Star TV'nin Çarkıfelek'i, Kanal D'nin İrem Derici ile Eğlenmene Bak'ı, Fox TV'nin Gönder Gitsin'i ve İlk Buluşma'sı...

Dört yeni program.

Her biri dün akşam ilk bölümleriyle ekrana geldi.

Survivor'ın son bulması ve dizilerin final yapmasıyla, yayına giren bu dört program ile anlamış bulunuyorum ki,

Dün akşam itibariyle en büyük eğlencesi televizyon olan geniş bir kitlenin elinden, en sevdiği oyuncağı alınmış durumda.

Zira kanallar, konu programlar olunca derslerine pek de iyi çalışmamış gibi.

Çarkıfelek ile başlayalım.

Bildiğimiz Çarkıfelek.

Bildiğimiz Mehmet Ali Erbil.

Bildiğimiz laubali diyaloglar.

Ne denilebilir ki?

Bunca yıllın üzerine, Çarkıfelek ve Mehmet Ali Erbil deyince farklı bir şeyle karşılaşmayı zaten beklemiyordum.

Ancak izlerken, Mehmet Ali Erbil'e Türk Malı'nda oynaması için, Star TV'nin bu programı tekrardan yaptığı fikrine kapıldım.

Genelde sistem böyle çalışır.

Mesela şu an herkes hangi projeyi kapmaya çalışıyor?

Gülse Birsel'in yazdığı sit-com'u.

Emin olun, o proje hangi kanala giderse, yapımcı BKM aynı kanala başka projeler de yapacaktır.

Bir nevi "bak ben sana herkesin istediği projeyi verdim, o zaman sen de bunu alacaksın" muhabbeti.

Dolayısıyla Çarkıfelek mevzusunun da bu şekilde hayata geçtiğini düşünüyorum.

Zira Mehmet Ali Erbil'in Türk Malı'nı, hele hele de aslında Şafak Sezer'in başrol olduğu bir işi kabul etmesi, bence ütopya.

Okan Bayülgen'in programına katılacakken, ismi birinci sırada anons edilmedi diye, son dakika programa katılmaktan vazgeçen bir isimden bahsediyoruz.

Ayrıca milattan önceki yıllardan kalan, bir kaç kez tekrarlanması sonucunda tutmadığı ispatlanmış bir programı, Star TV  niye tekrardan yapmak istesin ki?

Heyecansız Yarışma, Gönder Gitsin

Timur Acar'ın sunduğu, Fox TV'nin yeni yarışma programı, Gönder Gitsin, bence bir eğlence programı değil.

Aslında tam anlamıyla da bir bilgi yarışması da değil.

Açıkçası sorun da burada, adını  koyamıyorum.

Zira arada derede bir durumu var.

Bu tip programlar; yarışmacılar kadar ekran karşısındaki izleyicilerin sorulara cevap bulma çabasından da beslenir.

Ancak Gönder Gitsin'de hiç öyle bir durum yok.

Öncelikle ekrana verilen dört resmin, birçoğunu algılamakta çok zorlandım.

Mesela galiba ikinci soruydu, verilen resmin hurda haline gelmiş araba resmi olduğunu anlamam için, yarışmacıların söylemesi gerekti.

Oysa yarışma tamamen resimler ve resimlerin çağrıştırdığı şeyler üzerinden yürüyor.

Mesela aşağıdakilerden hangisi bir patates yemeğidir sorusunda; hurda arabalar, patatesin ezilmesini çağrıştırarak püre anlamına geliyordu.

Kısacası resimler üzerinden yürüyen bir yarışmada, resmin ekran önündekiler içinde algılanabilir olmaması mümkün mü?

Demek mümkünmüş.

Bu arada yarışmanın genel olarak enerjisi de yok.

Ne kim bir milyon ister gibi ağır,

Ne de hızlı.

Ağır aksak, gideyim mi kalayım mı arasında, sürüncemede bırakan bir enerjisi var.

Sonuç olarak Gönder Gitsin, bence doğru bir proje değil.

İlk Buluşma'yı Niye İzleyelim?

Program esnasında sunan oyuncu arkadaşların, çok eğlendikleri belliydi.

Ancak onlar ne kadar eğlendiyse, ben o kadar sıkıldım.

Aslında kendimi zorlayarak izledim de denilebilir.

Zamanında yayınlanan Şanslı Masa'dan bir adım öteye gitmişler mi?

Hayır.

Sen 2011 yılının programı al, 2017 yılında Fox TV'nin ekranına koy.

Aradan geçmiş altı yıl, o zaman da aslında tutmamış bir programdan ne beklendi de tekrar ekrana getirildi?

O zaman tutmamıştı, aradan altı yıl geçti, insanlar değişti, ya tutarsa dedik denedik cevabı,  aklıma gelen tek mantıklı seçenek.

Bir çocuğun garsona yüzüğünü öptürmesi, sonra masadaki diğer insanların da o yüzüğü takmak zorunda kalıp, onlarında yüzüğünün öptürülmesi falan, bana çok yapay geldi.

Yarışmacılardan biri küfür eder, internette program sansürsüz verilir,

Belki biri sinirlerine hakim olamaz, Allah ne verdiyse oyunun içinde olanlara girişir,

Bir iki haber olur, biraz internette izlenir, o kadar.

Bu halinin kanala faydası var mı?

Yok...

E o zaman "niye" diye sorarlar adama.

Ve İrem Derici İle Eğlenmene Bak

Ne yalan söyleyeyim İrem Derici'nin performansı beni şaşırttı.

Hani televizyonda ilk kez program yapan birinden beklenenden çok daha üst seviyede bir performans sergiledi.

Kusursuz muydu?

Tabi ki hayır.

Arada programı yönettiğini unuttu, bir notada benden olsun ben sunucu değil miyim deyip, kendi kendine yarışmayı baltaladığı da oldu.

Sohbette iyiydi, yarışmayı yönetmek de biraz zayıf kaldı demek aslında İrem Derici için en doğrusu.

Hatta yarışmayı, bence yarışmacılar yönetti.

Dolayısıyla da biraz kontrolsüz ve gürültülü bir program oldu.

Konuklar kesinlikle yanlıştı.

Sinan Akçıl, saçma sapan ortalıkta dolaştı.

Davranışlarında bir gariplik mi var, doğal hali mi bu anlamadım.

Üzgünüm ama Sera Tokdemir ve Ferah Zeydan ilk bölüm için doğru konuklar değildi.

Eğer bu isimleri okurken kim bunlar diyorsanız, bir programın seyirci ile ilk kontağı kurduğu birinci bölüm için yanlış konuk demektir.

Sonuç olarak  İrem Derici ile Eğlenmene Bak programında strateji hatası yapıldığını düşünüyorum.

Gelelim dört programla ilgili ortak fikrime;

Bu programların prime time gibi, bir televizyonun en çok para getiren, altın saatleri için uygun olduklarını düşünmüyorum.

Her birinin yeri, belki haber önü olabilir.

Zira bu saat dilimleri, dört program için de, bir iki değil, üç dört benden büyük.

Ancak bu durumda da İrem Derici ve Mehmet Ali Erbil'in bütçelerini, haber önü saatleri karşılayamıyor olabilir.

Demem o ki, hadi başlasın artık şu yeni diziler.

Tanışalım yeni karakterlerle, yeni hikayelerle.

Bana da yazacak bol bol malzeme çıksın