Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '07

 
Kategori
Sinema
 

Güzel şeytan ve " şaşkın "!

Güzel şeytan ve " şaşkın "!
 

Varolan her şey, bize sunulan bir masalın parçasıdır aynı zamanda. Tanrı’nın bir öğleden sonralık verdiği bu hayatta, istekler tükenmez. İnsan her gün farklı bir şeyler ister, ihtiyaçlar doyurulmaya çalışılır. Çağlar önce bu istekler için Tanrılara kurbanlar verilirken, çoğu zaman da dua edilmiştir.

Ancak Tanrı’dan umudu kesenler ya da isteklerini hiçbir varlıktan dilemeden gerçekleştirmek isteyenlerin karşısına bir başka varlık çıkar: Şeytan! Harold Ramis’in yönettiği romantik komedi “Şaşkın / Bedazzled”in başkarakterlerinden biri de Şeytan.

Korku ve gerilim filmlerinde sıkça görmeye alıştığımız “Şeytan” arada da romantik komedilerde boy gösterir. Ancak bu sefer karşımıza çok güzel, hep kırmızı elbiseler giyen bir kadın olarak çıkıyor.

Elliot Richards (Fraser) iyi kalpli, çalışkan fakat sosyal yönden zayıf bir insandır. İşyerinde yaptığı kötü şakalar, kötü sohbeti nedeniyle herkes ondan kaçmaktadır. Ne zaman bir ilişki kurmaya çalışsa sonunda hep hüsrana uğramaktadır. Çalışma arkadaşı Allison’dan hoşlanan fakat duygularını belli etmekten çekinen Elliot tüm cesaretini toplayarak şansını denemeye karar verir. Fakat Allison bu teklifi reddeder. Kız onun farkında bile değildir.

Büyük hayal kırıklığına uğrayan Elliot, Allison’la birlikte olmak için her şeyi yapacağına yemin eder. Derken çok güzel bir kadın ortaya çıkar ve Elliot’un yedi dileğini yerine getirme sözü verir. Buna karşılık da küçük bir talepte bulunur: Genç adamın ruhu. Çünkü bu kırmızı elbiseli güzel kadın, Şeytan’ın ta kendisidir.

Böylece sadece Allison ile birlikte olmakla kalmayıp zenginlik, şöhret ve güç gibi istediği her şeye sahip olabilecektir. Bu teklifi büyük bir heyecanla kabul eden Elliot çok geçmeden Şeytan’a güvenilmeyeceğini öğrenecektir.

Elliot güzel bir kadın kılığındaki Şeytan’a inanmış ama inandığına pişman da olur. Çünkü Şeytan’la dans etmek Elliot’un sandığı kadar kolay değildir. Çünkü yedi dileğinin hepsi yerine gelse de, sonuç onun açısından hiç parlak değildir. Örneğin, çok zengin ve güçlü bir işadamı olmak ister ama çok önemli bir eksik vardır: Karısı haline gelen Allison onu aldatmakta, işi is Kolombiyalı bir uyuşturucu satıcılığıdır. Tam ölmek üzereyken çağrı cihazından 666’yı tuşlayarak kurtulur.

Allison’ın duygusal, hassas erkeklerden hoşlandığını düşünen Elliot, böyle biri olmak ister. Bu sefer de bir kumsalda Allison’la birlikte bulur kendini. Gün batımının güzelliği karşısında ağlamakta, Allison’ı sıkan duygusal şarkılar söylemeye çalışmaktadır. Ama Ellison eğlenmek de istemektedir.

Bir başka seferinde dev ve ünlü bir NBA basketbolcusu, entelektüel bir yazar, derken ABD Başkanı bile olur ama sonuç hep hüsrandır. Çünkü ne isterse istesin, ne olursa olsun ufak kusurlar Allison’ın kalbini çalmasına engel olmuştur.

Peki Elliott son hakkıyla ne isteyecektir?

“Şaşkın”ın genç kahramanı Elliot’ı, daha önce “Mumya / The Mummy” ve “Orman Kaçkını / George of the Jungle” ile komedi yeteneğini kanıtlamış Brendan Fraser başarıyla oynuyor. Kırmızılı dişi Şeytan se, tüm baştan çıkarıcılığıyla Elizabeth Hurley canlandırıyor.

Özgün adıyla “Bedazzled”, 1967 yapımı aynı adlı Dudley Moore filminin tekrar-yapımı. İki film arasındaki en büyük fark ise şeytanı ilk filmde bir erkeğin, aktör Peter Cook’un oynamasından kaynaklanıyor.

Faust’un bu en yeni uyarlaması, bir nevi varoluş, ihtiyaç ve istekler, ruh üçgeninde mekik dokuyor.

Ancak şunu söylemek gerekiyor ki, şimdiye kadar Şeytan hiç bu kadar seksi olmamıştı ve karanlığın sinsi prensesinin oynadığı oyunlar da bu kadar komik olmamıştı...

Harold Ramis (Analyze This, Groundhog Day) tarafından yönetilmiş olan şeytanca tasarlanmış bu komedi filminde, Fraser döktürürken, “Her kıyafet değiştirdiğimde erkeklerin başka bir fantezisini gerçekleştiriyordum” diyen Hurley de güzelliğiyle ona eşlik ediyor. Filmde büyük önem taşıyan Şeytan, gerçekte Elliot karakterinden çok daha dünyevi ve sofistike bir karaktere sahipmiş. Bunun sonucu olarak şeytanın güzel bir kadın olmasına karar verilmiş. Yönetmen Ramis bunu, “Zaten dünyada erkekleri yoldan çıkaranlar da kadınlar değil midir? Öyleyse bunca yıllık öğretilerde şeytanın erkek olması ya da en azından erkeksi davranışlar sergilemesinde bir yanlışlık var. Bir kadın da pekala bir şeytan olabilir” şeklinde açıklamış. Filmdeki güzel göndermelerden biri de, kumsal sahnesinde yer alan iki köpeğin adı Dudley ve Peter olması. Bu 1967 yapımı orijinal filmin aktör ve senaristi, Dudley Moore ve Peter Cook’a bir gönderme. Filme konmaktan son anda vazgeçilen bölümlerden biri de Elliot’ın rockstar olmak istediği senaryo...

“Ya her dileğimiz yerine gelseydi?”, “Ya istediğimiz insan olabilseydik?” sorularının yanıtını ironiyle veriyor film.

“Faust” ve “Mephistopheles” efsanesinin bambaşka bir versiyonu olarak da göreceğimiz film, aradan otuz geçen yıllar kültür değişikliklerini de beraberinde getirdiği için bugünü de yansıtıyor. ”Orijinal filmi çıkış noktası olarak kabul ettik. Tabii ki efsanelerin asla zamanı olmaz diye düşünüyorduk ve buna uygun bir senaryoyu ortaya çıkarmak zorundaydık” diyen yönetmen, filmi “Bir Amerikalı en çok ne dilekte bulunur?” sorusu üzerinde cevap şıklarını kullanıyor.

Bazen “güçlü, zengin, akıllı ve atletik olma”nın aslında mutluluğa yetemeyebildiğini de söylüyor.

Günün birinde Şeytan bu kadar güzel ve teklifi bu kadar cazip karşınıza çıksaydı, ruhunuzu satmakta ne kadar tereddüt ederdiniz? Hemen reddeder miydiniz yoksa biraz düşünür müydünüz? Yoksa dertsiz hayat yoktur, olsaydı da tatsız tutsuz olurdu mu dersiniz?

Varolan her şey, bize sunulan bir masalın parçasıdır. Tanrı’nın bir öğleden sonralık verdiği bu hayatta, istekler sınırsız ancak kaynaklar sınırlıdır. Ve söz konusu aşk olduğunda, Şeytan bile kaynakların sınırlılığıyla baş başa kalır!

Kierkegaard’ın dediği gibi, “İnanmak, kişinin kendine ait olmayan ama bireyin en derinini ilgilendiren –ve öznelliğin de içsellik içinde keşfedemediği– bir gerçeklikle sonsuz ilgiye dayalı bir ilişki kurmaktır.” [1]

Eğer mutlulukla gülmek ve keyifli yaşamak en büyük isteğiniz ise, “Şaşkın” filmi size durmaksızın şeytani bir eğlence sunuyor.

[1] Olivier Cauly, Kierkegaard, Dost Yay, Temmuz 2006.

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..