Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '10

 
Kategori
Siyaset
 

Güzel ülkemin bozuk siyaseti

Güzel ülkemin bozuk siyaseti
 

TBMM


İşlerim dolayısıyla, ülkemizin içinde bulunduğu, bugünlerde yaşadığımız hatta son zamanladaki gelişmelerle hat safhalara tırmanan, sıkıntılı toplumsal süreçle ilgili birşeyler yazmak için zaman bulamıyordum. Çünkü oldukça ciddi olan bu konuda kısıtlı bir zamanda bir çırpıda birşeyler yazmak benim için yeterli olmayacaktı. En sonunda ''Cumhuriyet Kardeşliğimiz'' isimli yazımla bu konudaki düşüncelerimi yeni yıl ile birlikte açıkça aktarabildiğimi düşünüyorum. İşlerimden zaman bulabildiğim bugünde yine ülkemde görmeyi dilediğim kendimce bir ''Siyaset Açılımı'' nı sizlerin görüşlerine sunmak isterim.

Yazıma başlamadan önce ayrıca şunu da belirtmek istiyorum ki; partizan anlamda siyaseti hiç bir zaman sevmedim, sevmeyeceğim de; benim yapabileceğim bir iş değil böyle bir siyaset. Ama üzülerek söylüyorum, ülkemizde ne yazıkki günümüzde böyle bir siyaset yapılmakta. İnsanlarda sağduyu kavramından eser kalmamış ve bu partizanlık bilinçsiz bir şekilde, giderek büyümekte. Ve şu günlerde de gittikçe tırmanan terör belası, toplumumuzda huzur bırakmamış durumda.

Evet sevgili dostlar, güzel ülkemde nasıl siyaset istiyorum biliyor musunuz... Eminimki şöyle bir durup bu konuda düşündüğünüz zaman sizinkinden pek de farklı olmayacaktır. Devletimizin yönetici koltuklarına oturanların, salt kendi çevrelerinin, gruplarının, taraftarlarının çıkarları için değilde gerçekten sadece ülkesi için çalıştıkları; yaptıkları işlerde halkın tümüne hitap etmesini başarabildikleri bir günü hayal ediyorum. Zaten de böyle olması gerekmez mi? Devletin yönetim kadrolarına geçen kişilerin, ülkemizin halkına eşit derecede yaklaşıp, onlara diyelimki seçimlerde o partiye oy atmadıklarına rağmen sorunlarına diğer halk kesimi gibi yaklaşıldığı; örneğin bir kuruma iş bulmak için başvuran kişilerin düşünce olarak o taraf ya da bu tarafa yakın olup olamamasına göre değil de, yapılacak işle ilgili kimin daha çok eğitimi var, kim tarafından daha etkin bir şekilde yarine getirilebilir buna bakılmalı. Acaba çok mu şey bekliyorum ülkemin yöneticilerinden? Tamam sonuçta yaşım çok büyük değil bu ülkenin genç bir bireyiyim, ama şimdiye kadar hiç tanık olmadım böyle bir yönetime ülkemizde. Her iktidar olan kendi kadrolaşmalarını yapar gibi bir anlayış oturmuş durumda herkeste. Ne yazık ki bu güzel ülkemizde böyle bir siyaset anlayışı oturmuş gidiyor.

Ne şu anki iktidar partisinin tüm yaptıkları destekliyor ve onaylıyorum ne de muhalefetin tüm yaptıklarını. Zaten bunu yapmak ne derece doğru olurdu? Yani şunu söyliyebilir miyiz; bütün siyasi iktidarların yaptıkları her şey doğrudur, veye da her zaman haklıdırlar??... Bir ülkede yaşayan herkesin, ülkedeki o andaki siyasi iktidarın tüm yaptıklarına karşı hiç bir tepkisi olmamalıdır??... İktidarda hangi parti olursa olsun, bence demin söylediğim örneklerdeki gibi bir düşünce içerisinde olan, yani iktidarın her yaptığına ''mükemmel, çok doğru yapılıyor'' diyen herkesin aynanın karşısına bir geçip kendisine ''ben acaba doğru mu düşünüyorum?'' diye bir düşünmesi gerekir. Onun açısından çıkarlarına uygun olan bir şey bir başkasını gayet tabi rahatsız edebilir, bu yüzden insancıl bir görüş desteklenmelidir. Kaldı ki seçimlerde iktidar olacak bir partiye oy atmış olsa bile, yani destekledikelri parti iktidar olmuş olsa bile, insanlar sırf muhalefete duydukları tepkiden veya nefretten dolayı ya da iktidar kesimden duydukları bir baskı ortamından dolayı bu iktidar partisinin her yaptığına kendisini onaylamak zorunda istiyormuş gibi bir durumda hissetmemeli, böyle bir durum bir ülkede oluşmamalıdır. Eğer işler bu şekilde gelişiyorsa devlet yapısının kendi içinde aksaklıklar başlayacaktır.

Ülkem ve halkımız için kim güzel, faydalı, toplum huzurunu destekleyici bir iş yapıyorsa ben o yapılan işi, ve bunu gerçekleştirmeye çalışan o kafa yapısına sahip kişiyi desteklerim. Şunun altını çizmek istiyorum; siyasetçilerimizi oraya bizler getirdik. Eğer ülkemizi iç veya dış siyasette zedeleyici, devletimizin anayasasındaki kanunlarına ters düşen, toplum kuzurunu kaçırıcı bir iş yaptıklarını düşünüyorsak elbetteki onları eleştireceğiz. Tabiki saygı üslubu çerçevesinde ve yapıcı olarak. Onlar da bu ülkenin halkına karşı koltuklarına oturup, onları oraya oturtan halkı görmemezlikten, duymamazlıktan gelmemelilerdir, gelemezler de...

Siyasi partilerimizin partizan taraftarlarının da bu anlamda ellerini vicdanlarına koyup şu anda ülkemde gördükleri bu huzursuzluğun nedenlerini, gördükleri çarpıklıkları, yolsuzlukları ülkemin yararı ve çıkarını gözeterek korkmadan üsluba ve hukuka uygun olarak belirtmesi gerekir. Şayet yanlış giden işlerin destekledikleri siyasi partiden kaynaklandıklarını düşünüyorlarsa bile bunu objektif olarak ülkemiz için görmeleri gerekir ve korkmadan, çekinmeden zaten de bu ülkede yaşayan birer vatandaş, toplumun birer parçası olarak belirtmeleri gerekmektedir.

Bunları defalarca altını çizerek söyleme gereği duyuyorum, çünkü ne yazıkki ülkemde şunu görmekteyimki; eğer bir kişinin oy verdiği-desteklediği parti ülkemiz için yanlış eylemlerde bulunuyorsa dahi, o tür kişiler buna adeta görmezden gelip, muhalefet ya da rakip başka bir partiyle adeta inatlaşırcasına bir yarışa girerek yaşananlara ülkemiz açısından değilde kendi partisi için bir yarar-zarar açısından bakmaktadırlar. Ve de maalesef şuanda bu türden parti holiganı kişilerin sayıları hiç de azmısanacak kadar değil. Buda şunu gösteriyorki artık ülkemizde insanlar, parti yöneticilerinin şovenizmci yapıları ve ülkemizin huzurunu kaçırtan sert yaylımcı uslüpları yüzünden birbirinden ayrıştırılıyor, ülkede kutuplaşmalar giderek artıyor, sonuçta halkımızdaki huzur ve güven hissi de gitgide bozuluyor.

Hepimiz biliriz ki israf haramdır değerli dostlar. Fakat ne yazıkki görüyoruz, ülkemizi yöneten siyasilerimiz yurtdışı gezilerine eşleri, çocukları tüm ailesiyle birlikte gidiyorlar herzaman. Ülkemizin o çok değerli parası su gibi akıyor. Devlet adamlarına, bakanlarına lüks makam araçları yenilenmekle kalmıyor sayıları katlanarak artıyor. Çankaya köşkü 2 yıldır bakımda, bir kişide çıkıp demiyorki ne oluyor böyle 2 yıldır neyin bakımıdır bu, neler yapılıyor? Çocukları yurtdışında en iyi eğitimleri alıyorlar, daha iş hayatına atılmadan hatırı sayılır bir servetle iş pozisyonları belli oluyor. Nedense iktidara geçmiş siyasetciler eskisinden çok daha zengin oluyorlar. Diğer yandan da işte görüyoruz 600 tl maaş için madende patlama sonucu vefat edenler, evlerinin ocakları sönen o aileler... Yine şehit olan askerlerimizden birisinin her ay alığı 130 tl maaşının 100 tl sini yurdumun yolu bile olmayan bir yerinde yokluk içinde bir gecekonduda yaşayan ailesine göndermesi... Bütün bunlar bir tezat oluşturmuyor mu?

İşte görüyoruz, halkın oylarıyla görev başına gelmiş, örnek olması gereken politikacılarımızın, yöneticilerimizin kamooyu önündeki konuşma üslubunu. Kendilerini örnek alan kitlelelerin önünde, taşıdıkları sosyal sorumluluk duygusundan eser bile kalmadan yaptıkları, tahrik edici, halkın huzurunu kaçırıcı, kendilerince belkide basit olan konuşmalarının ne boyutlara ulaşabileceğini öngörmeden yaptıkları pervasızca, sert demeçlere hepimiz hergün tanık olmaktayız. Bu ülkede zaten bin bir türlü zorlukla, geçim derdiyle yaşamaya çalışan insanlara, bir de birbirlerine nefretle bakmalarına neden olan konuşmalara neyazıkki son zamanlarda epeyce aşikar olduk. Hatta işte bunu da gördük sonunda, bu söylemlerinde artık küfürler de savurur oldular. Ve de üstelik daha sonradan bahane olarak bir de utanmadan Din' i alet etmeye yeltenişleri de ne yazıkki görüyoruz

Mesleklerini politika olarak seçmiş, bizleri yönetmek için kolları sıvamış, ve şuanda da memleketimizin yönetici kademelerinde oturmakta olan devlet yöneticilerimize büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Hele ülkemizin içerisinden geçtiği bu hassas dönemde bu sorumlulukları daha da artmaktadır. Kitlelere örnek olduklarını unutmadan söylemlerine aşırı duygusal yönler katmamalılar. Kendi çevrelerinin çıkarları uğruna bu ülkenin güzel insanlarına bir cehennem yaşatmaya kimsenin hakkı olamaz diye düşünüyorum. Devlet yöneticilerimiz ülkemizde yeni problemler üretmek yerine; ülkemizdeki en önemli problemler olan işsizliğe, geçim sıkıntısına, eğitime yönelik açılımlar üzerinde durmalı, bunun için harıl harıl çalışmalılar. İşte böyle bir siyasal düzenin en yakın gelecekte ülkemizde oluşmasını hayal ederek yazımı burada noktalıyorum.

Sevgiler, saygılar....

Emre1

 
Toplam blog
: 21
: 3107
Kayıt tarihi
: 21.05.09
 
 

İstanbul doğumluyum... İstanbul da yaşamaktayım... Tıp Fakültesi'ni yeni bitirdim-bitiricem sayıl..