Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '10

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Güzelyalı'nın güzelliği nerede ?

Güzelyalı'nın güzelliği nerede ?
 

Güzelyalı'da ana caddede çukurlara dikilmiş şişeler.


Kepez Liman'ı önünden geçen yola koyuldum.

Hep denizin kenarından gidiyorum.

Gemiler geçiyor boğazdan, tek tük.

Rüzgâr kuvvetli. Belki de gemiler, Ege’de demir atmıştır.

Dardanos’a doğru, dar bir yoldan gidiyorum.

Denize dönüp baktığımda, çöp çöp çöp.

Bir boşluk bulup durdum. Aracımdan indim.

Denizin kenarına gittim. Aklınıza gelebilecek her çeşit artık malzeme mevcut.

Çıplak bir adamı giydirecek kadar elbise bile var, çöplerin arasında.

Dardanos’a vardım.

Deniz kıyısına güzel evler yapılmış. Yeşillikler içinde.

Dardanos, Hektor’un dedesi olurmuş. Troialı yani. Yani Çanakkaleli.

*

Dardanos’dan sonra, ulaştığım yer “Güzelyalı.”

Güzelyalı’nın uzun bir caddesi var. Cadde bazı yerlerinde setlerle engellenmiş. Araçlar hızlı geçmesin diye. Bazı yerlerde de uzun bir halat çekilmiş. Araçların hızını kesmek için. Direksiyona geçinde, Dünya’yı biz yarattık diyen bir milletiz ya. Gaza basmayı marifet sayıyoruz ya. Gereksiz sürat yapmakla, bazılarının hayatını karartıyoruz ya. İşte böyle engellerle bize, dizgin vurmaya çalışıyorlar. Çalışsınlar, bize sökmez.

Hangi yolda bir engel görsem, orada yaşayan insanların kültürü hakkında hemen bilgi sahibi olurum. Ana caddenin bakımlı olması gerekir. Ben öyle düşünüyorum. Yaz mevsiminde nüfusu artan bir yer Güzelyalı. İç turizme hizmet veren bir yer. Yabancılarda geliyordur.

Güzelyalı’da bir cadde var. Caddenin her yanı delik deşik. Bir esnaf, dükkânının önündeki çukurlara pet kola şişelerini sokmuş. Sanki kola soğutuyor. Yok, kola şişesi ekmiş. Hasat edip köşeyi dönecek. Çiçek ekseydi, kesin kök atardı, çiçeklenirdi ana cadde.

Şişelerin fotoğrafını çektim. Adam koştu geldi.

“Fotoğraf çekmek, yasak hemşerim” diyecek zannettim.

Zira son zamanlarda, fotoğraf çektiğim her yerde beni sorguluyorlar. Kimisi ”yasak” diyor, başka bir şey demiyor.

Genç arkadaş, “şişeleri sadece siz fark ettiniz” dedi. Bana, “on üzerinden on verdiğini” söyledi. Sınıfı geçtik abicim.

Ben yola devam ediyorum.

Çıktım Güzelyalı’dan. Gidiyorum deniz kenarından. Gençlik kampını geçtim. Plaj olarak kullanılan denizin kıyısı, her yer çöp yığını. “Yaz bitti, Abbas gitti” demek ki.

“İntepe Belediyesi Sohbet Tesisleri” levhası karşıladı beni. Görüntü hiçte güzel değil. Giriş ücretli, iki buçuk lira. Neyin sohbeti yapılıyorsa?

Devam ediyorum, daracık yolda.

Çok ilginç bir levha.

“Karanlık Liman Evleri.”

Çok gizemli geldi bu isim bana. Girişin de bir levha. “Çıkmaz sokak girmeyiniz” gibi bir şey. Girmeyiz baba, merak etme. Karanlık yerde işimiz yok. Birde yazmışlar, ”24 saat kamera ile gözetleniyor.” Bu saçmalık her yerde var. Diyorlar ki, “gizli kamera var” gizli kamera varsa, niye tabela asıyorsun kardeş? Bırak gizli kalsın.

Gelen kötü niyetli kişi diyecek ki; ”Tamam, vazgeçtim kötülükten.” Yersen.

“Karanlık Liman Evleri” küçücük bir koyda oluşturulmuş. Bir gün, “Karanlık Liman’a” insek, bize bir bardak çay veren olur mu acaba?

Koyda balıkçı kayıkları da var, demirlemişler.

Sahi, “Karanlık Liman’da” adının tam tersi, aydınlık insanlarda var mıdır acaba?

Kesinlikle vardır.

*

Karanlık Liman’ı geçince yolun üstüne yeni evler yapmışlar. Yazlık.

Hiç beğenmedim hiç. Denize bakan yamaçları talan etmişler. Evler bir heyelanda akmasın diye, düzensizce beton dökmüşler. Her taraf beton olmuş. Yazık. Bin kere yazık.

Deniz çok temiz. Yerleşim yerlerinden uzaklaşınca, çöpler azalıyor. İnsanın olmadığı yerde her şey, çok doğal ve temiz. Ah insanoğlu ah!

İnsanlardan uzaklaşınca, doğa kendine geliyor.

Biz insanlar yaşadığımız çevrenin boğazını sıkmakta ne kadar ustayız. Anlıyorum, böylece.

Beton evler canımı sıktı.

Beton evleri geçince, bir tabela.

“Troya Tarihi Milli Parkı”

Diyorum ki, burası milli parksa, yapılaşma yasaktır. Hoşuma gidiyor.

İlerliyorum yolda. Tarihi hiçbir şey yok. Olsun.

Antik çağın egzotik meyvesi incir. Her yerde. Kuşlar incir ağaçlarının arasında. Mini mini kuşlar, güzel sesleriyle etrafı şenlendiriyorlar.

Küçük kuşlar yiyecek peşinde.

Karatavuklarda var, çığlık atarak kaçışıyorlar.

Denizin üstünde bir terslik var.

Denizde bir tek martı yok.

Çanakkale ve Kepez’de de martı yok.

Nereye gittiğini sorup öğrendim.

Martılar, Ezine çöplüğüne göç etmişler. Çöplükte sosyal konutları varmış. Boyunlarında çöp torbalarıyla kargo işi yapanlarda varmış. Evden eve yiyecek taşıyorlarmış. Çöplükteki bilgisayarlardan, pazarlama şirketi kurmuşlar.

Yoldan geçen bir kişi yok. Birisi geçti. Benden ateş istedi. Ne ateşi? Sigara içmeyende ateş mi olur?

Gittim, gittim. Şehitler Abidesi ile aynı hizaya geldim.

Yol bitti.

Döndüm geriye.

*

Güzelyalı’ya gelince bir gerçeği öğrendim. Şaşırdım kaldım.

Ben, Güzelyalı’nın belediye başkanı var biliyordum.

Dardanos’la birlikte bir belediye oluşturmuşlardır diyordum.

Öyle değilmiş.

“Güzelyalı ve Dardanos” Çanakkale Belediyesi’ne bağlıyıymış.

Hayda!

Eşekten düşmüş gibi oldum.

Arada Kepez var.

Bu nasıl iştir?

Güzelyalı’nın Çanakkale ile sınırı bile yok.

Bu nasıl planlamadır böyle?

Kumkale’de öyleymiş.

Vay be!

Şaşırdım ya!

Arada Kepez var, dedim.

Kepez’i atla, Çanakkale Belediyesi’ne ekleniver.

Olacak iş değil. Değil de. Olmuş kardeşim.

Burası Türkiye.

Bizde “dağ her zaman fare doğurur.”

Şaşırmamak lazım.

Bende dangalaklık edip, Güzelyalı’da belediye başkanı arıyorum.

Kimse duymasın. Yok, vallahi ben öyle birini aramadım.

Ben Güzelyalı’da, “Kanlıca Yoğurdu” aramıştım.

*

Güzelyalı’dan sonra sahil kesimi alabildiğince boş.

Binlerce yıldan beri boş. Niye acaba?

Niye buraları talan etmemiş insanlar?

Milli Park oluşunun etkisi var mıdır?

Ya da sürekli esen rüzgâr korumuş mu buraları?

İnsanlar kaçmış mı rüzgârdan?

*

Güzelyalı’nın güzelliği nerede?

Adında mı?

Doğasında mı?

Deniz kenarında oluşunda mı?

Orada yaşayan insanlarda mı?

Ağaçlarında mı, kuşlarında mı?

Yoksa yoldaki çukurlara sokulan kola şişelerinde mi?

Kesin, yaşanılan her yerin bir güzelliği var.

Hem de tükenmez bir güzelliği.

Biz insanlar var ya, biz insanlar.

Güzelliğin de, çirkinliğinde kaynağı biziz.

Ne zaman kendimize saygı duyacağız, o gün güzellikler bize geri dönecektir.

“İnsanlar layık oldukları yerde yaşarlar.”

Siz neye layıksanız, öyle yaşarsınız.

Adınızın, içinde “güzel” geçmesinin bir anlamı yok.

Adınız güzel olmuş, huyunuz kötüyse neye yarar.

Doğru yaşamayı bilenlere, ne mutlu.

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..