Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '14

 
Kategori
Güncel
 

Güzel Suriye ülkesi ve yinelenen kanlı oyun

Güzel Suriye ülkesi ve yinelenen kanlı oyun
 

Palmyra, Suriye


‘İki adam toprak için kavgaya tutuşmuşlar. Biri demiş ‘’bu benim toprağım’, diğeri demiş ‘’hayır benim toprağım’’. Kavga, birinin diğerini öldürmesiyle netice bulmuş. O sırada yanlarında durmakta olan bir ak deve olanı biteni görmüş. Aynı anda uzaklardan gelen bir ses duyulmuş esen rüzgarın arasından. Saçı başı dağınık, sakallı, yırtık pırtık giysili bir adam sakin adımlarla yaklaşmış, yaklaşmış ve yanlarında durmuş. Yerde kıpırdamadan yatan adama bakmış, öldürdüğü adamı suçlayarak kendisini haklı çıkarmak için sürekli bir şeyler anlatmaya çalışan diğer adama bakmış ve nihayet ak devenin gözleriyle buluşmuş gözleri. Olanı biteni anlamış ak devenin gözlerinden.

Hakikati Söyleyen imiş adamın adı. Gerçeği bilmiş ve devenin gözlerinden izlediği hakikati aktarmış; ‘Ey gözünü hırs bürümüş olan, bu toprağa ‘’benimdir’’ diyorsun. Bu yerde yatan ve artık yaşamın nefesini taşımayan adam da bu toprağa ‘’benim’’ demişti. Toprak da diyor ki ’’ ben kimsenin değilim. Benim kendisinin olduğumu söyleyen içinizden biri şimdi koynumda, diğeri de eninde sonunda bana gelecek.’*

Dünya, kendisine sahip olabileceğini sanan, bir gün çıplak doğup çıplak öleceğini unutmuşların yarattığı karmaşa, kaos, çatışma, savaş ve terörden az çekmedi! Bugün güzel Suriye ülkesinin yaşadığı trajedi de böyle bir trajedidir!

Daha önce Irak’ta yapılan, Afganistan’da, Lübnan’da yapılan, Mısır’da yinelenen oyun bugün de Suriye’de yinelenmektedir. Suriye’de sadece bir iç savaş yok, iç içe geçmiş savaşlar var. Küresel güç(süzlük)lerin ve bölgesel güç(süzlük)lerin Suriye üzerinden çatışması var. Bunun adı ölüm ticaretidir. Silah ticaretidir. Ve bu tarihsel izdüşümde en aşağılık ticarettir!

Emperyalizm ’parçalama’ üstüne başarıdan başarıya koşuyor! Parçalanmış yapıları kullanarak sömürü düzeni oluşturuyor ve çıkarlarına etkin şekilde hizmet eden köleler yaratıyor. Kardeşi düşmana dönüştürecek kadar algıda başarılı olması ise takdire şayan! Bir halk, ancak parçalandığında çöker, yıkılır. Bunun için, siyaseti ve dini kullanması zaten bildiğimiz bir şey de hala halkların bu oyuna düşmesi insanlık konusunda sözümona katettiğimiz yolda tarihin tekrar ve tekrar tekerrür etmesine neden olması adına ne de trajikomik!

Irak’taki gibi Suriye’de de küresel güçlerin parçalanmış yapılar üzerinden kendi çıkarlarını etkin bir şekilde kontrol edecek bir hükümet kurulmasını istediği malum. Ortadoğuda sadece Suriye için değil, küresel güç(süzlük)lerin hâkim olduğu bölgesel güç(süzlük)lerin idare ettiği bir tablo hep vardı! Hâlihazırda bu savaş da bir 'uyarlamadır'. Özerk yapılar bu amaç için tasarlandı. Nitekim Rojova’da kurulan özerk yapı Suriye’de bunun fiili olarak uygulamaya geçtiğinin işaretidir. Bu yapılar vasıtasıyla Irak’ta olduğu gibi Suriye’de, İran’da ve Türkiye’de etkin olarak kontrol edilebilecek bir yapı oluşturmak da ana amaçlarıdır. İran, dış politikada hep sağlam durdu. Türkiye ise çoktan dümeni teslim etmiş görünüyor! Gerçeklerden kopuk politikalar halkın bu tabloyu görmesini büyük ölçüde engellemektedir!

Suriyede’ki çözüm sadece Suriye içinde oluşacak bir çözüm değil. Hala pek bir yol alınabilmiş de değil. Bu küresel ve bölgesel güç(süzlük)lerin aralarında bir anlaşmaya varmaları ile son bulacak kanlı bir oyundur. Bu kanlı oyun oynanırken, birileri silah ticareti yapmaya devam ediyor. Hesaplar yapılıyor, topraklar bölüşülüyor. Suriye’de öldürülen insan sayısı 150.000’i aşmış durumda. Katliamlar hala devam ediyor. Bunun vebali ise vicdanları kurumuş bu insanların umurunda hiç olmadı!

Cenevre 2** konferansındaki bildiride geçiş sürecinden ziyade terörizmin tartışılması meselesi ağırlıklı. Diplomasi neyi ne kadar çözecek? Konuşmaların içinde gerçeklik boğulup gidecek mi! Etkin duruşlar olmalı! Barış için atılacak sağlam adımlar gerek. Bu manada Cenevre 2 bence de insanlığın Suriye imtihanı pozisyonunda! Sürecin ne kadar uzadığı, insanların kuşatılmış bölgelerde açlıktan ölmeye devam ettiği, katliamların an be an gerçekleşiyor oluşu ile ilgili olarak 39 katılımcı ülkenin tavrı hayati derecede önemli! Her ne kadar emperyalist tavır, barıştan yana imiş gibi durup gizli gizli savaş naraları atıyor olsa da biz umudumuzu korumaya devam etmek istiyoruz galiba!

Barış derken nasıl bir barıştan söz edildiği de belli değil. Sömürü düzeninin sürmesi pahasına özgün ve etnik kimliği, tarih ve tarihi değerleri, kültürel mirası hiçe sayılmış, aşağılık hesapların altında kalmış, delik deşik binaların arasında yüzbinlerce insanın katledildiği bir savaş ortamından çıkan bitik bir ülke için barış ne anlama gelecek? Bilmiyorum. Bir korku filmi izliyoruz! Söylenecek her şey havada kalıyor sanki...

Suriye’de bu kanlı oyuna karşı yaşam mücadelesi veren bir halk var. Cenevre 2 konferansının devam ettiği şu dakikalarda bile savaş hala sürüyor! Birleşmiş milletler beyanatları hep terör ve terörizm üzerine odaklı. Sanki dünya barışı onlar için çok önemliymiş gibi! Hâlbuki terörün en büyük nedeni toprak paylaşmak isteyen güçlerin arasındaki kavgadır. En büyük kapanlardan biri olan bölgesel kontrol Esad’ı köşeye kıstırmış durumda. Esad’ın kendi halkını katlettiği söyleniliyor. Bu konuda suçlanacak tek kişi Beşar Esad olamaz! İnsanları kandırmayın. Bir yerde ipin ucu kaçmış görünüyor zira ülkesini düşman güçlere karşı koruyabildiği şartlar artık yok. Eline silahı almış gelmiş ipini kopartmış bir sürü terörist var Suriye’de. Bir sürü kanı bozuk insan! Ölüm pazarlığı yapıyorlar. Siyasi sünni İslam ise Alevilerin başına bela olmaya devam ediyor!

Sağlıklı bir muhalefet yoksa gidişat dibe doğru inişe geçer. Bu iniş, adaletsizliği büyütür, hırsızlığın, terörün, köleliğin, katliamların ve cümle belaların önünü açar. Bu sadece devletler içinde değil, tüm dünya yapısı içerisinde böyledir. Dünyanın herhangi bir yerinde duyup, görüp, bilip doğrudan ya da dolaylı olarak görmezden geldiğimiz her şey bir gün bizim başımıza da gelebilir. Birbirimizden ayrı değiliz.  Atatürk ‘Yurtta barış, dünyada barış’ derken boşuna dememiş. Komşunun başı beladaysa senin de başın beladadır! Küresel egemenlik günümüzde bunu çok büyük ve hızlı bir şekilde önümüze getiriyor. Bunu herkesin hem bireysel hem de devlet nezdinde fark etmesi hayatidir.

2009 Suriye seyahatimde Haleb’in o güzelim dar, taş sokaklarında yürürken gördüğüm ‘Türk girişimci hanımlar aranıyor’ yazısı geliyor gözümün önüne. Palmyra’da bir bedevi çadırında konuk olduğum sırada tanıdığım Halid ve Nejud geliyor aklıma. Ya dükkânının önünden geçerken bana hurma ikram eden Abdülkader. Palmyra’da devesine bindiğim ve güzeler güzeli antik kentte dolaşırken şarkısını beğendiğim için ayrılacağım esnada elime bir kaset tutuşturan Abdullah! Damascus’da otel ararken kaybolduğum sokaklardan birinde bana sıcak bir çay ikram eden adını bilmediğim o çocuk! Acaba bu insanlara ne oldu! Öldüler mi? Açlar mı? Ne hal ve durumdalar!

Suriye bizim komşumuzdu. Suriye üzerinde oynanan bu kirli oyunda yanlış tarafta duran, küresel güçlerin çıkarlarına hizmet eden bütün politik seçim ve yaklaşımları kınıyorum.

Bölgesel ve küresel güç(süzlük) kana susamış akbabalar gibi bekliyor Suriye üzerinde. Büyük bir kederle görüyorum. Ak deve geliyor aklıma. Tanıklık ettiği bunca şiddeti anlayacak bir 'Hakikati Söyleyen adam' gelmeyecek belki. Yine de deve anlatacak. O hakikat içimizde yankılanacak;

‘’Çıplak geldiniz, çıplak gideceksiniz!’

*Elçin Afendiyev, ‘Ak deve’

** 39 ülkenin dışişleri bakanlarının bir araya gelmesiyle Suriye’deki iç savaşa çözüm bulmayı amaçlayan konferans.

 
Toplam blog
: 118
: 631
Kayıt tarihi
: 07.10.13
 
 

İnsanın kendinden bahsetmesi meselesi benim için zor konuların başında gelir. Bu anlamda söyleneb..