Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '18

 
Kategori
TV Programları
 

Haberler

Haberler
 

Benim gibi yarım asırlıklar, haber saatinde ekran başına geçmeden duramayız. Öyle pek fazla seçeneğimiz yok. Belli başlı kanallarda bir iki haber bülteni programı vardır, memleketin çoğunluğunca izlenen. Belki Ahmet Hakan, Fatih Portakal… ve şu an anımsamamaktan üzüntü duymadığım bir iki kişi daha…

Siyah beyaz televizyonlu günlerimizi özlüyoruz. O günleri özlemle anmamızın nedeni elbet sevdiğimiz ekran yüzleriydi. Bunlardan biri de Tuna HUŞ’tu. Bugün kaybettik.

Önceleri haftada 4 gün televizyon yayını vardı. Akşam 7 – 11 arasıydı. Bazan biraz daha geç saatlere sarkardı.

Büyüklerimiz haber saatlerini iple çekerdi.

Bahçeli gecekondular dönemiydi… Komşuluk günleriydi… Mahalle çocukluğu, arkadaşlığı çağlarımızdı.

Bizim televizyonumuz yoktu. Televizyonu olan komşulara giderdik. Büyükler sedirleri doldururdu. Çocuklar iğne atsan yere düşmez misali kilim üzerine dizilir sessizce izlerdik. Ekranda ne olursa olsun… Haberler dahil. Saniye sektirmezdik. Bir an olsun kaçırmamalıydık zira bir daha gelip izleyebilmek için evden izin koparmak zordu.

Hele o Salı akşamları. Türk filmleri olurdu o günler. Film ne olursa olsun, televizyonu olan evlerde adım atacak yer bulunmaz, televizyonu olmayan evlerde de o saat kimse kalmazdı.

Ve haberlerin değişmez yüzlerinden biriydi Tuna Huş…

Siyah beyaz ekranda her an kravatlı takım elbiseliydi. Saçları özenle taralı ve yüzünde bir tatlı tebessüm olurdu.

İzleyerek büyüdük.

Haber programları en ciddi yayın anlarıydı.

O anlar gerçekten ciddiydi. Tek kanallı ve hatta 12 Eylül döneminin tek sesli koşullarında dahi haber saatinin iple çekilmesinde, haber sunucularının ve elbet Tuna Huş’un güven veren, abartıdan ve gösterişten  uzak, ciddi, tereddütlere fırsat vermeyen “doğru haber” algısı asla sarsılmayan imajları başlıca etkenlerdi.

Tuna Huş’u bugün kaybettik. Güzel anılarımızdandı. Çok üzüldüm.

Üzüntümü katlayan ise bugün televizyon habercilerinin sergilediği acıklı tabloydu.

Çocukluklarımızdan alışkanlığımız olan saatlerde haber izlemek üzere ekran başına geçtiğimizde çok fazla seçeneğimiz yok. Karşımızda ya Ahmet Hakan, ya Fatih Portakal…

Yaklaşık bir saat ekranda kalıyorlar. Sundukları haberleri Tuna Huş’un önüne koyacak olsanız 10 dakika sürmez. Ama, beyler on dakika sürmeyecek haber sunumu için tam bir saat ekranda kalıyorlar… Her haberden önce, haberden sonra, haberin ortasında, yerli yersiz, gerekli gereksiz konuşmaya başlıyorlar, bizlerle birlikte izledikleri sunum üzerine ahkam kesiyorlar, boş gevezelik yapıyorlar, açıklama, tercüme yapıyorlar, tekrar yapıyorlar, kendi kendilerine akıl vermeler, alaya almalar, beğendirmeye çalışmalar… aklınıza ne gelse onu yapıyorlar

Yanlı, yalan yanlış, yarım yamalak, yalap şalap habercilik yapmaları yetmezmiş gibi bir de ekran başındakileri çatlatırcasına boş konuşmalar yapıyorlar…

Diyeceksiniz ki, “izleme kardeşim”…

Haber izlemek en büyük sosyal ihtiyaç. Haber izlemek zorundayım. Zorunda olmadığım şey, bu kişilerin yerli yersiz, gerekli gereksiz ukalalıklarına, çok bilmişliklerine katlanmak…

Az konuşun kardeşim. Siz haber sunucususunuz. Beyin yıkayıcısı değil. Bu kadar basit. Her sunduğunuz haber üzerine uzun izahatlara girişmenize ihtiyaç yok…

Ve bıktırıyorlar… Nefret ettiriyorlar.

Bugün Tuna Huş’u kaybettik. Çok üzüldük. Birinci üzüntü kaynağımız, anılarımızı süsleyen bir değerimizi yitirişimize… Diğeri de, “habercilik” olgusunun artık tamamen bitişine… Ahmet Hakan, Fatih Portakal gibi ekran yüzlerinin her akşam her akşam hadlerini aşmalarına katlanmak zorunda kalışımızın acı gerçeğine…

Işıklar içinde yat sevgili Tuna Huş…

 

Kenan IŞIK

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..