Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '07

 
Kategori
Tarih
 

H.Z Salih A.S

H.Z Salih A.S
 

Kur'an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri. Semud kavmine gönderilmiştir. Allah Teala onu, önceki peygamberlerin getirmiş olduğu tevhid dininden sapıp kendilerine ilahlar edinen. Semud kavmini uyarmak için bu kavme peygamber olarak göndermiştir. Ancak Semud kavmi, öteki azgın kavimlerde olduğu gibi onu dinlememişler ve eziyet ederek, yanlarından kovmuşlardır. Semud kavminin ileri gelenleri onunla alay ederek küçümsemeye çalışmış ve kendilerini tehdit ettiği azabın gelmesini istemişlerdir. Bunun üzerine Allah Teala, onları şiddetli bir şekilde cezalandırarak yok etmiştir. Salih (a.s)'in ve Semud kavminin kıssası sonraki nesillere ibret olsun diye Kur'an-ı Kerim'de yer almıştır.

Hz. Hûd'un vefatından sonra, Semud'un torunları Kuzey Arabistan bölgesine yerleştiler. Kendilerine köşkler, saraylar inşa ettiler. Taşları oydular, onlara yeni şekiller verdiler. Köşklerini ve saraylarım bu şekillerle süslediler.

Semud kavmi, tevhit inancını unutup Allah'a ortak koştular ve yapmış oldukları putlardan kendilerine tanrılar edindiler.

Bu kavmin ahlak ve fazilet bakımından en üstünü olan Salih'e kırk yaşına geldiği zaman peygamberlik görevi verildi.

Hz. Salih, kavmine gerçeği bildirdi. Onları doğru olan yola çağırdı. Tebliğde bulundu;
"Şüphesiz ben, size gönderilmiş emin bir peygamberim. Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Ben sizden tebliğim için bir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbine aittir" dedi. Salih aleyhisselam gerçekten saygı duyulacak bir insandı.

Semud Kavmi de Hz. Salih'i sever, sayardı. Salih, davetini açıkladıktan sonra durum değişti. Kavmi, Salih'e karşı cephe almaya başladı. Babalarının yanlış inançlarını sürdürmeyi tercih ettiler. "Babalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi yasaklıyor musun?" dediler.

Semud kavmi, kendi aralarından birisinin gerçeği haber vermesini kabullenemediler, "İçimizden bir insana mı uyalım?" dediler.
Kavmi, Hz. Salih'i suçlamaya başladı. Terbiyesizlik ettiler. Hz. Salih için "O, şımarık bir yalancıdır" dediler.

"Onlar yarın kıyamette şımarık ve yalancının kim olduğunu bilecekler. Ama iş işten geçmiş olacak. Onların yalvarıp yakarmaları kendilerine bir yarar sağlamayacaktır."

Semud kavmi, Hz. Salih'e engel olamayacaklarını anlayınca, onunla uğraşmaktan vazgeçtiler. Salih peygambere inanan müminleri yollarından döndürmeye çalıştılar. Allah'ın elçisini yapayalnız bırakmak istediler. Müminlere; "Salih'in, Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu gerçekten biliyor musunuz?" dediler.

O, gerçek iman mutluluğuna eren insanlar da "Biz, onunla gönderilen her şeye iman ederiz" dediler.

Hiç bir şüpheye yer vermeyen bu kayıtsız şartsız iman karşısında Semud kavmi'nin inkârcıları şaşkınlığa düştüler; "Sizin inandığınızı bir inkâr ederiz" diyerek vicdanlarını bir kez daha sattılar.

Bu inkârcılar, Hz. Salih'i bozgunculukla suçlarken halkı da inkâra zorladılar; "Yeryüzünü ıslah etmeyip bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dediler.

Hz. Salih sabretti. Ümitsizliğe kapılmadı. Gerçeğe yüz çeviren kavmini putlardan uzaklaştırmaya çalıştı. Onlara öğütlerde bulundu.

Semud kavmi'nin sapıkları Hz. Salih'e; "Eğer doğru söyleyenlerden isen bir mucize getir" dediler. Bu istekleri inanmaya yönelmelerinden değildi. Sapkınlıklarına yeni malzeme aramalarındandı.

İstedikleri mucize, dişi ve hamile bir deve idi. Allah, mucize olarak Semud kavmi'ne bu dişi deveyi verdi. Bu mucize karşısında bazıları iman ettiler, bazıları da inkârlarında direttiler. Allah elçisi hakkında "amma da sihirbazmış" demek alçaklığında bulundular.

Semud kavmi, bu kez de deveden rahatsız olmaya başladılar. Devenin fazla su içmesinden yakındılar. Yüce Allah suyu, deve ile Semud kavmi arasında paylaştırdı; "Suyu içme hakkı bir gün onun, bir gün de sizindir" buyurdu.
Deveyi her gördüklerinde müminlerin inancı yenileniyordu. Azgınların da kini artıyordu. Hz. Salih bu durumu biliyordu. Kavmini uyarıyordu; "Sakın ona fenalık ile dokunmayın. Eğer dokunursanız sizi büyük bir günün azabı yakalar" diyordu. Bu kavmin inkârcıları Salih'in sözlerini dinlemediler. Kendi aralarında Salih'i, müminleri ve dişi deveyi öldürmeyi kararlaştırdılar. Önce, mucize olarak gönderilen deveyi öldürdüler. Bu hareketleriyle Salih peygamberi ve müminleri yıldırmak, korkutmak istediler. İsyanlarını ve kinlerini kustular. "Ey Salih!" dediler. "Eğer sen gönderilmiş peygamber isen va'dettiğin azabı getir!" Allah Elçisi yılmadı. Bu azgınlar topluluğuna; Ey milletim!

Ben size Rabbimin risaletini tebliğ ettim, işe nasihat eyledim. Fakat siz, nasihat edenleri sevmezsiniz" dedi.

Hz. Salih, kavmine iyi muamelede bulundu. Yine kurtuluş yollarını gösterdi. Tövbe etmelerini öğütledi. "Ey kavmim" dedi. Niçin tövbeden evvel çabucak kötülüğü istiyorsunuz? Allah'tan mağfiretinizi istemeli değil miydiniz? Belki merhamet olunurdunuz."

Semud Kavmi bu sözlere kulaklarını tıkadılar. Biz, seninle ve seninle bulunanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık" dediler. Bela ve musibetlere sebep olarak Salih'le müminleri gösterdiler.

"O şehirde dokuz kişi vardı ki bunlar yeryüzünde fesat çıkarıyor iyilikte bulunmuyorlardı".

Deveyi öldürten bu adamlar, kötü arzularını devam ettirmek niyetindeydiler.
Bunların hepsi bir araya geldiler. "Gece baskını yapıp Salih'i ve ailesini öldürelim. Sonra velisine; biz o ailenin helakinde hazır değildik, gerçekten biz doğru söyleyenlerdeniz diyelim" dediler. Kendi aralarında bu karara vardılar.
Şanı Yüce Allah, bu olayı şöylece belirtiyor: "Onlar, bir hile düşündüler. Biz de onların haberleri olmadan hilelerini alt-üst ettik".

Salih peygambere münkirlerin bu hilesi haber verildi. O da ailesini ve müminleri yanına alarak bu şehri terk etti. Böylece hicret olayı da gerçekleşti.

Azgınlar, planlarını uygulamak için geceleyin Salih peygamberin evini kuşattılar. Evin içinde kimseyi bulamayınca şaşırıp kaldılar.

"Allah'ın azabı onları yakalayıverdi. Bunun üzerine şiddetli bir sarsıntı tuttu. Yurtlarında yüz üstü düşüp öyle kaldılar. "

Ne kadar inkârcı ve sapkın varsa hepsi de helak oldu. Şehir bir harabe haline dönüştü. Müminler bir müddet sonra bu harabe haline dönüşen şehre geldiler. Azgınlığın ve inkârcılığın kötü sonucunu seyrettiler. Mümin olduklarından dolayı Allah'a şükrettiler.

Salih peygamber müminlerle birlikte tekrar hicret ettikleri şehre döndüler. Allah Elçisi Salih (a.s), müminlere öğütlerde bulundu; onlara, Allah'a kul olmanın sevincini tattırdı.

Her peygamber gibi o da Rabbinin rahmetine kavuştu. Ölümsüzlük diyarına ulaştı.

(Allah, bu şekilde azap etmenin) akıbetinden korkacak değil ya!' (Şems suresi, 91/15) denilmektedir. Zira O, mülk sahibidir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder.

Netice: Bu ayetlerin ışığı altında görüyoruz ki, Hz. Salih (a.s)'in mağlup düşmeye yüz tuttuğu bir hengâmda ve sözünü dinletemediği bir pozisyonda, Allah (c.c) o kavmi helâk ediyor; ediyor ve yerin dibine geçiriyor. Zira Allah (c.c) bütün kâinatı ve hususen insanı, kendisini bilip tanısın diye yaratmıştır. Dünyanın varlık hikmeti budur. İnananlar mağlup duruma düşünce, bu hikmet sarsılır. Cenâb-ı Hakk da o devrin insanlarını sarsar, bazen de, yukarıdaki misallerde olduğu gibi yerle bir eder. Bu, hiçbir zaman değişmeyen ve değişmeyecek olan ilâhî bir kanundur.
Faydalandığım eserler: Kuran-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali
Saygılarımla.

 
Toplam blog
: 67
: 4037
Kayıt tarihi
: 24.04.07
 
 

17 Şubat 1986'da: Soğuk karlı bir Şubat gecesi Koca Karı olan ebenin ellerine ''bilim otoritelerinc..