Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Güvercinlerin tam ortasındayım

Evet, yeni bir deneyim yaşıyorum şu an. Yavru güvercin yaralı ve aç. Yaralarına batikon sürdüm, yuvasını sağlama aldım ve şimdi oturdum gözlemliyorum; anne ya da baba güvercin ona sahip çıkacak mı? Tabii, olay bu aşamaya gelinceye kadar bir sürü yol ve yöntem denedim. İnternet, telefon, kardeşim ve komşunun oğluna varıncaya kadar canhıraş koşturdum durdum. Şimdi sakinim Çünkü bir “B “ planım var. Olmazsa onu kutuya alıp solucanlarla besleyeceğim. Fakat benim dileğim, doğal olanı. İnşallah hayırlısı ne ise, o gerçekleşsin.

Bu arada, çok riskli bir bölgede duran bir beyaz güvercin gözüme çarptı. Şöyle ki; güvercinlerin bulunduğu damın, çatıyla birleştiği yerde aralıklar var. Kardeşim onları köpüklerle kapadı. Fakat güvercinler onları gagalayarak düşürüyorlar. Bu açılan yerlerden bazen güvercinler kaçıyor. İşte bahsettiğim güvercinde böyle bir aralıkta duruyor. Yüzü damın içine bakıyor şimdilik, inşallah kaçmaz diye dua ediyorum bir yandan. Yaralı ve aç yavru güvercin için de duacıyım. Ne yazık ki onu didikleyen ( özellikle İsrailli güvercinlere  ) ve ona sahip çıkmayan ebeveyn güvercinlere çok kızgınım.

Burada( yani güvercin damı içinde) görüntüler çok hızlı değişiyor. Takip etmekte zorlanıyorum. Bir ara tavandaki aralıklardan bir serçe daldı, doğru yemliğe gitti. Fakat yemlik ona çok derin gelince, mazgalların arasından doğru yemliğin içine girdi. Bir iki gagaladı, beni fark etti ve girdiği hızla, aynı yerden dışarı uçtu gitti.

Bir başka grili taklacı güvercin, alanı yeterli olmasa da taklalarını atmaktan geri durmadı. İsrailli güvercinlerden biri, yine sürekli önüne gelen biraz daha büyümüş ( en azından kaçabilecek büyüklükte ) yavru güvercinlerin peşinden koşuyor, onları didiklemeye devam ediyor.

Bazen kendime şaşırıyorum. Şu an yaptığım delilik gibi geliyor. Kendimi çok mu zorluyorum diye de sorguladığım anlar oluyor zaman zaman. Bu damda, eğreti bir kasanın üzerinde oturup güvercinlerin çıkardıkları o acayip guruldamaların içinde; üstelik onlar havalandıkça, uçuşan toz, toprak, tüy, pislik de çabası; oturup kâğıt kalem elimde, bir şeyler yazmaya çalışmak doğal mıdır? Bilemiyorum! Bildiğim tek şey; şu an yapabildiğimin en iyisi bu.

Bir sürü canla birlikte yaşamak gerçekten büyük sorumluluk. Dün de tavuğun biri kaçmıştı kümesten. Yakalayamadım, araziye açılıp gitti. Köydeki yakın komşulara eşkalini verdim. Bazıları “ akşama gelir “ dediler. İnanmadım. Gerçekten akşam eve geldim ki; o da gelmiş. Sevindim. Fakat ancak komşu oğlu yardımıyla yakalayıp kümese koydum.

Bu sabah gözümü açtım; yavru güvercinin durumu ile karşılaştım. Anlayacağınız çok çalışmam lazım çok! Bu sıralar Tanrı ile sohbetimiz koyulaştı. Hep onunla sohbetimizde, kendime Fishback Powers’ ın ünlü “ Ayak İzleri “ hikâyesini anımsatıyorum. O hikâyede bir adam rüyasında kendini Tanrı’ yla birlikte bir kumsalda yürürken görüyordu. Gökyüzünde adamın hayatından çeşitli sahneler parlayıp sönüyor, adam kumlara baktığında iki kişilik ayak izi görüyordu. Biri kendisine, diğeri de Tanrı’ ya aitti.

Derken adam, hayatının sahnelerini izlerken birdenbire hayranlık uyandırıcı bir şeyi fark ediyordu: Belli zamanlarda kumdaki ayak izleri bir kişiye aitti. Bu tek kişilik izler, yalnızca hayat yolculuğunun en zor ve acılı zamanlarında ortaya çıkıyordu. Adam bu gözlemini Tanrı’ ya açtı, yardıma en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerde yalnız bırakılmış olmaktan ötürü ne kadar üzüldüğünü söyledi. Tanrı durumu büyük bir sevgiyle izah etti: O acılı dönemlerde Tanrı, adamı kucağına alıp taşımıştı.Sıkı tut beni Tanrım!

 

 
Toplam blog
: 423
: 186
Kayıt tarihi
: 10.10.11
 
 

İkbal Özlen DİNÇERLER. 14.02.1960 doğumlu. izmir Kız Lisesi Edebiyat Bölümünü okudu. Buca Eğitim ..