Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ha Ganj ha Marmara, iki de alık...

Ha Ganj ha Marmara, iki de alık...
 

Deniz kurumuş be arkadaş!

Dört gün boyunca yaklaşık yirmi saat Mürefte iskelesinde, dalgalara, rüzgâra aldırmadan olta elimde nöbet tuttum ama nafile...

Hâsılat; üç tane bitli, kel izmarit...

Geçen yıl bu zamanlar kovalarla balık yakalıyorduk!

Palavrası boldur bu işin ya, hani lafın gelişi öyle denir, abartılır biraz; “ kovalarla!

<ı>Breh breh breh

Elimiz boş dönmezdik eve, hevesimiz kursağımızda kalmazdı onu söylemeye çalışıyorum...

Balığın olmayışını iskele müdavimleri değişik şekilde yorumluyor...

Deniz kirlendi” diyen de var... “ Alkarnalar canına okudu balığın, denizin dibini gündöndü tarlasına çevirdiler” diyen de...

Olaya iyimser yaklaşanlar da var;

Hava geç ısındı bu sene, balık kıyılamadı daha!

&&&

Geçen Pazar Silivri’den tekne ile açıldık!

Özür dilerim açılamadık!

Açılmaya niyetlendik, açılmak üzereyken sabahın altısında motor bozuldu...

Müfit’i motor niyetine kullanıp teknenin kıçına monte etmek vardı ya neyse!

Çay bahçesinde keyif çaylarımızı içerken sordum adama...

“ Kürek var mı teknede?”

“ Ne küreği oğlum sandal mı bu!”

Eskiden kayık niyetine küveti vardı bunun... Bir defa denize çıktık, kaldık...

Utana, sıkıla Mıstık’a telefon ettik de, geldi kurtardı çocuk...

O günden sonra tövbekâr oldum, tekne ile daha doğrusu Müfit’le denize çıkmadım...

Cumartesi gecesi Çamlık Et Lokantası’nda demlendik biraz, alkollü kafayla kandırdı bu beni...

Ayrılırken “sabah beş gibi gelip alırım seni” dedi...

Saate baktım <ı>hayatta uyanamaz bu hıyar diye geçirdim içimden “olur” dedim...

Dediği gibi, sabahın köründe dikildi adam kapıya...

Baktım kıvıramıyorum, giyinip indim aşağıya...

Marmaraereğlisi’nden kurt çıkarttık önce...

&&&

<ı>

<ı>Aklıma gelmişken televizyon muhabirlerine bir çağrıda bulunmak istiyorum; ne olur ya bir hafta sonu uykunuzdan feragat edin, buralara gelin, sabaha karşı plajları görüntüleyin...

<ı>Ganj nehri Hindistan’da neyse Marmara denizi burada o...

<ı>Battaniyesi ile uyuyan mı istersin, çarşafın altında elleri bacaklarının arasında çeneleri birbirine vuran mı? Çocuğunu emzireni mi, denize hacetini gidereni mi?

<ı>Sabahın altısında göbek atanı mı, mangal yakanı mı, beyaz külotu ile taşın üzerine oturup karısı tarafından başı sabunlananı mı?

<ı>Arabanın arka koltuğunda muradına ereni mi? Röntgene yatanı mı?

<ı>

&&&

Adam paraya kıymış, balıkçılık yapacağım diye bu defa sürat motoru almış...

Araba gibi bir şey... Direksiyonu bile var yahu...

Müfit arkadaş da bir afra bir tafra...

Havalar bin beş yüz...

Halatları çözer çözmez, bir pavyon kalkışı yaptı adam, arkamızda tsunami oldu...

Motorun horultusu yeri göğü inletiyor...

Ne yalan söyleyeyim benim de hoşuma gitti, ayağa kalktım, Titanic filmindeki gibi kolları açtım...

Limandan çıkmak üzereyken bir öksürük sesi geldi önce, horlama tırlamaya dönüştü... Motor bir daha öksürdü sonrası sessizlik...

“ Ne oldu be Müfit?”

“ Pislik takıldı herhalde!”

“ Ne yapacağız?”

“ Bilmem!”

“ Sen bilmezsen kim bilecek oğlum!”

Kaldık liman girişinde, insanlar balık tuttuğumuzu zannetsin diye çapa attık...

Pazar sabahı, kimi ararsın da <ı>gel kurtar bizi dersin... Beklemeye başladık öyle...

Bir saat geçti, iki saat geçti, cayır cayır yanıyoruz güneşin altında üç saat...

Dayanamadı Müfit, Faruk amcayı aradı...

Faruk amca bakkal, oğlu Mustafa arkadaşımız...

Ses tonunu duymanız lazımdı...

Bir insan bu kadar mı kibar olur arkadaş!

“ Faruk amca günaydın, Müfit ben... Kusura bakma rahatsız ettim, denizde kaldıkta biz... Uzakta değil liman girişinde, Mustafa dükkânda mı?”

Yokmuş...

Mustafa’yı neden cep telefonundan aramadı diye meraklandınız değil mi?

Ben de meraklandım, hala da o sorunun cevabını bulamadım...

Mustafa’nın ev telefonunu aldı...

Aradı...

Mustafa’nın eşi çıktı...

“Gamze, Mustafa’yı uyandırabilecek misin? Denizde kaldık da biz...”

Mustafa ne yapacaksa bize?

Speakerı açtı bu defa konuşulanları ben de duyuyorum...

“ Mustafacığım günaydın.”

“ Ne oldu lan sabah sabah?”

“ Denizde kaldık da biz, liman girişinde...”

“ Kim var yanında?”

“ Ali var... Duyuyor şimdi seni?”

“ Aliiii, akıllanmayacak mısın oğlum sen? Çıkılır mı bu adamla denize?”

“ Çıkılmaz da, yaptık bir hata!”

“ Arkadaş öğlene kadar kimseyi bulamam ben, hakkınızı helal edin, gözünüz arkada kalmasın, geride kalanlara sahip çıkarım ben...”

Arkadaş dediğin böyle olacak işte! Vefalı adam.

“ Sağ ol Mustafa!”

Kapattık telefonu beklemeye başladık...

&&&

Müfit arkadaşta boy iki metre, kilo 120...İri kıyım bir adam...

Teknede bir odun var...

Bir oduna bakıyorum bir Müfit’e...

Tam dalayım şuna kafayı gözü patlatayım diye geçirirken aklımdan, şeytana uymak üzereyken...

Bir balıkçı teknesi gördüm ufukta, ayağa kalkıp iki kolumu sallamaya başladım...

Kurtulduk sonra...

&&&

Kurudu deniz kurudu...

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..