Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '14

 
Kategori
Anılar
 

Gurbetten çocukluğumuza yolculuk.

Yıl 1980 ler aylardan ise güz dedikleri Ekim-Kasım arası. Babamın yurtdışında olmasından dolayı pek fazla işimiz olmadığından benim zamanım genellikle Okul ve oyunlarda geçerdi. Mahallemizdeki en şanslı çocuklardan biriydim.

Önce size mahallemdeki diğer arkadaşlarımı kısaca tanıtacağım; Eşref, Duriye, (Tanju) Koray ve Mehmet UÇAR (Hasanalinin Kemal'in çocukları), Biltan, Bilgi ve Hakan UÇAR (Hasanalinin Selattinin Çocukları), Hüseyin, Nuray ve Özkan TÜRBE (Sarının İsmet'in çocukları) Hasan ATA (Molasanın Erecebin oğlu), Ümit ÇİÇEK (Yıldızların Halılın oğlu ve namı değer Mükerrem (Rahmetli) Paşalıoğlunun kızı bizden yaşça bayağı büyük ama akıl olarak bizim yaşımızda evin oğlu gibi yetişmiş iyi niyetli koruyucu bir kızdı.

Genelde okul hayatını değil de, oyun hayatını hatırlarım. Bahsettiğim aylarda genelde ya bizim ev ile Eşreflerin evi arasında veya Ortaokul avlusunda oyunlar kurulur ve oynanır. Şimdikilere bakıyorum da PC'nin başında toplumdan uzaklaşmış, nerdeyse yemeği bile PC ile beraber yiyecek Facebook hastası bir nesil yetişmekte. Maalesef bizde esiri olduk. Mükerrem oyunda kimle olursa o oyunda kesinlikle galip olursun kuvveti de yerindeydi. Oyunların en güzelleri ise çelik-çomak, dokuz taş, kıç kaşalamaca, çivi ve yumuşak yer bulduğunda da kazık oynanırdı. Mükerrem bu oyunların hepsinin baş aktörü, o olduğunda kesinlikle oynar oynatmama gibi lüksünüz yok. Oynatmamayı ima dahi etsen dayak atardı. Oyun başlar harala gürele zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsınız, akşama doğru oradan geçen kadınlar Rahmetliye huna huna goca garı gadar gız güççücük gızanla oynuyordiye mükerremi eziklemey çalışırlar. Mükerrem onları dikkate almıyor gibi olsa da yüzündeki hüzün okunurdu. mahallemdeki çocukları anlattım ama biz bu arkadaşlarımla fazla bir şey paylaşamazdık. Hayat o zamanlar çok ama çok acımasızdı. ekmek parası kazanmak şimdiki gibi değil, daha zordu. Eşref ve Biltan hafta sonları ve tatillerde devamlı koyun güder, Duriye ve Bilgi'yle yaşıttık ama onlar kocaman insanlar gibi koyun çıktığında ahırı süpürür, temizler koyunlar geldiğinde Koyun ve kuzuların emişmelerine nezaret ederlerdi. Mükerrem de boş durmaz onların çeşmenin deresinde bir kesikleri vardı oraya bir şeyler ekerler, onu çapalar, oaradan gelmesi gerekenleri getirir, ekmek odunu keser getirirdi. Bir gün Cıngırdak diye bir şey duydum. İki ağaçtan yapıldığı, biri yere çakılıyor, diğeri ise onun üstüne tam ortasından 20 lik çiviyle veya ince demir çubukla yerdeki ağaıcn üstüne monte ediliyor (tahtıravelli gibi ) ama bu yukarı aşağı değil çevresinde dönüyormuş. Hemen çırağım olan beni sevdiğinden mi korktuğundan mı bilmem ama Özkan kardeşim gibi de severim kendisini bizim evden küçük bıçkıyı aldık (hala bizim evde kapının arkasındadır) cınıgrt kesiğine gittik. gözüme kestirdiğim ve bizi taşıyacak ağacı tespit ettim ve kesmeye başladım. Allah korumuş bizi kafamıza devrilebilirdi ölsek kimsenin haberi olmayacak o derecede cesaret var bizde. kestik ve Özkanla zor bela eve getirdik. Şu Anda Kelhasanın Hayrettinin evinin olduğu yerde Değirmen vardı. Tam onun önüne Cıngırdağı kurduk. Mahalledeki çocuklarla karşılıklı olarak üçerli, beşerli biniyoruz. Dönmesi ayrı bir zevk düşmesi ayrı bir zevkti. Şimdiki çocuklara bakıyorum da kantır, araba yarışı veya bilgisayardaki değişik oyunlar. Dostluklar bile yalan olmuş. 

 
Toplam blog
: 26
: 157
Kayıt tarihi
: 09.01.14
 
 

Ben, 1971 yılının Kasım ayının 20'sinde Uşak ili Eşme İlçesi Yeleğen Kasabasında doğdum. İlk ve o..