Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ocak '10

 
Kategori
Güncel
 

Haberiniz ola! Katillere her şey bedava!

Haberiniz ola! Katillere her şey bedava!
 

Papa ve Ağca


Acaba hangi katil, hapisten çıkarken davul zurnayla ve alkışlarla karşılanmıştır ve işlediği cinayet sayesinde 100 araçlık bir konvoyla takip edilme onuruna (!) erişmiştir? Kaç katile mahkûmiyetinin ardından, beş yıldızlı bir otelde geceleme imkânı sunulmuştur?... Bilmiyorum.

Belki, üst düzey mafya üyelerine ya da buna mümasil bazı kirli adamlara... da Ağca da kim?

Mafya babası değil, aşiret mensubu değil, zengin bir işadamının oğlu da değil! Sıradan, garip ve fakir bir aile çocuğu! Peki bu değirmenin suyu nereden geliyor? Bu abartılı ve ahlâk dışı töreni kim düzenliyor veya kim finanse ediyor?

Acaba bu memlekette ünlü olmak, kaliteli bir hayat sürmek, lüks otellerde konaklamak, pahalı araçlara binmek için katil mi olmak gerekiyor? O zaman edebiyle, namusuyla, onuruyla, emeğiyle, alın teriyle hayata tutunmaya çalışanlara söyleyelim de kendilerini boşuna yormasınlar. Önemli birinin ocağını söndürsünler ve hayal ettiklerine ulaşsınlar! Her şey ne kadar da kolaymış Ya Rabbim! Kırk yıl, boşu boşuna ömür tüketmişiz.

Örnekte görüldüğü gibi, bundan böyle gençlerimizin, "okuyup adam olayım" diye uğraşması gerekmiyor. Artık şöhretin yolu üniversiteden geçmiyor. Öldürmekten geçiyor. Kaç üniversite mezunu Ağca kadar meşhur olmuştur ki? Baksanıza, Holywood bile starlarını katillerin arasından seçiyor. Duyduğum kadarıyla Ağca'ya milyonluk tekliflerde bulunmuş.

Bu olay aklıma, başrollerini Robert De Niro ile Edward Burns'ün oynadığı "15 Minutes" (Onbeş Dakika) adlı bir filmi getirdi. Amerika'ya gelen iki Doğu Avrupalı adam, Newyork'ta seri cinayetler işlemeye başlıyorlar.

Polis yakalamak, medya da haber yapmak için katillerin peşine düşüyor. Sonunda caniler, medyanın reyting kaygısı, halkın da abuk ve anlamsız ilgisi sayesinde meşhur oluyorlar. Kendilerine milyon dolarlık film ve kitap teklifleri geliyor. Avukatı da, aklımda yanlış kalmadıysa, konuya aracılık yapıyor.

O anda, ahlaksızlığın zirvesi sayabileceğim bu anlayış mantığıma ters gelmişti. Bu yüzden bir avukatın, bir katilin cinayetlerini kitaplaştırma karşılığında kazanacağı paradan pay istemesinin, ancak filmlerde olabileceğini düşünmüştüm.

Fakat Ağca sebebiyle dinlediklerim maalesef, bu işin gerçek hayatta da olabileceğini gösterdi. Avukatlarından biri, otel parasını kendisinin veya kendilerinin ödediğini söyledi. Halbuki avukatlık ta diğer meslekler gibi bir geçim kapısıdır. Gerçek şu ki, avukatlar müvekkillerine para ödemezler. Aksine onları savunur ve karşılığında paralarını alırlar. Fakat burada tersini, yani alması gerekenin verdiğini görüyoruz.

Gariptir, konu ettiğim filmle gerçek hayat, işte tam da bu noktada birleşiyor. Avukatı, alacaklı olduğu müvekkiline maddi destekte bulunuyor. Demek ki, Ağca'nın ulaştığı kirli şöhretten kazanacağı paradan pay almayı umuyor. Eğer durum gerçekten böyleyse, hukuk tahsili yapmış bir insanın ahlâki durumu tartışmalı hale geliyor demektir.

O zaman biz ahlâk, edep, namus, dürüstlük ve erdem adına neyi savunacağız? Etik değerleri herkesten fazla önemsemesi gereken bir hukukçu böyle yaptığında haktan, adaletten ve demokrasiden yana olduğunu söyleyen diğer insanlara nasıl güveneceğiz? Doğrusu buna, makul bir cevap bulamıyorum.

Ancak, ülkenin en yüksek mahkemesi, yetkisini alenen aşarak Anayasa değişikliklerini esastan iptal edebiliyorsa, cumhuriyet tarihi boyunca hiç uygulanmamış 3/2 (367) oranının cumhurbaşkanı seçimi için gerekli olduğuna karar verebiliyorsa, bu avukatı mazur bile görebiliriz. Çünkü o en azından, toplumun hayatını etkileyecek bir karar merciinde bulunmuyor.

İsterseniz bütün bunları M.Ali Ağca'nın gazetecilere dağıttığı İngilizce metnin türkçesini okuyarak anlamlandırabilirsiniz. Okuyunuz:

''Sonsuz güç sahibi Allah'ın adıyla! Tanrı'nın ilahi mesajını ilân ediyorum''

''Madde 1: Tanrı sonsuza dek, tek ve benzersizdir. Tanrı sonsuza dek bütündür. Teslis (Üçleme) diye bir şey yoktur.

Maadde 2: Ben Tanrı değilim. Ben Tanrı'nın oğlu değilim. Ben ebedi Mesihim, yani ete kemiğe bürünmüş ve yeniden doğmuş aynı ilahi söz. Ben tüm evrende Tanrı'nın ebedi yüksek hizmetkarıyım. Teslis (Üçleme) diye bir şey yoktur.

Madde3: Ve Kutsal Ruh (Ruhül Kudüs) Tanrı'nın yarattığı bir melekten başka bir şey değildir. Teslis diye bir şey yoktur.

Madde 4: Dünyanın sonunun geldiğini ilan ediyorum. Tüm dünya bu yüzyıl içinde yok olacak. Her bir insan bu yüzyıl içinde ölecek.

Madde 5: İncil hata ile doludur. Mükemmel İncil'i ben yazacağım. Ebedi Mesih Mehmet Ali Ağca''

Okudunuz mu?

Yukarıdakine benzer taktikleri sayesinde 30 yıldır sırrını korumayı başaran ve "anti sosyal kişilik bozukluğu teşhisine" hak kazanarak askerlikten bile yırtan akıllı bir adamla karşı karşıya iseniz, onun (dün ve bugün) tek başına olmadığını da bilmelisiniz vesselâm!

Resim: Radikal.com

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..