Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '07

 
Kategori
İnançlar
 

Hacıbektaş'ı gezdin mi?

Hacıbektaş'ı gezdin mi?
 

Hacıbektaş'a gittiniz mi? Nevşehir-Mucur/Kırşehir yolu üzerinde platonun yüzünde. Kırşehir - Kayseri karayolunda Kayseri'ye giderken Mucuru geçince biraz ilerden, Nevşehir-HACIBEKTAŞ yolunu görünce hemen sağa sapın. Bu günler de Hacıbektaş Kültür şenlikleri var. Madem yolunuz oradan geçiyor, uğramış olursunuz. Hacıbektaşı'da tanıma fırsatı bulursunuz. Hem de şenlikler içinde.

Yaklaştınız Hacıbektaş'a, eğer lokantalarda yemeyeceğiz azığımız var diyorsanız. Sol tarafta Dedebağ dinlenme yeri var. Gelmişken mistik havada inancımın deriliklerine dalayım diyorsanız, Dedebağ dinlenme yeri müsaittir. İsterseniz Şekerpınarı'na doğru inin. Dedebağ bozkırın ortasında yeşil bir cennet korusu. Rivayet odur ki burasının imarı Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri zamanında çevresindeki müridlerce dergah çiftliği olarak kurulup işletilmiş. Buranın imarı, o gündür bugündür devam eder. Ama şimdi erenler için değil, gelenler dinlensinler. Erenler hikayelerini unutmasınlar diye. Siz de yemeğinizi burada yiyin de, mideniz düşünce dünyanızı engelleyip, nefsinizi uyarmasın, erenlerin dünyasına bir yolculuk yapasınız.

Dedebağ bozkır ortasında o günden bu güne, imar olunca "bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur" öz deyişine güzel bir örnektir.

Dedebağ düzlüğünün biraz ilerisi Hacıbektaş, bektaşlar kavşağından sola dönüp çevre yolunu da takip edebilir; direk kent merkezine de devam edebilirsiniz. Hacı Bektaş-ı Veli dergahı ve türbesi (külliye) kent merkezindedir.

Şu sağ tarafda da beş taşlar var. "Burada O zamanın emiri Hacı baktaş-ı Veli'ye emir veriyor. O da ret ediyor. Daha sonra sen bu işi yapmayı kabul etmiştin diye çıkışınca çevredeki beş tane taş dile gelip Pir'i haklı görerek şahitlik yapıp dile geliyor ve tekrar taş oluyorlar."

16-19 Ağustos 2007 44. Ulusal ve 18. Uluslararası Kültür ve sanat etkinlikleri var. Bu sayahatte daha iyi bilgilenme imkanı bulacaksınız. Şehrin merkezine giden yoldan giderek kentin batı alt tarafından direk rampa yukarı doğuya doğru devam edeceksiniz. Şimdi geldiniz, buradan eskiden Kayseri yolu geçerdi. Son yıllarda yapılan sağ taraftaki modern kültür merkezi ile külliye arası trafiğe kapatılıp, törenlerinde rahat yapılması açısından güzel bir alan düzemlenmesi oldu üst taraftaki heykelde alana bütünlük sağlıyor.

Burası külliye, bâla tepesi doğu üst tarafta çevre yolu altında. Biz şimdi külliyeyi gezeceğiz. Yeni yapılan bulunduğumuz yerden kuzeyde ki ana giriş kapsından birinci avluya giriyoruz. Sol tarafta selvi ve mazı ağaçları ladin dalları gibi avize misali sarkmış.Sanki gelen misafirleri selamlar. Hu Huu diye. Sağ tarafta doğu tarafı yüksek duvara dayalı Üçler Çeşmesi şifa dağıtıyor, su hayat demektir. Renkli taşlarla bezenmiş olan bu çeşmenin kitabesi üstündedir.

Bu Dergah, külliye XIV Y.Yıl da yapılmış, XIX Y.Yılda onarılmıştır. Eski evliyalar hasır üstünde oturur riya olmasın diye dergah, külliyesi, müştemilatı yatırımları bile yaptırmazlarmış. Eski evliya ve erenlerin dergah ve türbeleri daha sonra konuya önem verenlerce yapılmıştır. Payitahtın dergahları saraya yakın olduğu için onlar yorum alanım dışında bu sırada. Hoşgörü bizi kaplasın. Buradan ikinci kapıdan geçerek ikinci avluya iniyoruz. Burada da sağ tarafta kapı duvarına dayalı taş kemerli Aslanlı çeşme yine bereketli ve şifalı sularını avucunuza dolduruyor. Açın açın avucunuzu kana kana için bu su çilehane tepesinden geliyor. Bir zamanlar aslanların karaca va ceylanların oynaştığı tepelerden. Yani hepsi barışla hoşgörü içindelermiş.

Ama Aslanlı çeşmenin mermer aslanı mısırdan gelmiş, ağzından 1853 den beri susuyanlara su veriyor. Fakat diğer iki çeşme iki tarafında borudan akıyor. Bu memlekette hiç yokmu iki tane karaca vaya ceylan yapıp koysalar o iki yana diye düşünüyorum bu arada. Bu ikinci avlunun çevresi otantik yapılarla ekleme şeklinde zamanla kapanmış. Sağ üstta hizmet görevliler bölümleri, alt bölümler yer yer anbar, Çilehane, Kızılca Halvet ve kapalı mekanlar. Sol taraf müze ve sergi salonu ile semah salonu bulunmaktadır. Karşı kapı yanında küçük bir mescit camii. Avlu çevresinde kışın iç mekanlara taşınan büyük saksılar. Binaların orijinal damları toprak dam-tavan şeklindeki görünümünü koruyor.

Karşı kapıdan "Ak kapı" düzgün mermerden yapılmış, üzerinde selçuklu motifleri, kapı üstü sarkıtlı.İki yanına hüçreler yerleştirilmiştir. Kilit taşına selçuklu kartalı işlenmiş ve altınada boya ile ibrik motifi yapılmıştır.(biraz küçük kapı) üçüncü avluya geçiyoruz. yürümek için düzenlenen yollardan, karşı sol taraftaki Hacı Bektaş-ı Veli Türbesi, kesme taş, kare planlı, kubbeli olarak yapılmış. Kubbe üstü kurşun, külah şeklinde örtülmüştür. Cephede üç kemerli eyvan bulunmakta, ortadan içeri girilmektedir. Burada kemer üstüne dikkat ederseniz, çarkı felek, 12 İmam'ı temsilen altılı yıldız, ay ortasında teslim taşı deseni işlenmiştir.

Giriş kapısı , mermer oyma şeklinde yapılıp alçıyla desenler desteklenmiştir. Giriş kısmındaki mermer çıkıntılar üzerinde, iki sağ ve iki solda güvercin kabartması vardır. Kapının en üstünde "Allah" onun az altında sekiz defa tekrarlanan "El Hayy, El Kayyum, El Vâcid, El Macid, El Vâhid , El Ahad" yazılmıştır.(Buralarda sessiz oluyoruzz) Kapının iki tarafında deyiş ve kitabe metinleri var. Bu türbenin yan tarafında Yanko Medya'nın türbesi görülüyor.Bu şahıs Pir'in müridi ve dergahın mimarı imiş. Bir gün "Çatı tamiri yaparken kayıp düşerken, 'Yetiş Ya Hz. Pir' deyince yere yumuşak iniş yapmış derler rivayeten. Vasiyeti üzerine Pir'in eşiğine gömülmüş.

Sağ ve sol taraftaki sekilerde buraya hizmet etmiş baba ve dede'lerim mezarları bulunmaktadır. Pir'in türbesinin doğu tarfında geliş yönümüze göre sağda Balım Sultan Türbesi var. Balım sultan Bektaşiliğin kurulması ve yayılmasına önemli katkılar yapmış ikinci pir olarak kabul edilmektedir. Bu türbe önündeki "Karadut ağacı" Hacı Bektaş-ı Veli ile çağdaş olduğu söylenmektedir. Bu ağacın gövdesi çok hassas çürümeyle içiçe payandalarla takviye ile korunmaya çalışılıyor. 2000 yılında anıt ağaç katagorisine alınacaktı, zaten tabii olarak tescillenmiş ne fark edecek.

Bu alanları ve mekanları gezerken veciz sözler aklımıza geliyor.
Hacı Bektaş-ı Veli: "İlim irfan mürşiddir karanlıkları boğar. İnsanları cehalet, gaflet bunaltıp boğar."
"Yolumuz ilim irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur."
"Bilimle gidilmeyen yolun sonu yoktur."
"Marifet nefsi silmek değil bilmektir."
"Mürşitlik alıcılık değil vericiliktir."
Hz. Ali : "Bilim servetten üstündür, çünkü sen serveti korursun, bilimse seni."
" Bilim alçaktakileri yükseltir, bilgisizlik yüksektekileri alçaltır."

Aslında bu Önder'leri tam anlayıp tanımak içim orijinal yapıtlarının çevirilerini okumak gerekir. Buranın manevi havası va kokusu üstümüzde iken çile tepesine doğru yola koyulmanın zamanı.

Çok uzak değil hemen yukarıda. Beş on dakikalık yer. İster yaya, ister araba ile gidelim, derken de hemen geldik.

Burası hemen her tarafı gören ancak yaşlanmış yıpranmış bir tepe. Çevrede öyle, yakın yerde yüksek dağ sıralarıda yoktur. İşte her tarafa hakim ve ulaşımı kolay bu tepenin (Sulucak Karacahöyük-Hacıbektaş) mistik hikayesi; Kırşehir'de ikamet aden Ahi Evran Hazretleri bir gün akranı ve arkadaşı olan Hacı Bektaş-ı Veli ile sohbet etmek için yola çıkar. Bu durum Bektaşi Hazretlerine malum olur. Hacı Bektaş-ı Veli müritleri ile birlikte Gülşehir'den karşılamaya yola çıkar ve bu tepede karşılaşır başlarlar halleşmeye. Derken Ahi Evran Hazretleri "Bu tepenin üstünde bir pınar olsaydı soğuk suyundan içer, şuraya da bir ağaç diker gölgesinde otururduk"demiş. Bu arada elindeki odun parçası ile toprağı karıştırıyormuş sohbet sırasında. Bir bakıyorlar su sızmaya ve akmaya başlıyor. Bir kavak çubuğunu yere gömünce hemen güverip büyümeye başlamış." İşte Sulucak Karacahöyük ve "Çile" tepesinin manevi havası böyle başlar.

Otoparktan çile tesine doğru yürürken burası aşıklar, dervişler, erenler bahçesi mi dersiniz. Sazı elinde mahsuni den daha bir çok sevilenlerin, Pirlerin, Anıt heykelleri tepeyi süslüyor. Biz çile tepesinin delikli kayasına kadar gidiyoruz. Bu arada ziyaretçilere ve etkinliklerin telaşını görüyoruz.

Bu sırt seyirlik teras gibi, çevreyi oturup bir seyreyleyelim. Sonrada bu delikli kayanın deliğinden geçmeyi isterseniz deneyin. Bence günahsız olmanın da bir göstergesi zayıflık herhalde. Çünkü alın teriyle geçinen helal para kazanan adam Obez olamaz.Bir de a zamanı düşünün her şey kol gücüne bağlı. Ama şimdi biraz değişir ama tam değil .Yine de şişmanlık hayra alamet sayılmaz. Ama yanlış anlaşılmasın tüm obezler günahkar demek de istemiyorum tabi.

Bence buradan geçmek garanti sağlamaz. Önemli olan yaşarken yaptığın davranışların doğruluk ve haklılığı.

Ben geçmeyi denemeyeceğim. Siz deneyebilirsiniz. Buradaki mesaj, belki de fazla yiyip şişman olmayın, vücudunuza zararlıdır. Kilonuzu kontrol edin anlamındadır.

Selam ve Sevgiler.

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..