Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '07

 
Kategori
Mizah
 

Haçça Hala-2

Haçça Hala-2
 

Köyde kış çok şiddetli olurdu, düz ovada kışın sert rüzgar sesi, özellikle geceleri çok ürkütücüydü. Kar yağmaya başladığında, arkadaşım Ayşe ile çok korkar, komşumuzun kızı Hanife'yi çağırırdık geceleri. Sağolsunlar, bizi hiç kırmazlardı. Hanife 17 yaşında, cin gibi zeki bir kızdı. Çoğu gece, elektrik olmazdı. Biz de oturur sohbet ederdik, ben bağlama çalardım, türküler söylerdik.

Haçça Halam, arada bir oturmaya gelirdi yine. Onu çok seviyordum, Ayşe bir misafir gelince hemen ortalığı düzeltir, eleştirilmekten hoşlanmazdı. Ben de, tam aksine dünyanın en rahat insanıyımdır. Haçça hala, Ayşe'nin bu ortalık düzeltme çabalarına özenle bakar, bana öğüt verirdi: -Sırıık, sırık! Bu Anşe hanım olmasa, senin hiç hayrın yok. Bak ne keleş deşiriyor evini, kalk sen de iş yap.Vallaha kimse almıyacak seni! (Kadının içine doğmuş, kimse almadı beni çok şükür) Ayşe:-Bunu millet alıp da, başına bela mı etsin Hatice teyze? Bak şu çoraplarına, biri pencerenin önünde, öbürü trabzanın başında! diye iyice gaz verirdi.

Bu beni kimsenin almayacak olması, ne mühim bir meseleymiş yahu! Hayatım boyunca, kimsenin almaması için elimden geleni yaptım, gene peşimde çok koştular. Valla bu erkek milleti bi tuhaf. Güzel, alımlı, becerikli kızların yüzüne bakmazlar. Benim hiç o taraklarda bezim olmaz, önüne gelen sevdalanırdı. Valla, her şey tersine bu dünyada.

İlçede bi giyim mağazası vardı, Ayşe ile köye gideceğimiz zaman, minibüs beklerken gidip o dükkanda otururduk. Sahibinin adını unuttum şimdi, o da bana aşıktı. Nedeni de, bir gün gittik oturduk. Ayşe, bir yere gitti. Biz sohbet ediyoruz, ben öyle laf arasında: -ya ..... sen ne iyi kalpli bir insansın, valla ben seni çok seviyorum! dedim. Arkadaş, demez olaydım. Ondan sonra, bu çocuğun bana tavırları değişsin mi? Bi hareketler, şekiller yapıyor. Oflamalar filan. Bir gün gittim, oğlum derdin ne senin? dedim. Valla, n'olur kızma da, ben sana aşık oldum!

Hayatımda hiç bir kadın bana, senin gibi beni sevdiğini söylemedi! A, aaa! Yazık, ağladı ağlayacak. Artık, konuşa-konuşa onu ikna etmiştim. Ondan sonra, çok iyi iki arkadaş olmuştuk. Şimdi düşünüyorum da, hani sevgili Sezen Aksu'nun bir şarkısı var: Mektepli sevgililerdik" O şarkıdaki gibi, aşk tertemizdi bizim zamanımızda.. Şimdi, maaşallah birinci gün merhaba, ertesi gün ya nikah, ya ayrılık! Bu nasıl bir süratmiş, anlayamadım ben..

Bu konu nerden çıktı şimdi, bunlar ince mevzular, boşverelim. Ben yine Haçça halama döneyim iyisi mi..

Ayşe ile ben öğleciyiz, saat 9-10 gibi kalkıyoruz. Kahvaltı yap hazırlan okula ancak yetişiyoruz. Çünki okul ta tepede, epey uzak. Bir kış günü, yeni uyandık. Kapı hızlı-hızlı çalıyor, gittim açtım. Haçça halaydı gelen. Yahu kadın, sabahın köründe kar lapa-lapa yağıyor, bu ne sevgi ah!yani kardeşim ya. Neyse, buyur gel deyip aldım içeri. Ayşe, yine mi der gibi baktı ama naapsın? Bu akıllım geçti oturdu: -Gız Sırıık, ben sana gene bir işe geldim! deyip koynundan bir defter çıkardı. Baktım eski bol sayfalı nüfus kağıdı.: -N'olacak bu Haçça hala? dedim. Yahu bir insan bu kadar sevimli, bu kadar şeker olabilir mi? O saf, tertemiz gözleriyle baktı: -Ah yavrım, ben bakıyom herkeşin gafa kaadinde foturafı var, benim yok. N'oolur bi dene benim foturafımı çeksen de, şuruya yapışdırsak? Aynen böyle, Allahım! Kadın zorla aranıyor, benden günah gitti. Tamam çekiyim, ama biraz işim var sen şuraya uzan, ben işim bitince çekerim! dedim. Ayşe, bizim fotoğraf makinemiz yok ki.. diyecekken, benim kaş işaretimle sustu. Bu garibim, sedire uzandı. Sıcacık sobanın karşısında uyudu, kaldı. Gittim, bizim makyaj sepetini karıştırdım. İçinden, sakızlardan çıkan artist fotoğrafları vardı o zamanlar. Türkan Şoray'ın bir resmini buldum. Ayşe gülmekten çatlayacak nerdeyse. Yapma, günah! diyor. Usulca nüfus kağıdına iğneledim. Yarım saat sonra uyandırdım bunu: -Kalk, çektim fotoğrafını!dedim. Bu uyandı, aldı şöyle inceledi, baktı: -Git doğuz Sırık, bu ben değelim!dedi. Aa, hayret aklı çalıştı mı nedir? :-Niye gız, çektim işte! dedim. Gayet ciddi:-E, hani gafamda dülbendim? Allahım, gülmemek için dişimi sıktım: - Canım uzanınca kafandan sıyrıldı, ben de çektim!dedim. Sevindi, bi daha baktı: -Nası gözelim değel mi Sırık? Allahım, yiyicem ben bunu ya, nası bi tatlılık öyle.: -Ayşe, her zamanki gibi gülme kriziyle dışarı kaçtı.: -Vallaha Haçça hala, kimbilir gençliğin neydi? dedim. Canım ya, aldı nüfus kağıdını, sevine-sevine çıktı. 10-15 dakika sonra dışardan gelen sesleri merak edip, pencereye baktım ki: Sokağın ortasında Haçça hala, etrafında 7-8 gelin, gülmekten karınlarını tutuyorlar..

Sonrasını sormayın, Şükrü emmi beni Milli Eğitime şikayet etmiş. Müdürümüz ilçeye çağırdı beni, Ayşe ile gittik. Müdür defalarca anlattırıp, anlattırıp gülüyor. Numaradan bana bir ceza kağıdı yazdırdı, mühür filan. Aldık geldik köye, ben büyük ceza aldığımı yaydım ortalığa. Şükrü emmim dayanamayıp geldi, ben tabii çok üzgün ve dersini almış bir halde hiç konuşmuyorum. Ayşe, konuyu anlattı Şükrü emmiye. Yazık, yine dayanamadı, üzüldü.: -Yahu evladım, ben böyle olsun istemezdim! Amma çok gızdırdın beni, gel elimi öp de barışak! dedi. Ben, haddim bildirilmiş bir suçlu olarak: -Yok Şükrü emmi, ben bunu hakettim! diyerek elini öptüm, ohh! gene barıştık nihayet.. Onları çok seviyorum, beni affetmişlerdir umarım.

Hoşcakalın, sevgi ile..

 
Toplam blog
: 95
: 736
Kayıt tarihi
: 08.03.07
 
 

Emekli öğretmenim, 52 yıllık hayatımdan amatör mizah, bağlama, sürrealist resimler, yitikler, sev..