Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hacıkışla!

Hacıkışla!
 

köyüm


Köyümü anlatayım dedim sizlere!

Bazı arkadaşlar anlatıyorlar bazen köylerini de gülesim geliyor! Zavallılar köy görmemişler ki!

“Daşına torpağına gurban olim!” Demeleri garibime gidiyor! İki gün bağlasan durmazlar övdükleri köylerinde!

Laf olsun diye söylüyorlar tabi!

Ben anlatayım da görün bakın köy nasıl olurmuş!

Hacıkışla köyü, Sakarya ilinin Hendek ilçesine bağlı, yüz elli haneli, mazisi cilalı orman devrine kadar uzanan şirin mi şirin bir köyüdür!

Şirin mi diye sorduğuma bakmayın! Bu yazıyı okuduğunuzda bu kanıya varacaksınız kesinlikle!

Cilalı orman devri diye yazdığımı yadırgayanınız da olabilir! Tarihte bu devir de var ama pek bilinmez! Millet alışmış yontma taş devri cilalı taş devri gibi amele işi devirlere, bu nedenle teknik konulara haiz bu devir unutuluyor!

Evlerimiz ahşaptır genellikle! Ahşap karkas arası kerpiç dolguludur. Yazlar serin ve yağışlı, kışlar ılık geçer!

Ocakbaşı muhabbetleri meşhurdur köyümüzün! Koca kütüğü ocağa atarlar , onun tutuşmasıyla beraber başlarlar bilmece yarışmasına. Bu arada közde kaynamış çay da demlenmiş olur, muhabbet gırla gider. Ta ki sabaha kadar!

Köyümüzün isminin Hacıkışla olmasının bir hikmeti vardır! Aslında birkaç tane Hikmet var ama ben bir tanesini anlatacağım! Eskiden hacca giderlerken köyümüzün bulunduğu bölgede konaklarlardı! Suyu ve çevre güvenliği çok iyiydi. Kurt, Ayı, Tilki ve Çakal gibi vahşi hayvanlar burada bulunmazdı. Bunu ben de merak etmiş dedeme sormuştum! Bugün bile hatırlarım dediğini!

“ Oğlum hayırlı bir işe giden insanlara vahşi hayvanlar bile birşey yapmaz! Su içene yılan bile dokunmaz diye boşuna mı demişler! “

Tarihte kimseyi yılan soktuğunu duymadım! Demek ki köyümüzün bu hususiyeti doğruydu!

Karadenizliler çoğunluktadır köyümüzde! Doğası da Karadenizi hatırlattığı için gelen yerleşmiştir buraya!

Bitki ve insan örtüsüyle tipik bir Karadenizdir burası anlayacağınız!

Anlamayacağınız konuya gelince!

Dikkatimi çekti diye sizlerle paylaşayım istedim. Bendeniz hasbelkader sekiz yaşımdayken buradan gurbet ellere sürgüne gitmiş bir köyzedeyim! Arada bir kafama eser giderim köyüme! Gurbette İstanbul Türkçesinin kıralını konuşan ben, daha köy sınırlarına vardığım anda birden Türkçem değişir!

“Uşaklar gelduk buba vatanina! Kemerlerinuzi sökün artuk! Serbestsunuz!”

“Duşmiyelim arabadan buba!”(bunu Ertuğrul diyor! Daha yedisinde çocuk! İkinci gelişi!)

“Geçen soylemeyi unutmiştun buba.! Arabada mahsur kalmiştum hatirladun mi?” ( bu da Selami!)

Hanım bizden olmadığı için ne dediğini anlamam!

“Yarın da bize gidiyoruz değil mi?”

“Ne dedun kari ? Turkçe konuş! “ (işime gelmediğinden değil!)

Dönüşe kadar sürer bu!

Sanırım köyümüzün sihrindendir bu! Ama emin değilim!

Köyümün sosyo-kültürel boyutunu dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım size arkadaşlar.

 
Toplam blog
: 1640
: 466
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

Doğum tarihim değişmedi ama çok şey değişti bu güne kadar. En başta, dede oluyorum! Evet; şaşırdı..