Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '08

 
Kategori
İnançlar
 

Hacı adayları

Hacı adayları
 

Ramazan aylarının fazileti, bir başka oluyor. Gecenin sessizliğini, gecenin mavi rengini keşfetmek, insanı gizemli dünyalara götürüyor. Bir gece, sahur vaktini kaçırmama kaygısıyla, aniden uyandım. Yüzümü yıkamak için lavaboya gittim. Akan suyun sesi beni cezp etti. Çünkü demir borulardan yankı yaparken, öyle bir ritim ve ahenkle çınlıyordu ki kulaklarımda, suyu bilhassa akıtıp, o beni cezbeden ritme takıldım. İnanılır gibi değildi. Elimde olmadan, tempoyla sese uydurduğum kelimeleri tekrarlıyordum.” LEB-BEYK-AL-LA-HÜM-ME-LEB-BEYK””LA-ŞERİKE-LEKE-LEB-BEYK” Diyeceksiniz ki, ritmi tutturan sensin. Akan suyun demirdeki yankısına göre uydurmuşsun. Ben de ilk zaman öyle düşündüm. Hatta ikinci ritmin değiştiğini fark ettim. Ama o an kalbimin heyecandan küt küt çarpması bir yana, kulağıma kendi sesim değil, sanki bir çoksesli koro sesi geliyordu. Gidip komşumu kaldırdım. Musluğu kapamaya korkuyordum. Gece yarısı akan suyu dinletmek istemenin nedenini anlamamıştı. Şaşkın biraz da şüpheyle bana bakıyordu. Açıklama yapmadan sadece ritim sordum. Biraz dinledikten sonra, metalik seslerin sanki birçok insanın sesinin uğultusu gibi geldiğini söyledi. Akla yakın bir neden de buldu. Belki üst kattakiler, televizyon da bir program seyrediyordur gibisinden..Arkadaşın annesi merak etmiş .O da geldi. Kadına ritim desem kızacak. Ona duyduğum kelimeleri tekrarladım. Pek hoşuna gitti. Birlikte “lebbeyk “çektik. Ona bu sesleri musluğun demir borusundan duyduğumu söyleyince, kızım sen çağırılıyorsun dedi. Allah hepimize nasip etsin. Hacı olacaksın inşallah. Aman be teyze dedim, nerde benden de hacı olursa. Eliyle sus işareti yaparak, Allah, dilediğini perçeminden tutar da, çağırır kızım dedi.

Ertesi gün, aklımda olmayan bir şey yüreğime düşmüştü. Benden de hacı olur mu? Gerçi her Müslüman’a farz kılınmıştı. Ama yeterli malı olan olarak ayrımı vardı. Ne de olsa bir ibadet şekliydi. Ben ise şekilci olmaktan biraz uzak duranlardandım. Açıkçası, bir şeyi, sevmeden, içimden gelmeden, kendimden başkaları için yapıyorsam, kendimi dürüst bulmam. Bu yüzden de her şeyin gönül penceresine yaklaşırım. İçimde bir anda neden olmasın diyerek uyanan sorunun cevabı, sonraları gözyaşlarım olmuştu. Bu duygu, hiçbir şeye benzemiyordu. Sadece, sanki hiç ulaşamayacağınız birine, derin bir hasret duyuyordunuz. Veli kulların neden yanmayı seçtiğini ve kavuşmaktan kaçtığını anlıyordum.

Bir gün, alışveriş için çarşıya gittim. Çarşıdaki caminin önü, ana baba günüydü. Meğer Umreye giden bir kafileyi uğurluyorlarmış. Arabaların arasından sıyrılıp geçeyim derken, bir ışık oyunu oldu. Güneş, karşıki dükkânın camından bir kadının görüntüsünü yansıtırken, tam önünden geçerken, benim yüzümle çakıştı. Bir anda kafileyi götürecek otobüsün camına yüzüm yansıdı. Otobüsün içinde oturan başörtülü kadına bakıyordum ama kendimi görüyordum. Kadın da herhalde ona bakışımdan etkilendi ki, bana el salladı. Bende ona el sallayıp, iki elimi açıp duaya başladım. Tesadüfen, Umreye tanımadığım birini uğurluyordum.

Bir seferinde, hacı adaylarını uğurlayanları seyrediyordum. Caminin avlusunda herkes bir örnek giyinmişti. İşte dedim, şimdi sen, ben yok, biz varız. Bir sürü farklı insan. Ama hepsi aynı duygularda ve aynı yoldadır. Genel görünüm böyle olsa da, biraz derin temaşa edince, çoğunun, birbirlerine dayanarak takat bulduğu çiftlerle, ellerinde bastonlarla, zor yürüyen yaşlı kişiler olduğunu görüyordum. Ah be dede, ne olaydı elin ayağın tutarken, birazda vaktin varken gitseydin. Bırakamadın mı dükkânını, yavrularını? Arada genç olanların, nasıl da ay gibi parlıyordu yüzleri. Heyecanla koşuşturuyorlardı, geride bıraktıklarının yanına. Hep emanet ediyorlardı, bir şeyleri birilerini. Her aday ağlıyor. Gözlerim dolu olsa da neden sevinemiyoruz ki diyordum. Hacı adayıyız işte. Gidip te dönmemek, dönüp de bulmamak umurumuzda olmalı mı? Bu beyaz ihramı geçirdiğimizde, demedik mi, işte kefeni giydin kızım. Artık bu dünya malını, sevdiklerini, eşini, dostunu, evlatlarını, arkada bırak. Onların sevgisi dünyadır. Senin şimdiden sonra gönlünde sadece O olmalıdır.

Nasıl çekildi, o kul mağaraya, çünkü peşindeydi dünya. İşte o an anlıyorsunuz. Bir küçük ölümün temsili dir Hac olayı. Bırakacaksın ardında ne varsa Ondan başka. Bunun bilincine varana ne mutlu. Peki ya affedilmek arzusuyla gidenler? Günahlarından temizlenip dönecekler. Çünkü Allah onlara Haccı nasip eyledi. Arafat’ta vakfeye durmayı da nasip eylesin. Çünkü o an bir gaflet basar gönlü kararır insanın. Cem zamanı, en makbul duaların kabul olunduğu, o geceyi uyanık geçirenlerden eylesin Allah. C.C

Hacı adaylarını uğurlamak, bir selam yollamak, belki gitmekten de öte bir sevaba dâhil eder kişiyi. Çünkü çok kişi, Arafat’ta, birilerini görür. Tesadüfen karşılaştıklarında da sizinle Hac da karşılaşmıştık değil mi der. İnsanlar birbirine benzer sonuçta. Kimi giderken tonlarca valiz alır. Malına sahip olmak için gönlü paslı kalır. Kimi de, hiçbir şey almaz. Sadece heyecandan unuturum diye, kitabını alır koluna.

Kitabı kucakladığımda, bir ayet ilişti gözüme. Allah C.Kuranda, demire yemin ediyor.” Hadid” Suresinde, demiri insanlara yararlı olarak indirdiğini söylüyor. Aklıma geçmişte demir borudan duyduğum o sesler geliyor. Ve kendi kendimi doğruluyorum. Eğer demirin adında ayet indiyse, düşünüyorum. Demir doğada ilginç bir şekilde oluşuyor. Diğer metaller gibi bulunmuyor. Demirin, artık yükünü çekemeyip patlayan bir takımyıldızlardan, göktaşlarıyla birlikte yeryüzüne indiği biliniyor. Demir, dünyada oluşmuyor. Öyleyse iniyor. İşte Kuran ışığında, hem bilim hem ilim, kendini kendine doğrulatırsa, tesadüfe inanmam. Yüce Allah C.C dilediğine hidayetini verir. Bunu da dilediğine bildirir ya da bildirmez. Her şeyin doğrusunu O bilir.

Hacı Adayları, Umre bir nevi ziyarettir. İbadet değildir. Umre yaptım diye oldum sanmayın. Tabi ki Allah için yapılan her şeyin sevabı, Onun katındadır. Umre yaparken, bu dünya sevgisini bırakıp, gönlünüze Ahiret ve yaratanın aşkını yerleştirdiğinizi ima ediyor, ama kendinize güvenemediğinizi biraz da anlatıyorsunuz. Hacı olmak tan çok, tutmak önemlidir. Haccın farz olması, İslam’dan öncedir. Hz. İbrahim’den beri tavaf yapılmaktadır. Belki daha önce. Bunu söylememdeki amaç; tarafsızlığımı belirtmek içindir. Her dine hitap eder çünkü İslam. Ben Hz. İsa yı Allahın elçisi olarak kabul ettiysem, benim kitabımda ve İsa ve Musa , ve İbrahim ve İsmail ve ishak ve Yakup ve Yusuf ve…..geçiyorsa..kimseyi ayırmıyorum…

Hacı adayları; eğer cem gecesi, Arafat ta bulunamazsanız Hac ibadetiniz, ziyarete dönüşür. O an tevhit, yeklik, teklik, vahdet bilinciyle, sen, ben, ayırmadan dünyayı ardınıza alıp sadece bağışlanmayı isterken, kendinizden önce, başkalarına da hidayetini nasip etmesini, hacılığınızı makbul kılmasını ve onu tutabilmeyi nasip etmesini dileyin.

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..