Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Güvenli sürüşte "hayat kurtaran" teknikler

Güvenli sürüşte "hayat kurtaran" teknikler
 

LÜTFEN SONUNA KADAR OKUYUN. 

(Araç Kullanan Herkesin Bilmesi Gerekenler, Doğru Sandığımız Yanlışlar...) 

Sürücü kurslarının dışında, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ya da bağlı olmayan güvenli sürüş akademileri yıllardır hizmet veriyorlar. Bazıları güvenli sürüş, bazıları defansif sürüş bazıları ise ileri sürüş teknikleri adı altında gerçekleştiriyorlar bu eğitimleri. 

Genellikle ticari araç sürücülerine yönelik yapılan bu eğitimler bazı dönemlerde özel araç sürücülerine yönelik de yapılabiliyor. Bunlardan birçoğuna katılma olanağı buldum. Burada edindiğim bazı tecrübeleri, hayat kurtarabilecek bazı kuralları sizinle de paylaşmak isterim. 

Bu eğitimlerde öncelikle teorik bilgileri alıyorsunuz. Sanal ortamda kazaları, çarpmaların bebekler, çocuklar ve size etkilerini öğreniyorsunuz. Kemer takmanın ya da takmamanın sonuçlarını, aşırı hızın nelere yol açabileceğini izliyorsunuz. 

Öğleden sonra ise uygulama eğitimleri başlıyor. Öncelikle eğitime kendi aracınızla katılmanızı tavsiye ederim. Aracınızın ve sizin tehlike anında vereceği tepkileri daha iyi öğrenmeniz açısından son derece faydalı olacaktır. 

Katıldığım tüm eğitimlerde işin uzmanları tarafından söylenen ortak bazı cümleler vardı. Bunların en başında, “tehlikeye düşmemek gerek” geliyor. Burada amaç, tehlike anında neler yapmanız gerektiğinden ziyade, nasıl davranırsanız tehlikeye düşmezsinizi öğretmek. Gerçekten son derece eğlenceli ve öğretici eğitimler. Örneğin, karşınıza karton kutular koyuyorlar ve 50 km/s hız ile gitmenizi istiyorlar. Yerde ki işarete geldiğinizde de frene basmanız gerekiyor. Güvenli sürüş hocalarının söylediklerine göre, uzun yol sürücülerinden tutun da gençlere kadar hemen hemen herkes, bu mesafede karton kutulara çarpmanın imkansız olduğunu söylemiş. (Açıkçası ben de çarpmadan durabileceğimi iddia etmiştim.) Sonuçta 50 km/s çoğumuz için oldukça düşük bir hız. Türkiye sınırları içerisinde fırsatı varken (EDS vb yokken) ve yol da müsaitse 50 km/s hız ile giden pek kimseyi tanımıyorum. 

Ancak bu kadar düşük bir hızda, aracınız yaklaşık 30 metrede durabildiğinde ve o karton kutulara çarptığınızda, ne kadar hayati bir iş yaptığınız anlıyorsunuz. Çünkü orada karton kutular yerine bir çocuk da olabilirdi. Bir de ıslak zemin ve buzlu zemin testleri var ki; denediğinizde ilk an, “bir daha yağmurlu ya da karlı havalarda araba kullanmasam mı” diye düşünmeden edemiyorsunuz. Sonrasında önünüze bariyerler koyuyorlar. Bu bariyerlere çarpmadan engeli aşmaya çalışıyorsunuz. Aynı testi ıslak zeminde de yaptığınız için ıslak zemin ve kuru zemin arasındaki farkı çok daha iyi kavrayabiliyorsunuz. Aracınız ne kadar üstün özelliklere de sahip olsa, aşağı yukarı belli olan bir durma mesafesi var. Çoğumuz bunu düşünmeden hareket ediyoruz. Sanki frene basar basmaz, 1- 2 metrede araç durabilecekmiş gibi bilmediğimiz risklere giriyoruz. Sonra da herhangi bir kaza anında“nasıl olduğunu anlayamadan bir anda oldu” diyoruz. 

Güvenli sürüş hocası olan bir arkadaşımın anlattıkları aklıma geldi. Uluslar arası bir şirketin üst düzey yöneticilerine eğitim veriyorlarmış. Şirketin CEO’su, 2 hafta önce aldığı son model aracının, buzlu yolda çok kısa mesafede durabileceğini iddia etmiş. Arkadaşım bunun mümkün olduğunu söyleyince de, arabanın özelliklerini anlatarak iddiasını sürdürmüş ve test etmek istemiş. Tabi araç, CEO’nun iddia ettiği gibi 10 – 15 metrede durmamış, buzlu alanda kaymaya devam etmiş. CEO o kadar sinirlenmiş ki hemen şoförünü çağırarak çabuk bu arabayı geri götürün arızalı aracı vermişler demiş. Arkadaşım ısrarla bunun araçla, sistemiyle, son model olması ile ilgili olmadığını söylediyse de ikna edememiş CEO’yu ve aracı geri vermişler. 

Yine en yaygın yanlış bilinenlerden biri de araçların fren sistemlerinin kısa mesafede durmayı sağladığıdır. Hala çoğumuz ABS’li araçların ABS’siz araçlara göre daha çabuk durabileceğini sanıyoruz. Aslında ABS’nin fonksiyonu ani fren durumunda direksiyonun kilitlenmesini önleyerek size manevra yapma şansı vermesidir. ABS’siz araçlarda ise direksiyon kilitleniyor, araç savrulabiliyor ve siz buna engel olamayabiliyorsunuz. ABS’li araçlarla ilgili önemli bir bilgiyi daha paylaşmak isterim. Ani fren yaptığınızda pedalın altına sanki bir şey sıkışmış gibi ileri doğru birkaç kere atarak ses çıkarabilir. Bu aracın verdiği normal bir tepkidir. 

Sonuç olarak bu eğitimler sonucunda anladım ki, şimdiye kadar doğru bildiklerimin çoğu yanlışmış meğer. Üstelik sürücü kursunda, sürücü hocası tarafından öğretilenler de çok eksikmiş. Ehliyetimi 1994 yılında aldım, o günden bugüne sürücü kurslarındaki eğitimler değiş midir bilmiyorum ama bizim zamanımızda aynaların aracın sağ tarafını tamamen görecek şekilde ayarlanması, direksiyonun 10:15 pozisyonunda tutulması, geri giderken de sağ kolun yan koltuğun arkasına atılarak geri bakılması gerektiği öğretilirdi. Aslında tehlike anlarında en hızlı manevrayı direksiyonu 09:15 pozisyonundayken yapabiliriz; aynaları aracın arka ucu aynanın iç kısmında görülecek şekilde ayarlamalıyız ve geri giderken sadece (doğru açıda ayarlanmış) aynaları kullanmalı, geriye bakmamalıyız. 

Bu eğitimlere katılınca Türkiye’de neden on binlerce insanın trafik kazalarında öldüğünü ya da yaralandığını daha iyi anlayabiliyorsunuz. 

 
Toplam blog
: 9
: 893
Kayıt tarihi
: 12.08.10
 
 

1976 İstanbul doğumlu, telefonda konuşmayı hiç sevmeyen, biraz piyano çalan, kitap okuyan, 6 ve 7 ya..