Gurur ve endişeler

Aralık ayında başlayan Irak’a Türk Hava Kuvvetleri’nin operasyonundan sonra uzun bir sürenin ardından kara harekâtına da Cuma günü akşamı geçilmiş bulunuluyor. İçimize su serpen ve bir Türk olarak hepimizin göğsünü kabartan bu operasyon PKK’ya büyük bir darbe indireceğe benziyor.

Türk ordusu’nun son zamanlardaki en büyük ve kapsamlı operasyonu olma özelliğine sahip bu harekâtın ne kadar süreceği ise bilinmiyor. Bazı haber kaynakları harekâtın iki veya üç hafta sürüp birliklerin geri döneceğini söyleseler de ben bu düşünceye prim vermediğimi ifade etmek isterim. Bence bu harekâttan sonra Irak’ın kuzeyinde güvenlikli yani tampon bir bölge oluşturulup Türk birliği’nin orada konuşlanacağını ve de uzun bir süre ayrılmayacaklarını düşünüyorum. Aksini de düşünmek yani Türk birliği’nin orada belli hedefleri imha edip PKK’ya vuracağı darbe takdir edersiniz ki geçici olacaktır. Bunun nedeni operasyon bittikten sonra Türk birliği’nin çekilmesi durumunda orada dağılmış bulunan PKK militanları tekrar toparlanma fırsatı bulacak Türk tarafına yeniden saldırılar düzenleyecekler o zamanda yapılan bu harekâtın bir esprisi kalmayacaktır. Türk ordusu o bölgede kalıcı olacaktır ve de olmalıdır. İşgal demiyorum fakat Irak sınırının dağlık olmasından dolayı var olan elverişsizlik Türk sınırına sızmak isteyen militanlar için bulunmaz bir nimet. Bu sızmaları önlemek ve sınırlarımız içinde güvenliği kalıcı bir şekilde sağlamak için bir tampon bölgenin şart olduğundan sadece ben değil nerdeyse birçok stratejik ve askeri uzmanlar bahsediyor. Bunun içindir ki Kuzey Irak’ta belli bir mesafede Türkiye tampon bölge oluşturmalıdır.

Bu tespitlerden sonra gelelim bir başka önemli meseleye. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Amerika Birleşik Devletleri Irak’a girdikten sonra Türkiye’de durulan PKK eylemleri artmış Kuzey Irak’ta mevcut olan Türkmen varlığının en önemli göstergelerinden tapu kayıtları yağmalanmış ve nihayeti Irak’ın kuzeyinde Barzani ve aşiretinin hâkimiyetinde bir Kürt yönetimi oluşturulmuştu. Amerika Birleşik Devletleri’nin teşvikiyle var olan Kürt yönetimi Saddam yönetiminin devrilmesiyle ve ordusunun dağılmasıyla var olan askeri mühimmatına sahip oldu. Meclisini, parasını ilan eden bu yönetim yağmaladığı silahlarla da ordusunu oluşturdu. Ayrıca bu yönetim bizzat Amerika Birleşik Devletleri’nin komutanları tarafından muhatap alındı. Herhalde bu yönetimin ordusunun İsrail ve Amerikalı subaylar tarafından eğitildiğini söylersek de haksızlık etmemiş oluruz. Üstelik aldığı bu destekten dolayı olsa gerek Barzani Türk ordusuna ve devletine çok küstahça çıkışlarda bulunmuş, Talabani’de Türk Devleti’ne bir Kürt kedisinin dahi verilmeyeceğini tarzında hakaret dolu sözler sarf etmişti. “Müttefikimiz” Amerika Birleşik Devletleri de bunlara sesini çıkarmamış, Türk Devletine de sükûnet tavsiye etmişti. Fakat ne kadar ilginçtir ki aynı Amerika Birleşik Devletleri şimdi bize istihbarat ve harekâtımızı teşvik anlamında destek veriyor. Acaba neden?

Yoksa Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’den bazı beklentileri mi var?

Dikkat çekmek istediğim iki husus var. Amerika Birleşik Devletleri, hepimizin bildiği gibi Afganistan ve Irak’ta askeri açıdan zor bir durumda bulunuyor. Irak olmasa bile Afganistan için verdiği bu destek karşılığında asker talebi olabilir. Aynı zamanda son ve en önemli konulardan biride İran.

İran gerek nükleer tesisleri gerek Amerika Birleşik Devletleri tarafından İsrail’e karşı bir unsuru olarak görüldüğünden bu devletin hedefinde. Şimdi herhalde şu soruyu sorabiliriz. Amerika Birleşik Devletleri tarafından Türk ordusunun Irak harekâtı’nın desteklenmesinin ardından İran’a olası operasyonu sırasında Türkiye’yi yanında görmek isteyecek midir?

Bunun kabul edileceğini düşünmek dahi istemiyorum. Irak’tan sonra İran’da üslenecek bir Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’ye PKK’dan daha büyük bir tehdit olacaktır. Ortaya çıkan BOP haritaları maalesef bu endişeleri doğrular nitelikte.