Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '08

 
Kategori
Haftasonu
 

Hadi hepimize iyi pazarlar...

Hadi hepimize iyi pazarlar...
 

İyi pazarlar sevgili okurlar,

Şu anda Berlin’de hava 12 derece. İlkbahar biraz erken geldi bizim buralara, yağmur yok, çamur zaten yok. Pırıl pırıl bir hava var dışarda. Evin hemen hemen bütün camlarını açtım ve bunca beton yığınının arasından envai çeşit kuş sesleri duyuyorum. Laf aramızda; şaşırmış bu kuşlar.Daha bir ay var bu konserlerin verilmesine. Hani erken ötmeye başladılar diyeceğim de şu anda yazdığım yazının içeriğine bakınca erken ötmeye başlayan bir tek kuşların olmadığını anlıyorum. Daha ıslak, karanlık ve soğuk kış aylarından çıkmadan aklıma orman gezintilerim düşüyor.

Camdan bakınca anlıyorum mevsimi şaşırmış bir ben olmadığımı. Millet rengârenk giyinmiş, hafif baharlık ceketleri geçirmişler sırtlarına, resmen kuşlarla muhabbet ederek geziniyorlar. Adam ıslık çalıyor, yürürken kendi kendine çalım atıp, şöyle hafifçe havaya zıplıyor ve ellerini kollarını sallaya sallaya, kuşlarla muhabbet ederek yoluna devam ediyor. Yürüyor, zıplıyor... Duymuyorum ama eminim, ıslık çalmaya devam ediyor. Küçücük bir nokta olana kadar takip ediyorum onu ve en sonunda kayboluyor.

O adamın yok olduğu yerden başka bir nokta beliriyor. Takılıveriyor gözüm yaklaştıkça, bir kadın olduğunu anladığım noktaya. Sol elinde bir torba taşıyor, sağ elini aralıklarla ağzına götürüyor. İyice yaklaştıktan sonra farkediyorum elindekini. Sanki kafeteryada otururup keyif kahvesi içiyor hatun. Kahvesini yudumlayarak sallana sallana bir yerlere gidiyor. Acelesi yok besbelli. Koşar adımlarla değil, ufak ufak yürüyor. Ayaklarını tam olarak kaldırmıyor sanki, torbasını sallıyor, kahvesini yudumluyor ve arada sırada güneşe doğru bakıp, Pazartesi hiç gelmeyecekmiş gibi kendini zamanın boşluğuna bırakmış. O dünyadan, dünya da ondan geçiyor.

Çok geçmeden yine gözüme uzaklardan yaklaşan ve uzaklığına rağmen çok büyük bir yaratık gibi görünen bir cisim ilişiyor. İçimden '' Olamaz! Bu gelen en azından ikibuçuk metre boyunda biri olmalı” diye geçiriyorum. Herhalde King Kong’da kaptırdı kendini bu pazarın sonsuz güzelliğine diye düşünüyorum. Merakla bekliyorum şu devi. Eğer o gördüklerim kollarıysa boyuna göre çok kısa ve orantısız derecede yüksekte. Sağ sola açmış küçücük kollarını yalpa yaparak yürüyor. Zikzak çiziyor adeta. İyice yaklaştıktan sonra başlıyorum kendi kendime gülmeye. Babasının omuzlarında teyyare olmuş bir kız çocuğu! Baba kız uçuyorlar... Uçuyorum o kız olup. Caddeden bulutlara merdiven kuruyorum ve babamın omuzlarında bir parça bulutun üzerine koyuluyorum.

En moda elbiselerini giymiş ve en derin hayâllere dalmış, genç bir kız geçiyor bizim camın altından. Kimbilir hangi kırlarda koşuyor kelebeklerin ardından yada kim bilir hangi spotların altında kulakları patlatan alkışlar ve ıslıklarla " bi daha, bi daha " tezahüratlarının banyosunu alırken, dolaşıyor güneşin simsiyah gür saçlarını ısıtan ışınlarının altında. Belli ama, dalmış sıkca kaybolduğu hayaller dünyasına. O kadar kaptırmış ki kendini, önce binanın duvarlarına sonra park eden arabalara sürtüne sürtüne yürüdüğünün farkında bile değil.
Duyamıyorum ama biliyorum, tam bir yıldız havasında şarkı söylerken o, kuşlar eşlik ediyor genç kızımıza.

Gözüm karşı binanın birinci katındaki balkonuna takılıyor. Güneş sanki bütün ışıklarını o balkonda sabah keyfi yapan çifte saklamış. Dört aydır göremiyordum şu manzarayı. Ah benim karşı komşularım, daha güneşin ilk ışıklarıyla başladınız yine nispet yaparcasına balkon sefalarınıza. Demlik yanı başınızda. Buram buram çay kokuyor. Kokusu burnuma kadar geldi.

Derken hanım sesleniyor. '' Çay içer misin? '' Dönüp hanıma bakıyorum, çayı işaret ediyor. '' Çay diyorum, çay içer misin? Bizim ocaktada çay kaynıyormuş meğer. Burnuma gelen çay kokusu bizim demlikten gelmiş. '' İçerim canım, demli olsun, bu sefer çift şekerli olsun. Tatlı içelim tatlı konuşalım. Hadi çocukları giydir! Dışarı çıkalım, güzel bir pazar olacak bugün. Kanal boyu dolaşalım, kızımı omuzlarımda uçurmak istiyorum. Kuşlarla muhabbet edip pet bardağımdan çayımı yudumlamak istiyorum. Sallana sallana bir o yana bir bu yana, duvarlara sürtünerek, spot ışıklarının altında, düğüm olana kadar dolaşmak istiyorum.

Çocuklar için bir torbaya iki kazak koymayı unutma sakın.

Eeee hadi kalkın bilgisayarınızın başından! Bu okuduklarınızı yaşamak için kapıdan çıkmanız yeterli. Hadi hepimize iyi pazarlar.

 
Toplam blog
: 121
: 1814
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Almanya'da doğdum. Haylaz bir öğrenciydim. 16 yaşımdan beri ticaretle ilgileniyorum. Şu anda büyük b..