Aysel “Tabi oğlum uyuyun. Yarın sakince gezersiniz.”
Az sonra odaya sonfranın kasnağı geldi. Peşinden sini. Sonra tas içinde tarhana çorbası.
Hasan akşama doğru kız kardeşinden ayrılıp evine doğru yola çıktı. Evine geldiğinde kapı önünde arabayı görünce sevinç içinde coştu. Tebessün ederek cümle kapısını açtı.İçeriye girdi.
“Aysel. Aysel” diye birkaç defa bağırdı.
Aysel hemen kapıya çıktı. “Sus konuşma. Uyuyorlar.”
Hasan eve girdi. Merak içindeydi. Merakını yenemedi. Usulca uyuyanların kapısını açtı. Sessizce içeriye uzanarak baktı. Sonra geriye çekilip kapıyı usulca kapattı.
Kısık sesle Aysel’e sordu. “Ne zaman geldiler?”
“Öğlen.”
“İyi haydi hayırlısı.”
Hasan heyecan içindeydi. Oğlunu uyandırıp konuşmak istiyordu. Ama Aysel hep engel oldu.
“Zavallılar uyusun. Uyandırma he mi?”
Çocuklar dedesinin odasına girmiş yatağının kenarında onun uyanmasını bekliyorlardı. Odaya Orhan girdi. Çocuklarına odadan çıkmalarını sessizce eli ile işaret etti. Onlarda çıktılar. Hasan o an uyandı.
Orhan “Ver baba elini öpeyim.” Babasının elini öptü. Sarıldılar. Sesi duyan çocuklarda odaya girdi. Onlarda dedelerine sarıldılar.
Aşkın hemen dedesinin baş ucuna oturdu. Hasan ağır hareketlerle yerinden kalktı.
“Hele salona bir geçelim. Orada konuşuruz.”
Aysel odaya girdi. “Aşkım kızım bakkalda bize ekmek getirin.”
Aşkın “Getirteyim.” Babannesinden parayı aldı. Kardeşleri ile evden çıktı.
Aysel sofrayı her zamanki gibi salona yere kurdu. Oturan oğluna ve kocasına
“Çayınızı için. Ondan sonra konuşun. Haydin şimdi gelin oturun.”
Baba oğul sofraya oturdular.
Hasan “Aysel oturduk ama ekmekler hani?”
“Şimdi gelirler. Hah geldiler.”
Çocuklar odaya gülerek girdiler.
Gülperi “Baba senin annen Aysel ebe mi?”
Orhan “Evet kızım.”
Gülperi “Niye babaanne denmiyor?”
Orhan “Canın hangisini arzu ediyorsa onu diyebilirsin.”
Aysel “Bana babaanne desinler. Ebe neymiş. Ebe eskidi gitti.”
Hasan araya girdi “Peki Aysel babaanne eskimeyecek mi?”
Konuşmayı Orhan böldü. “Şimdiki nesil babaanneyi de bıraktı. Avrupada hep öyle. Mesela Aşkın’nın kız arkadaşı Helga babasına ismi ile hitap ediyor.”
Hasan “İyi de oğlum onlar Müslüman değil.”
Aşkın araya girdi. “Aysel ebe.” Dönüp herkes Aşkın’a baktı.
Aşkın “Bak Aysel ebe dedi.”
Babası alkış tuttu. Kardeşleri de. Ardından dedesi de.
Sonra Hasan “Gel kızım öpeyim seni. Canım kaynadı.”
Aşkın yanına gitti. Dedesine yanağından bir öpücük verdi.
Hasan “Aferin aşkına. Ebe lafı niye eskiyecekmiş dedi. Sonra ekledi. Hiç anneye ismi söylenir mi?”
Orhan “Babam haklı.” Diye konuştu.
Neşe ve şevk hep onlar ile birlikte oldu. Bunlar özlem çekenlerin muhtaç olduklarıydı. Neşe ayrı olanlar kavuşunca insanların ruhuna akıyordu. Bitmeyen bir tek şey vardı. Hasret.

Tuna M. Yaşar
 

 
Toplam blog
: 235
: 350
Kayıt tarihi
: 14.09.10
 
 

1973 Karabük doğumluyum. Üniversite uluslararası İlişkiler mezunuyum. Arkeoloji ve okültizm ilgi al..