Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

16 Mayıs '07

 
Kategori
Güncel
 

Hâl..(2)

Hâl..(2)
 

-Mehmet amca tabiki söyleceğin çok şey var ve söylemelisin. Ülkemizin sorunu değil mi, kuşaklar arasında kopmaların uçurumların büyümesi? Yaşam konusunda bizden çok uzun zaman önce yollar kat etmiş insanların tecrübeleri, bilgileri bizleri yanılgılardan kurtaracak. Haksız mıyım?

-Yeğenim haklısın; haklısın emme, düzen eskisi gibi değil. Ne lafımız dinlenir oldu ne soran hâlimizi. Biz eskiden atamızı dinleridik. Sözünü söz belleridik. Şimdikilerin ya morallari bozuk yada "sen ne bilirsin" der gibi hareketleri var. Saygı galıg değil.

-Ben seni dinlerim de sayarım da Mehmet amca. Zaman gençleri de yaşlı yaptığında, çiğinlerine ağrı düştüğünde anlarlar. Seçimden konuşuyorduk, seçimler geliyor, ne diyorsun?

-Nağıl ne diyorum?

-Yani, kim kazanır?

(yüzündeki çatlamış toprak derisi sudaki ebruli çizgiler gibi hilâlleştiğinde gözleri çevreye savrularak gülümsüyordu)

-Başkan Buş.

-Anlamadım amca?

-Ee, sen sordung ben de söylüyom.(gülüşmeler)

-haa...

-Bak şimidi, delegeler seçmiyor mu bu adayları?

-Evet

-Delege dediğin adam kim?

-Senin benim gibi insanlar?

-Ben siyasetten hoşlanmam, sen hoşlanıg mı?

-Yani "o adamlar siyaseti seviyorlar, o yüzden delege oldular" mı demek istedin?

-Anladığın gadarsın. Şimdi, bu delegeler her seçim zamanı değere binerler. Aman aman, yanlarına gelip adam hesabına alanların sayısı belisiz olur. Yemekler, hediyeler, vaadler...bini bin para. Sonra adayların ayıklandığı seçim gelir. Sonuç en çok çalışan hangısıysa o çıkar, aday olur.

-Ee, mantıklı olan da bu değil mi?

-Hah, işte ne güzel deding, akla yatan bu. Peki benim adayım dürüst, çalışkan doğru bir adam diyelim.

-Sonra?

-Hangı parayıla gidip bulacak delegeleri de "bağa oy ver" deyecek?

-Hımm...

-Soğura bu adamlar birbirigini tanırlar. Sornacığıma aday seçilirler. Diyelim adam bir trilyon para harcadı, seçildi. Babasınıg hayrına mı harcadı bu parayı?

-Yani sen, Mehmet amca, diyorsun ki; meclise gidenler arasında yatırım amaçlı gidiverenler-gari- olabilir diyorsun.

-Hah şunu bileyding. Bunu adına da demokrasi derler.

-Başka bir yol olsa belki denenebilirdi. Ama en akla yatkın yöntem bu.

-Hayır var. Partiye vermeyeceng oyunu.

-Ya kime?

-Oy verdiğin adama bakacan. Kimmiş, halk ne diyor onun için, dürüst mü, akllı mı, meclise halka hizmet için mi gitmek istiyor. Bunlara bakacan.

-Zor iş be emmi

-Eee, sonura "yolsuzudu" derler, "hırsızıdı" derler, dövünürler. Bazı siyasetçiler siyasetin aşığıdır. Adamın elinden al siyaseti, cabcavlak (çıplak) kalıverir. Bu adam netsin şimdi? Tabi elinden gelen herşeyi yapacak ki siyasette kalsın. Onun gibi adamlarda çok tehlikelidir.

-Mehmet amca, anladığım kadarıyla iki tür insanın meclise gitmesi sakıncalı. Birincisi "Zübük" ekolünden olanlar, ikincisi de bu işi her koşulda kendi "aşkı" için kullananlar.

-Yani halkı düşünmeyenler. "Zübük" neci?

-Ha, zübük mü? Kemal Sunal'ın bir filmi vardı...

(yan masada kağıt oynayanlardan yirmili yaşlarda, arasıra söze giren bir genç, gülerek)

-Memed emmi Kemal Sunal'ı bilmez doktorum, ona sen Türkan Şoray de.

-Oğlum bak, deli Salih'in bende hatırı olmasa senin bacaklarını ortadan ayırır atıverirdim köpeklere!

-Mehmet amcayı sinirlendirmeyin. Nereden biliyorsunuz bilmediğini?

-Boşver yahu. Bunların topu...neyse. Tansiyonum çıkacak şimdi.

-Mehmet amca, Deli Salih kim?

-Bu gördüğün soysuzun dedesiydi.

(yan masadan kalkıp yanımıza oturdu genç)

-Ya emmi gızma, ver elini öpeyim.

-Bak yeğinim, ben sinirli adamım. Bağa öyle iğneli laf deme.

-Özür dilerim emmi, sen de bana durmadan laf gönderiyon, "yok gonuşurmuşum orda burda". Heç gördün mü bir yanlışımı?

-Eyi tamam. Bunun babasının dedesi benim babamın askerlik arkadaşıymış. Babam kırkında yokluktan öldü. Deli Salih yürekli, deli dolu, işinde gücünde bir adamıdı. Menderes yeni iktidara gelig o zamanlar, ben askerdeyidim. Gördüğün su kanallarını o zamanlar yaptılarıdı. İlçeye yeni bir müdür gelmiş, keşif için ovayı gezerimiş. Bizim muhtarı da almış yanına, köyü gezerleriken, muhtar, tarlada çift süren bizim deliyi görünce demişki, "sayın müdürüm, hordağa adam çok küfür eder, çok söver. Adı deli Salih. Müdür de sormuş, "nasıl küfreder?" diye. Muhtar da demişki, "ırmağın yamacından başlar sövmeye, gaveye kadar söve söve gider". Müdür meraklanmış, arabayı tarlanın öte yamacında durdurmuşlar, "çağır" demiş, "gelsin şu adam". Salih, öküzleri takmış önüne toprağılan boğuşuruken, "Salih, Salih!" diye çığırmışlar. Neyse fazla uzatmayayım, Salih öteden gelmiş. Bizim müdür nasıl sövdüğünü duyacak ya, demişki; "Salih efendi, sen çok küfür edermişsin, öyle mi?". Bizim Salih, "ederim" demiş, "sağa ne?" İkinci cihan harbinden kalma altlarında bir cip varımış, yanlarında da iki asker. Askerleri gösterip, "Salih" demiş, "şu askere bir sövde dinleyelim küfürünü". Salih bir an durmuş, sanki bir boğa gibi burnundan kükreyerek başlamış sövmeye;

U.. sizin işiniz gücünüz yok mu? a..a..s..lerim! Ne istersiniz mehmetçikten ha!, an..a...s..lerim! niye sövecem u..n mehmetçiğe!!!

Derken yerden goca bir daş almış bizim deli, muhtar müdürü cipe bindirdiği gibi oradan hızıla uzaklaşmışlar.

Kahkahalar sürerken;

-Yeğinim çay getir doktoruma, delinin torununa da....

Devam edeceğim...

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..