Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '14

 
Kategori
Siyaset
 

Ha Ekmel Ha Tayyip

Ha Ekmel Ha Tayyip
 

Ha Hoca Ali Ha Ali Hoca


İçimde bir kuşku vardı hep. Ama konduramıyordum. "Dürüst, demokrat ve temiz bir insan... ABD emperyalizminin güdümünde olamaz." diye düşünüyordum. Ufak tefek hatalarını "beceriksizlik" olarak değerlendiriyordum. 
 
Hâlâ da öyle olmasını istiyorum doğrusu. Son hatası, yenilir yutulur cinsten değil aslında. Birazcık düşünen bir insan, böylesine büyük bir hataya düşmez. 
 
Neden söz ettiğimi anlamışsınızdır. Şu "çatı adayı" konusu... 
 
Kendi yazdığı "Yeni Yüzyılda İslam Dünyası" adlı kitabıyla Osmanlıcılığı belgelenen Ekmeleddin İhsanoğlu; Sosyal Demokrat(!) Kılıçdaroğlu'nun önerisiyle "çatı adayı" oldu. 
 
Adı geçen kitaptan bir alıntı yapayım:
 
"Gelişmiş, ‘mürekkep’ bir İmparatorluk dili olan, yüksek edebiyat ve bilim dili haline gelen Osmanlı Türkçesi’nde asırlardan beri kullanılan kelimeler ile Osmanlı Türklerinin kendi türettikleri kelimeler etnik tasfiyeye tâbi tutulmuştur. ‘Özgürlük’, ‘uygarlık’ ve ‘bağımsızlık’ gibi bize has, lengüistik bakımından hilkat garibeleri olan ve herhangi bir Türk lehçesinde olmadığı gibi onu türetenlerin kendilerine ait şahsî ve gayri ilmî anlayışları içinde uydurulan bu kelimeler, bugün Orta Asya ve Kafkasya Türklerinin kullandığı ‘hürriyet’, ‘medeniyet’ ve ‘istiklâl’ kelimelerinin yerini zorla almıştır. Osmanlı Türklerinin kullandığı kelimeler bugün Çin Seddi’nden Adriyatik Denizi’ne kadar hâlâ kullanılıyor ve üniversite profesörü ile dağ başındaki çoban tarafından anlaşılıyorsa bizim en azından dil konusunda Osmanlı mirasının bugün için değer ve geçerliliğini bir daha düşünmemiz gerekir."
 
Ekmel Bey’e göre Osmanlıca, “yüksek edebiyat ve bilim dili” imiş. Ve örnekleriyle anlattığına bakılırsa dağ başındaki çoban tarafından bile anlaşılıyormuş. Bu kadarla kalsa hadi neyse… 
 
Dahası var:  
 
“Osmanlı mirasının değer ve geçerliliğini, bir daha düşünmemiz” gerekirmiş. Yani “Osmanlı Türkçesi”ne dönmemiz gerektiğini savunuyor Ekmel Bey. 
 
Siz de bir karga kahkahası duydunuz mu? Ben duydum da… 
 
Arapçadan, Farsçadan alınıp Türkçeye eklenen sözcükleri benimsiyor ama Cumhuriyet Döneminde üretilen ve türetilen sözcükleri benimseyemiyor “zat-ı şahaneleri”. 
 
“Osmanlı Türkçesi” dediği şey neydi? 
 
Sözcükleriyle, tamlamalarıyla, ekleriyle, söylenişiyle Türkçeye oldukça yabancı olan iki dili; eğitim ve bilim dili olarak kabul etmiş Osmanlı. Türkçe sözcüklerin, Osmanlıca içerisindeki oranı –taş çatlasa- %25’i geçmez. Tamlamalar da ekler de Arapçadan, Farsçadan alınmış çoğunlukla. Kısacası Türkçenin dil yapısı, karman çorman edilmiş. Ne kök kalmış ne de ÇATI! Bu uydurma-toplama dile bir de ad bulunmuş. Osmanlıca… Halkın %90’a yakını “Osmanlıca” denen ucube dili anlamıyor. Anlamaması ise Osmanlı’nın işine geliyor üstelik. 
 
Osmanlı’nın; halkın kullandığı dili ve halk edebiyatını küçümsediğini hatta hor gördüğünü de aklımızdan çıkarmayalım.
 
***
 
Ekmel Bey; "Gelişmiş, ‘mürekkep’ bir İmparatorluk dili olan, yüksek edebiyat ve bilim dili haline gelen Osmanlı Türkçesi’nde asırlardan beri kullanılan kelimeler ile Osmanlı Türklerinin kendi türettikleri kelimeler etnik tasfiyeye tâbi tutulmuştur.” derken neyi anlatmak istiyor sizce? 
 
Türklerin, etnik bir kitle olduğunu vurgulamaktaki amacı nedir? Osmanlıcanın tasfiye edilmesi neden yaralıyor “Çatı Adayı”nı?  
 
Ekmel Bey’in düşüncesinin tersine; Dil Devriminden sonra, kanlanıp canlanmaya başlamış Türkçe. Bilim ve kültür de buna koşut olarak gelişmiş. Yazında(edebiyat) önemli atılımlar olmuş. Türkçe; bilim, eğitim ve yazın dili olma özelliğini kazanmış. Sözlüğümüzdeki Türkçe sözcüklerin oranı %70’leri aşmış. Dağdaki çoban da cumhurbaşkanı da aynı dili konuşuyor hemen hemen. Halk edebiyatı- seçkinler edebiyatı ayrımı kalkmış ortadan. Hâlâ eksikleri olsa da… 
 
Bu kazanımlara şaşı bakan Ekmel Bey; yeniden Osmanlıcaya dönülmesini istiyor. Osmanlı yazınını hortlatma düşleri kuruyor. Bu nedenle de Türkçeyi ve dil devrimini küçültmeye çalışıyor. “Uygarlık”, “özgürlük” ve “bağımsızlık” sözcüklerini örnek göstererek türetilen Türkçe sözcükleri “hilkat garibesi” olarak niteliyor. 
 
Evet, bu sözcükler; dil devriminden sonra, 1934-1935 yıllarında sözlüğümüze girmiş. 
 
“Bağımlılık” sözcüğünün kökü “bağ”dır. “-ım” eki ile “bağım” sözcüğü türetilmiştir. “Duy” kökünden “duyum”  sözcüğünün üretildiği gibi… “Bağım” sözcüğünden ise “-lı“ eki ile “bağımlı” sözcüğü; buna “-lık” eki getirilerek de “bağımlılık” sözcüğü türetilmiştir. 
 
“Uygarlık” ise Uygur Türklerinin, çağcıllarına göre daha gelişmiş bir yaşam biçimleri olduğu gerçeğinden hareketle, benzeştirilerek bulunmuş bir sözcüktür. 
 
“Özgürlük”, birleştirme yoluyla oluşturulmuştur. “Öz” ve “gür” sözcükleri birleştirilmiş; “özün gürleşmesi”, “özün sinmemesi” anlamı yüklenmiştir. 
 
Bunları; Osmanlı özlemiyle yanıp tutuşan bir bilim adamı(!)na anlatmak kolay değil elbette. Zaten bizim niyetimiz de ona anlatmak değil. Artık sosyal demokrat(!) Kılıçdaroğlu’na anlatmanın da bir anlamı kalmadı. 
 
“Öyleyse neden yazdın?” diyeceksiniz. 
 
Kime oy vereceğinizi bilmenizi; yağmurdan kaçarken doluya tutulmanızın olası olduğunu, aklınızın bir köşesine yazmanız gerektiğini anlatmak için… 
 
Umarım; yurdunu, koşulsuz seven bir cumhurbaşkanı adayı çıkar; biz de oyumuzu kirletmeden ve kirlenmeden kullanma şansını yakalarız. 
 
Yoksa…
 
Ha Hoca Ali ha Ali Hoca… 

Haydar Bibinoğlu
 
Toplam blog
: 71
: 774
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Emekli Öğretmenim. Anadolu Üniversitesi, AÖF, Eğitim Önlisans Programı mezunuyum. İlgi Alanım: Si..