- Kategori
- Gündelik Yaşam
- Okunma Sayısı
- 3293
Gurebahane-i Laklakan

Geçmişte camilere kuşevi yapmayı bir doğa ve hayvan severlik geleneği olarak düşünen büyüklerimiz, mimarlık kültürünün içine de vazgeçilmez minik yapılar olarak bu kuşevlerini sokmuşlar.
Leyleklerin de uzun göçler sırasında barınma, yeme ve içme gereksinmelerini karşılamak için “Gurebahane-i Laklakan” kurumunu kurmuşlardır. Dünya tarihinin ilk ve tek leylek hastanesi olan bu kurumun dünyada ne eşi ne bir benzeri vardır.
Doğa ve yaşam alanındaki değişimlere bağlı olarak insanların diğer canlılara şans tanımaması neticesinde bu gün böyle şeylerden bahsetmemiz mümkün değildir.
Ama sağ olsun büyüklerimiz boş durmamış. Kuşlardan, börtü böceklerden umudunu kesince insanlar için bir şeyler yapalım demişler! Kendilerini hayır işlerine adamışlar!
Hiçbir çıkar gözetmeden (!) inananlar arasındaki yardımlaşma duygularını depreştirmişler ve böylelikle insanların elinde avucunda biriktirdiği ne kadar birikimi varsa deveyi hamutuyla götürmüşler.
Denizci bir millet olmadığımız halde, bunu “Deniz Feneri Yardımlaşma Derneği” adı altında kamufle ederek saman altından su yürütmüşler.
Ta ki; Kılıçtaroğlu namında bir babayiğit çıkıp ta Almanya- Ümraniye ekspres hattında tıpış tıpış giden parabasanbüsün tekerleğine çomak sokana kadar sürmüş bu tezgâh…
Derken arılar ürkmüş dağılmış memleketin dört bir yanına. %47 den aldıkları güçle mahalle baskıları “kent baskısına” dönüşmüş.
Kentlerin herhangi bir yerinde günah işlemek (el ele tutuşmak, alkol kullanmak- satmak, saç uzatmak- küpe takmak, orucunu bozmak, Ramazan bayramına şeker bayramı demek, Doğan Medya Grubuna ait gazete okumak, hortumcu belediyeleri– iktidarı eleştirmek) bile zorlaştırılmış. Bu işi yapanlara şehir dışı adres gösterilmiş.
Bu tecrübelerden sonra, halkımız yine gözü kapalı her önüne gelen Vâkıfa, derneğe, kulübe, orkestraya, odaya veya birliğe teslim olacaksa kendi bilir!
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.
