Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '09

 
Kategori
Deneme
 

Güz Hüznü

Güz Hüznü
 

Yaz çabuk bitti. Yine sonbahar...Ve ardından yeni bir yıl. Ve de yeni bir yaş. Artık doğum günlerini çoğumuz eskisi kadar çoşkulu kutlamıyoruz.
Tuhaf bir melankoli sarıyor içimizi...İncecik bir sızı duyuyoruz, jilet kesiği gibi.
Kırk katıra yüklemek isterken hüzünlerimizi, yüreğimizin payına kırk satır düşüyor.
Acımızı belli etmek istemediğimizden, yalnızlığın "cennet" olduğunu söylüyoruz.
Oysa herkes biliyor bunun kocaman bir yalan olduğunu...Kimse belli etmiyor!

İnanmak istiyoruz kendi yalanımıza, bastırmak istediğimiz için tüm korkularımızı. Ama hala korkuyoruz geceleri aynaya bakmaktan... Karanlıkta duyduğumuz her çıtırtıdan...

Yalnızlığımız orta yerde öylece duruyor. Hep bir şeyler anlatmak ister gibi birilerine. Herkes görüyor, biliyor, duyuyor ama aldırmıyor!
"Ah, kimsenin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya."*
Çünkü artık insanlar ince değil!
Çünkü artık "İnsanların hiçbir şeyi tanımaya vakitleri yok. Her şeyi hazır olarak çarşıdan alıyorlar. Ama "Dostluk" satıcıları yok! Bu yüzden insanların dostu yok!"**
Durup paylaşmak, dokunup anlamak istemiyorlar.
Aynı çatı altında yaşayanlar bile yalnızlıklarının farkında değil.
"Birbirine uzanamayan boşlukta iki yalnız yıldız gibi"*** yaşıyorlar...

Bizse yazdıkça paylaşılacağını sanıyoruz yalnızlığımızın.Paylaşılamayacağını bile bile inanmak istiyoruz.
İnsan kendi kendine yalan söylemeye başladıysa, umarsızlığındandır bilirim...
Güz hüznünden olsa gerek, şimdilerde bir soru takılıyor aklıma:

Yalnızlığın gidebileceğimiz son köy olduğunu bile bile yola devam etmenin bir anlamı var mı?



* Gülten Akın / İlk Yaz
** Saint-Exupery / Küçük Prens
*** Murathan Mungan / Yalnız Bir Opera
 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..