Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '19

 
Kategori
Spor
 

Haddini Bilmeyen Yenilgi

Alex Ferguson “takım savunma hattından başlayarak kurulur” diyor. Onun şampiyonluk yaşadığı yıllarda hep güçlü bir savunma hattı kurduğunu görüyoruz.

Daha yakınlardaysa Liverpool var. Önceki sene savunma hattı için servet harcadı.

Geçen sezon Manchester City 23, Liverpool 22 gol yediler.

Tabii Türkiye’de bu işleri başka görüp, değerlendirip; futbolu “çok bilen” bir kitle var. Aslında bildiğini sanan ve saçma sapan görüşleriyle birbirlerini kandıran bir kitle bu. Herşeyi ama herşeyi zehirliyor, doğru oyunun ve futbol aklının egemen olmasını da engelliyor.

Bilenin bu kadar çok olduğu yerde istikrarlı bir şekilde bu kadar çok başarısızlık oluyorsa orada öğrenme güçlüğü vardır.

Onlara göre iyi futbol iyi ve kaliteli futbolcularla oynanıyor.
Bu nedenle temel mesele futbolcuya indirgeniyor.
“Vasat futbolcu” diye bir kriter yaratılıyor ve bir çok değerlendirme bu çuvalın içine atılıp genelleştiriliyor.
“Oyun ve pozisyon bilgisi” denilen şeyin yeri daha kaliteli olduğuna inanılan futbolcularla devşiriliyor.

Fenerbahçe son yılların en iyi kadrolarından birini oluşturdu. Kuşkusuz tam ve eksiksiz değil ama ortalamanın oldukça üzerinde bir yapı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu kadro istenen katkıyı yine sağlayamıyor.

Eldeki sol bekin sezon başında sakatlanmasıyla başlayan puzzle’da oyununda tüm oyuncuların yeri değişiyor.

Kulübede üç stoper olmasına karşın bir orta saha oyuncusundan stoper yaratma uğraşına girişiliyor ve buna “taşlar yerine oturacaktır” bakış açısı ile yaklaşılıyor.

Kuşkusuz hayatın doğal akışı içinde her oyuncudan bir başka pozisyon üretmek mümkündür. Su yolunu daima bulur ancak kaç zaman sonra ve hangi kadronun içinde nasıl bir oyun dizilişiyle?

Dün Fenerbahçe savunmadaki oyuncularının yaptığı bireysel hatalarla maçı kaybetti.
Ne oldu dünyanın sonu mu geldi? Elbette hayır; ancak sezona pozisyon bilgisi olan oyuncularla başlanmış olsa belki bambaşka bir oyun olacaktı?

Serdar Aziz’in koca bir sezon oynayıp takımın bir parçası olarak şampiyon olduğunu biliyoruz.

Belki Jailson orta sahada Gustava ile birlikte hem çok daha güçlü bir alan kurulacak aynı zamanda çok daha rahat geriden top çıkarılacak, bunu bilmiyoruz. Yarın denendiğinde ve başarılı olduğunda bugünkü kayıp bir ders mi olacak?

Dirar çok iyi ve karakterli bir oyuncu ve sağ kanatta ona çok ihtiyaç var ve o solda oynuyor.
Takım o kanattan çizgiye inemiyor.
Sağ kanatta Ozan ve Deniz var ve çizgiye oradan da inilemiyor.
Çünkü her iki kanatta da ters ayaklı oyuncular var.
Yıllardır orta alanda sol ayaklı oyuncu eksiği vardı; şimdi Deniz ve Kruse var ama sol kanat organizasyonlarında onları yine göremiyoruz.

Takım ileride çoğalıyor, deniyor, tekrar deniyor ve olmuyor. Aslında sabırla tekrar tekrar denemeyi sürdürmesi gerekiyor; bu yanlış değil. Ancak beklentiler farklı; kafada başka bir oyun var.
O sırada savunmada basit bir hata, peşinden bir tane daha ve bir çuval incir berbat oluyor!

Diğer tarafta Erol Bulut’un bir futbol aklı var ve geçen seneden elde edilen bir oynama alışkanlığıyla birleşince futbolcu merkezinde çok daha vasat bir takım Fenerbahçe’yi 3-1 gibi bir skorla yenebiliyor.

Klasik deyimle haddini bilen bir takım oyunu söz konusudur. Haddini bilmek hep küçümsenerek abartılan bir bakış ve yorum açısıdır.

Alanyaspor elbette şampiyon olmayacak bugünkü pozisyon da sürdürülebilir değil belki ancak ülkemizde sürdürülebilen ne var ki?

Kaleci Altay ilk yarı boyunca en az üç dört defa altı pası terk ederek topa çıktı ve bunlar ve tehlikeliydi. Beşincisinde golü yedi.

İkincisinde kenardan müdahale gelmeli ve o topların savunmanın kontrolüne bırakılması uyarılmalıydı.

Alanyaspor’un bunu nasıl avantaja dönüştürdüğünü görmek bu kadar da zor olmamalıdır!

Fenerbahçe son iki maçta beş puan kaybetti. Kaliteli ve iyi futbolcularla, yanlış kurgu ve oyunla.

Bu takımın bunu toparlama şansı var ama geçen senenin üzerine bu yıl başka bir şey yapmak gerekiyor.

 

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..