Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '08

 
Kategori
Mizah
 

Güruhuz, toplum değil! (1)

Bir türlü toplum olamadık gitti. Önümüzdeki nereye gidiyorsa, sorgusuz sualsiz onu takip ediyoruz. Koyun sürüleri gibi. İki yıl önce Ağrı’da, önündekini izlediği için uçuruma yuvarlanarak telef olan koyun sürüsüne müstehzi gülmüştük. Sanki biz çok farklıyız!

Tepkisiz, kaderci bir toplumuz. Oldukça da çıkarcı... Yüzyıllardır sindirildik, korkutulduk, başımızı her kaldırdığımızda tepemize binildi; şimdi en basit konuda bile tepkisiz kalıyoruz.

Arkamızdan gelen cankurtarana yol veriyoruz ama geçer geçmez peşine takılıyoruz. Sırf diğerlerinden hızlı gitmek için. Başkalarının hayatını riske atmak, haklarını çiğnemek pahasına...

Pirinç meselâ... Fiyatlar bir hafta-on gün içinde birkaç kat arttı. Bilinçli, eğitimli ve kültürlü bir toplum, anında tüketimi durdurur, sebep olanları yaptığına yapacağına bin pişman ederdi. Biz ise tam tersi, daha fazla, çok daha fazlasını satın almaya çalışıyor, araya adam koyarak stokçuluğa girişiyoruz. Hani bundan para kazanmaya çalışsak, bir derece anlaşılır belki. Yok, o değil. Maksat, kara günlere pirinçsiz girmemek! Sanki pilav yemesek, bir tarafımız eksilecek.

Eğitimsiz toplumların hepsinde aynı anlayış... Bir yerde bedava bir şey dağıtılıyor; sıramızı bekleyip hakkımıza düşene razı olmak varken, yağmaya girişiyoruz. Sadece biz mi? Değil elbette. Aynısını Bangladeş’te de görebilirsiniz, Hindistan’da da, Filipinlerde de, Afrika’da da...

Yıllar önce Bosna’daki soykırımdan kaçıp ülkemize sığınan insanları Kırklareli Mülteci Kampında misafir etmiştik. Günde üç öğün verilen yemekte her biri sırasına giriyor, yemeğini alıyor, başkasının hakkına bir milim bile tecavüz etmeye niyetlenmiyor, fazlasını edinmeye asla teşebbüs etmiyordu.

Oysa 1990’lı yılların başında Saddam’ın zulmünden kaçan mülteciler yardımlarımızı adeta yağmalamışlardı...

Eğitimli toplulukla, eğitimsiz arasındaki en temel fark bu işte. Biri kendi çıkarlarını gözettiği kadar başkalarını da düşünüyor, diğeri için ise dünyada kendisinden ve yakınlarından başkası yaşamıyor. Birisi toplum, diğeri güruh çünkü...

Güruh olarak yaşamaya devam ettikçe... Kendimiz kadar başkalarının haklarına saygı göstermedikçe daha çok binecekler tepemize; pirinci et fiyatına daha çok satacaklar...

Ey işadamları, ey üreticiler!

Uyuyorsunuz!

Meselâ siz diş macunu üreticileri!

Kalkın gaflet uykusundan!

Reklam için boşuna dünyanın parasını harcıyorsunuz.

“Stoklarımız tükeniyor, elimizde bir haftalık mal kaldı, ” diye bir söylenti yayın; göreceksiniz yılda bir dişini fırçalayanlar bile diş macunu alacaklar.

Ya siz tuvalet kâğıdı üreticileri! Topluma hijyenik temizliği öğretmek için yeterince çırpındınız. Taktiğinizi değiştirin ve deyin ki, “Ayılar ormanı yaktığından üretimimiz düştü ve tuvalet kâğıdı fiyatları beş katına çıktı.” Şurada söylüyorum, millet uçkurunu toplamadan üç yıllık üretiminizi bir haftada tüketecektir.

Siz sucular, şampuancılar, leblebi-çekirdekçiler, baloncular, doncular, çorapçılar... Bu kadar ipucu yeter! Ne yapacağınızı biliyorsunuz artık...

Bakın ne demiş büyük şair. Bana inanmıyorsanız, ona kulak verin:

Koyun gibisin kardeşim.

Gocuklu celep kaldırınca sopasını

sürüye katılıverirsin hemen

ve âdeta mağrur koşarsın salhaneye.

(...)

Ve bu dünyada zulüm

Senin sayende

Ve açsak, yorgunsak, al kan içindeysek eğer (...)

Kabahat senin,

Demeye de dilim varmıyor ama

Kabahatin çoğu senin canım kardeşim

Nazım Hikmet

Son sözün sana, pirinç sever halkım!

Yeter artık!
“İndir kaşını,

Kaldır başını...”

 
Toplam blog
: 173
: 2173
Kayıt tarihi
: 03.10.07
 
 

1958 Trabzon doğumlu. Darüşşafaka Lisesi ve M.Ü. Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu. Yazdığı kitapla..