Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '11

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Güven ve yenileğe açık olmanın gücü:

Bir işletmenin gelişimi ve büyümesi kendisini yenilemekten geçer. Bu bir anlamda kendi gücüne duyduğunu güveni temsil eder.

Evet kabul etmek gerek! İş yaşamı çoğu zaman yaşamak için çok da güvenli bir yer olmadığı gibi aynı zaman da iletişim de olduğumuz insanlara güven sağlamadıkça gelişimi yaşamak neredeyse mümkün değil. ..

Üstelik; yalnızca iş yaşamının risklerine karşı dış müşterilerimiz ile değil, iç müşterilerimiz olan kendi kurumumuzda çalıştırdığımız elemanlarımıza da karşı gerek ekonomik, gerek sosyal yaşamlarını korumakla yükümlü olduğumuz bir platformdayız.


Daha bitmedi..Öte yandan, ihtiyacımız olan değişim için mücadeleye girmeye hazırlanmak, üst üste yapılan yatırımlar, işleyişimizde tedavi etmesi gereken yaralar, çalışanların eksiklikleri, olası problemlerin neye niçin yol açtığını gözlemleyebilmek, kendi içimizde ki aksaklıkları dürüstçe muhasebe yapıp, doğru adımlarla ileriye doğru yol almak... Evet! Bu gerçekten çok güç ve çetfilli bir yol..

Ama tablo her ne kadar çok karışık ve zor gibi görünse de, yaşamımızda ki herşey gibi buda içinden çıkılmaz değil tabii ki... İyi haberler de var.. Ruhumuzun ürettiği koruyucu önemler son derece etkili ve yaratıcı. Üstelik, kafa yüreği daima korur...

Ve yine aynı zaman da bu gerçek hiç bir acı gerçeği de değiştirmez. Her ne kadar kendimizi inandığımız doğrulara bağlanarak başarısızlık ve kaybetme olasılığından korumaya çalışsakta , kendi kendimize ördüğümüz koruma kalkanlarını gerektiği zaman da yıkmazsak, gelişime ve değişime zamanında müdehale etmezsek yok oluruz. Koruyucu yöntemlerimizden uygun zamanı geldiğinde ısrarcı tavır sergilemek hiçde akıllıca olmayacaktır..

Kendi iş dünyamda yüz yüze kaldığım, tıkanmış detayları klavuz alacak olursam şuna işaret etmek istiyorum. Emir komuta zincir dönemi çoktan tarihte kaldı. Ruhun geri kalan kısmını geliştirip olgunlaştırmalıyız. Çalıştırdığımız elemanlara da en az müşterilerimiz kadar değer vermemiz gereken bir dönemdeyiz. Çünkü ortda da bir başarı varsa bizim seçtiğimiz elemanlarında desteğiyle bu başarıya ulaşıyoruz. Burda aktif olarak bir eleman yanlış bir şey yapıyor ve beğenmiyorsak bu aynı zaman da bizim yanlış olduğumuzu işaret ediyor. Demek ki doğru seçimleri yapamıyoruz ve gelişime ihtiyacımız var...

Buna göre yapmış olduğum görüşmelerde ve topantılar da tarafıma sunulan "Bizim elemanlar bunu anlamaz!" yorumuna karşı şu gözlerle bakıyorum.. "Niye anlamaz elemanı seçtik? Veya niye eğitmiyoruz ve anlamasını sağlamıyoruz? Ve yine niye üstünde ki kıyafetin bir giysi değil onun temsil ettiği firmanın kimlik kartı olduğunu hiç söylemeydik?"

En kısasından bir personel ona aksi empoze edilmediği sürece, tarafına verilen kıyafete bedava pantolon, gömlek veya t-shirt olarak bakar. Emek ve para harcamadığımız her hangi bir şeye verilen değerler ve sonuçları hakkında da kanımca hepimiz bir fikir sahibiyiz. Yani hiçbir işletme personelinden onlara sunduğu giysiyi kendi parası ile almış gibi davranmasını beklemeyip, hiç boşuna üzülmesin.. Ama hayatta ki herşey gibi bu da çözümsüz değil. Belki de şunun altını çizmek gerek:
"Siz bu işletmeden para kazanıyor, gelişiyorsunuz. Ve bu giysilerde senin yaptığın işin kimlik kartı.. Bu giysiyi sevmiyorsan, işini sevmiyorsun demektir. İşini sevmeyen insan da başarılı olamaz, başarılı olmazsan da bana faydan olmaz, bana faydan yoksa ben sana niye maaş ödeyeyim..."
Şimdi bu size fazla ajitasyon yapılmış veya ordan buraya nasıl bağlandı gibi gelebilir ama tüm bunlar gerçek. Bir bilardo topunun diğerine çarptığı zaman ki gibi hareket ettirmesi yani etki tepki sonuç meselesi..

Bu işi yapmaya karar verip yola çıktığım ilk yıllarda firmam o kadar küçüktü ki işe aldığım bir elemanım ilk gün 1 saat sonra yanıma gelip "Benim maaşımı ödeyebilecek misiniz?" diye sormuştu.. Etrafımızı saran değer sistemlerine daha o gün belki de o personelin biletini kesip göndermeliydim. Pek çok kişi kuşkusuz bunun böyle olduğuna inanıyordu geçmişte.. Oysa hoşumuza gitmeyeb bu yönle paraonoya kapılmaksızın karşımdaki kişinin hiçte haksız omadığı kanısına vardım. Çünkü henüz yolun başında bir çaylaktım ve güven kazanmam gerekiyordu. Tıpkı sahip olmayı planladığım dış müşterilerim gibi..Bugün aradan geçen 5 yılın ardından hala Washa'nın bünyesinde çalışmalarına devam ediyor.
Washa'nın tüm gelişim ve ilerleyişinde en önemli olmazsa olmaz kriterimiz olarak önce iç müşterilerimizi yani elemanlarımızı sonra tedarikçilerimizi ardından müşterilerimizin ihtiyaçlarımızı karşılıyoruz.
Çünkü biliyoruz alt yapımız sağlam ve mutluysa zaten müşterilerimizin ihtyaçları karşılanacak ve sonuç olumlu olacak.. Belki de yanlış doğru bildiğimiz eskimiş bilgilerdedir. Olmaz mı?
Evet müşteri odaklı olalım ama işletmeci olarak kaç kişiye ulaşabiliriz? Ama çalışanlarımıza bunu anlatır ve gerekli önemi verdiğimize onlara gösterirsek ve bunu algı süzgeçinden geçiren elemanları seçebilirsek daha iyi hizmet, daha inovatif bir yaklaşım sergilemiş olmaz mıyız?

Sonuç olarak en iyi bildiğim yoldan, kendi işimden ve yaptığım işin uzman olduğum alanın dilinden söyleyeceğim...

Personelinizi işçi, anlamaz, kullanamıyorlar diye kotalamayın.. Onlar demek siz demek... Onlar anlamıyorsa ya siz anlatamamışsınızdır anlattığınız halde anlamıyorlarsa anlayabilecek doğru elemanı seçememişsiniz demektir..
Unutmayalım kimse elemenınızın ismini bilmiyor. Müşterilerin karşılarında duran kişi sizin markanız yani sizsiniz... 

 

 
Toplam blog
: 24
: 604
Kayıt tarihi
: 08.01.07
 
 

Tekstilci anne, ilaç sektöründe yönetici olan babasının küçük şımarık kızları olarak Şişli'de hay..