Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '08

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Güzergâhım sahil deniz güneş, doğa ve spor

Güzergâhım sahil deniz güneş, doğa ve spor
 

-Sahil yolu güzergâhım.
-Her sabah.
-Sahil yolunun tamda dibinden geçiyorum.
-Masmavi bir deniz.
-Tiril tiril bir hava.
-Ve insanlar, sahildeki kaldırımda yürüyorlar.
-Rengârenk spor kıyafetler içerisinde.
-Hızlı adımlarla.
-Hemen yanı başlarında deniz.
-Ve o denizin enfes kokusu.
-Ve o denizin nefis mavisi.
-Ve insanlar hemen yanıbaşındaki denizin dibinde ve tiril tiril bir gökyüzünün altında yürüyorlar.
-Güneş doğudan doğuyor.
-Ve güneye doğru dönüyor.
-Yavaş yavaş.
-Ve usulca.
-Ve insanlar güneşin gıdasını ve temiz havanın sonsuz berraklığını ruhlarında hissediyorlar.

* * * * *

-Antalya’nın Konyaaltısını çok severim.
-Ve hele hele sahiline biterim.
-İnsanlar hızlı adımlarla yürüyüş yapar Konyaaltı sahilinde.
-Ve her sabah.
-Her sabah Konyaaltı sahili cıvıl cıvıl olur.
-Adeta müthiş bir renk cünbüşüne dönüşür sahil.
-Ve insanlar hızlı adımlarla ve sanki bir yerlere yetişecekmişçesine yürür.

* * * * *

-Ne güzeldir bu mevsimlerde sahil.
-Kimi gençler gruplar halinde koşar sahilde.
-Tempolu.
-Sabah sporlarını yaparlar.
-Ama yüzlerce insan.
-Kimisi hızlı adımlarla yürür.
-Kimisi yavaş yavaş.
-Kimisi tempolu koşar.
-Kimisi plajda küçük, parlak deniz taşlarının üzerine uzanıp, güneşe yüzünü döner.
-Denizin o enfes kokusunu içine çeker.
-Denizin o enfes kokusu, insanın ciğerlerine değdiği anda, müthiş bir rahatlama hissine neden olur.
-Ve kimi insan, denizin seyrine dalmıştır.
-Kafelerde oturmuştur.
-Günlük gazetesi önündedir.
-Ara ara denizin seyrine dalıp gider.
-Ara ara önündeki gazeteye göz atar.
-Ve önündeki oval cam bardağından, çayını, tane tane yudumlar.

* * * * *

-Sabahları bir başkadır dedim ya Konyaaltı sahili.
-Ama bu mevsimlerde.
-Henüz deniz mevsimi açılmadı.
-Tek tük insanlar denize giriyor.
-Var ya bazı akıllılar!
-Ne kadarda güneş olsa.
-Ne kadarda hava tiril tiril olsa, yok efendim ben giremem denize bu mevsimlerde.
-Donarım falan sonra.
-Ama o birileri işte, yani o akıllı birileri, bir şekilde giriyor.
-Tek tük.
-Sırıtıyorlar.
-Girsinler efendim.
-Bir şey diyecek halim yok.
-Ama içim cız ediyor işte.
-Ne bileyim.
-Bakmayın siz havanın sıcak olduğuna.
-Gökyüzünün güneşe bezeli olduğuna.
-Yinede havalar serin.
-Serin serin esen esintide insanın alnını yalayıp geçiyor.

* * * * *

-Ne güzel bir şey.
-Sabahları spor yapmak.
-Sağlıklı yaşamın olmazsa olmazı.
-Ya yürüyeceksin.
-Ya da tempolu koşacaksın.
-Ve ömrüne bir on yıl daha katacaksın.
-Ve sağlıklı bir şekilde yaşayacaksın.
-Antalyalıların önemli bir bölümü bu durumu benimsemiş.
-Ve Antalyalıların o önemli bir bölümü, illede sağlıklı yaşayacağız diye mücadele ediyor.
-Ve yürüyüşünü ve koşusunu yaparken, muhtelif yere konan aletlerlede, sporlarına farklı bir aktivite katıyorlar.

* * * * *

-Neden acaba bilmiyorum ama.
-Ben spor yapan insanları çok seviyorum.
-Elimde olmayan bir şeyde o yüzden vurgu yaptım.
-Tabiki spor güzel bir şey.
-Ve spor yapan herkese ister istemez daha bir sempatiyle bakıyorum.
-Kimse yanlış anlamasın.
-Şimdi diyeceksinizki sen spor yapıyormusun.
-Yok be.
-Nerdeeeeeeeeee?
-Geçen sene bu mevsimlerde, akşamları üç arkadaş koşu yapmaya başladık.
-Bizimki ağır bir spor oldu.
-Her akşam saat 20.00’de güzergâhımıza gidiyorduk.
-Gece saat 23.00 gibi koşumuzu bitiriyorduk.
-Parkurumuz müthişti.
-Dağ yolu.
-Gidiş 5 km.
-Dönüş 5 km.
-Ettimi 10 km.
-Tamı tamına iki ay.
-Her akşam.
-Her akşam 10 km. koştuk.
-Ve doğanın içerisinde.
-Her yer çam ormanı.
-Çam kokusu müthiş.
-Gece.
-Tempolu.
-Arada yürüyüşe geçiyorduk.
-Çok yorulduğumuzda oturuyorduk bir kayanın üzerine.
-Ve Antalyayı tepeden seyrediyorduk.
-Laf aramızda, birkaç kezde köpek kovaladı.
-Tabanları bir yağlamışız.
-Sormayın gitsin.
-Neyse efendim.
-Sıcaklar bir bastırdı, pir bastırdı.
-Bırakmak zorunda kaldık.
-Bu sene lütfedip başlayamadık koşulara.
-İhmal işte.
-Ve sorumsuzluk.
-Sanki bir yerimiz eksilirdi kışın koşsaydık.
-Vaz geçtik koşudan.

* * * * *

-Antalya’nın Doyran denen bir köyü var.
-Merkeze bağlı bir köy.
-Bir tane gölet var dağların arasında.
-Doyranlılar yapmış.
-Sulama için.
-Adıda Doyran Göleti.
-Gölet ama, bir hayli büyük.
-Etrafı tepelerle çevrili.
-Tepeler tamamen çam ormanı.
-Bir güzel doğa harikası.
-Anlatılmaz.
-Doyran Göleti’nin düz bir yeri vardı.
-Zaman zaman orada koşardık.
-Akşamları kafamız eserdi, giderdik Doyran Göletinde koşmaya.
-Yine bir akşamdı.
-Bir arkadaşla Gölete gitmeyi kararlaştırdık.
-Her zaman koştuğumuz düz yerde koşacağız.
-Akıl bu ya.
-Nasıl olduysa arkadaşla kafa kafaya verdik ve gölün etrafını dolaşalım dedik.
-Tabi manzara uzaktan güzel.
-Bir başladık gölün etrafını yürümeye.
-O uzaktan görünen mükemmel manzara, yerini sarp kayalıklara ve sığ ağaçlara bırakmazmı.
-Ne yürünebiliyor.
-Ne gidebiliyorsunuz.
-Bir defa bulaştık işte.
-Ne yaparsınız.
-Akşam saat 18.00’da başlayan yürüyüş, gece saat 10.00’da bitti.
-Ve her yanımız çizilmiş.
-Yara bere içinde.
-Ne yürüyüştü ama.
-Tam bir hafta sonra, bizim yürüdüğümüz yerde, ayı çıkmış.
-Ve birilerini kovalamış.
-Köylüler öyle diyordu.
-Valla ucuz atlatmışız.
-Halimizi düşünüyorumda, kahkahalarla gülüyorum

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..